Hakkın Rızası Halkın Öncelikleri
Seçim öncesi ortalığı velveleye veren komplo teorileri, şiddet senaryoları havalarda uçuştu. Hoş kısmi provokasyonları saymaz isek felaket tellallarının ileri sürdüğü kanlı eylemler, suikastlar gerçekleşmedi. Kaos ortamları oluşmadı çok şükür. Ama seçim meydanlarında kavgada dahi söylenmeyecek sözler sarf edildi, kalpler kırıldı.
Tarihin her döneminde kinden, nefretten, iftiradan, yalandan, kaostan, kandan beslenen kişi ve topluluklar olmuştur. Medya bir karalama, yönlendirme, dezenformasyon ve operasyon aracı olarak kullanılmıştır. Duygular istismar edilmiş, algılar yönetilmeye çalışılmıştır.
Yakın tarihimizde Refah-Yol döneminde bir bardak suda fırtına kopartılıp rahmetli Erbakan Hoca’nın iktidardan uzaklaştırılıp memleketin yağmalanması ibretlik bir vesika olarak karşımızda duruyor…
Tıpkı 100 yıl önce sıradan bahanelerle, Kur’an hükümleriyle idare edilen bir memlekette “Şeriat isterük” isyan ve ayaklanmalarıyla Ulu Hakan Abdülhamit’in tahttan indirilip Devlet-i Ali Osmaninin paramparça edilişi gibi…
Her zaman söylediğimiz bir şey var: “Bize bizden başka kimse zarar veremez.”
Koalisyona muhtaç Refah Partisi ve liderine en çok muhafazakar medya yüklenmişti. Dava arkadaşlarının önemli bir kısmı Erbakan Hoca’nın arkasında durmamış aykırı sesler eleştirilerini yüksek perdeden dile getirmişti.
Sonra olanları biliyorsunuz.
Vefatından sonra kendisine zulmeden pek çok siyasetçi, bürokrat ve gazeteciyle bizzat bu meseleyi konuştuk. Hepsi pişmandı. Tabi pişmanlık fayda vermediği gibi kaybeden hep ülke oluyor, hepimiz oluyoruz.
Kendisiyle de vefatından 2 ay önce Saadet Partisi merkez binasında son röportajımızı yaptık. Söz o günlerden açılınca sadece sitem etmekle yetindi. Her zaman olduğu gibi ağzından tek bir çift kem söz çıkmadı. Allah rahmet etsin, mekanı cennet olsun.
Bunları niye yazıyoruz?
Gördüğünüz gibi milletin iradesi sandığa yansıdı.
Seçimden hemen sonra, seçim öncesi bizi eleştirenler de dahil olmak üzere onlarca gazeteci ve siyasetçi arayıp “siz haklı çıktınız” derken; okuyucularımızdaki “Vahdet”e olan inanç ve güven daha da perçinlenmiş oldu.
Önemli olan testi kırılmadan evvel dostane uyarıları yapmış olmaktı. O da Vahdet’in hanesine yazıldı.
Şimdi, “vatanımıza, milletimize hayırlı uğurlu olsun” demekten ve geleceğe odaklanmaktan başka seçeneğimiz yok.
Bundan sonra 77 milyonun tümü bu iradeye saygı göstermek zorunda. Ülkemiz milli iradenin işaret ettiği biçimde yönetilmelidir. İstikbale bakılmalı ve Türkiye’nin dünya devletleri arasında büyük bir denge unsuru ve söz sahibi bir ülke olması için hep birlikte çalışılmalıdır… Geçmişten dersler çıkartılmalı, herkes kendi işine yönelmeli ve işini en iyi biçimde icra etmenin gayreti içinde olmalıdır.
Seçim öncesi olan biteni objektif biçimde yansıtmaya çalıştık. Yalpalamadık, savrulmadık.
Yıllar öncesine dayanan bir duruşumuz, bakış açımız, habercilik anlayışımız var.
Biz her şeyin siyasetten ve seçimden ibaret olmadığını göstermeye çalıştık.
Medya ve siyaset dünyasının pırıltılı, şatafatlı ortamlarından uzaklaşıp arka sokaklarda yaşayan gariban insanların evlerine mekanlarına konuk olduk.
Olumlu gelişmeleri de, olumsuz gelişmeleri de yorumdan ve yönlendirmeden uzak biçimde dikkatlere sunduk.
Vahdet dili ve hassasiyetiyle yapılan haberlerimiz pek çok hayırlı sonuçlara vesile oldu.
Şükürler olsun.
Vahdet bundan sonra da ilkeler gazetesi olmaya devam edecek.
Vahdet dün olduğu gibi yarın da vaziyete göre pozisyon belirlemeyecek, Hakkın rızası için halkımızın yanında yer alacak.
Müjdeleyecek, nefret ettirmeyecek, istismardan kaçıp doğruların peşinde koşacak.
Durmak yok, ilkelerimizden zerre taviz vermeden yola devam.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.