Düşmanın Oku, Dostu Gösterir..
Ülkem çok kritik bir seçim geçirdi.
Hayatımda ilk kez bu kadar çok endişe ettim. Açıkça korktum. Sonucunda korktuğum başımıza geldi.
İktidar, muhalefet, dış basın izliyoruz.
Seçimden önce de ifade ettiğim gibi cephe tek. Hepsi aynen Gezi’deki gibi bir aradalar. İsrail’de insanlar AK PARTİ iktidar olamadı diye sokak eğlenceleri yaptılar. Almanya devlet olarak açıktan memnuniyetini ifade etti. Şimdi de CHP-HDP Koalisyonu için kamuoyu oluşturmaya çalışıyor. Bunu da açıktan yapıyor. İngiltere ve ABD aynı şekilde.
HDP beklenenin üzerinde oy aldı. Diyorlar ya, emanet oylar diye. Beyaz Türkler HDP’ne oy verdiler. Kendileri Kürtlerden nefret ederler. Aslında Türklerden de nefret ederler. Düşünsenize, bir yönü ile Marksist, diğer yönü ile Kürtçü HDP, Bebek, Nişantaşı gibi sosyete muhitlerin zirve partisi oldu. Anlaşılan o ki, Paralel camia da HDP’ne oy vermişler.
CHP oy kaybetmesine rağmen iktidar sarhoşluğu içinde. Kılıçdaroğlu “Başbakan Kemal!” tezahüratları ile karşılanıyor. Soros ve Batı’nın düşüncesi, CHP+MHP Hükümeti. HDP ise dışarıdan destek verecek. Peki, böyle bir hükümet ne yapar?
Kısaca; CHP+MHP Hükümeti, AK PARTİ için bir intikam hükümetine dönüşebilir. Bunun için birçok sebep var. Yılların husumeti, AK PARTİ’nin yerel ve genel anlamdaki kibirli ve şımarık duruşu, Paralel Yapı eliyle oluşan adaletsizlik ve haksız uygulamalara hükümetin destek olmuş olması sonucu yaşanan adaletsizlik ve mağduriyetler… Sebepler çoğaltılabilir. Dolayısı ile AK PARTİ hükümette mutlaka olmalıdır.
AK PARTİ kiminle ittifak etmeli?
CHP, AK PARTİ Koalisyonu, AK PARTİ’yi yorar. Halkımızdaki geleneksel CHP korkusu biter. Sonucunda AK PARTİ oy kaybeder.
AK PARTİ, HDP Koalisyonu AK PARTİ’yi bitirir. Açılım Sürecinin sonucu ortada. İslamcı Kürtler bile Marksistlerin peşine takıldılar. Kimse kusura bakmasın. Irkçılık illeti Kürtler’de maalesef maya tuttu. HDP Mitinglerindeki kapalı hanımlar bir yana sarıklı ve takkeli ihtiyarlar vardı. Hep söyledim, 12 Eylül öncesi solcuların çocukları ile sağcıların çocukları oy veriyorlar yine. Fark nerede? Son genel seçim itibari ile Müslüman Kürtler artık sağ seçmen değil. Eski, MSP’li (Akıncı, Milli Görüşçü) ve MHP’li (Ülkücü) Kürtlerin çocukları artık Marksist ve bölücü niteliğini aleni ifade etmekten kaçınmayan HDP’ne oy veriyorlar. Evet, bana göre seçimin gerçek gündemlerinden birincisi budur.
Koalisyon anlamında geriye ne kaldı peki? AK PARTİ+MHP HÜKÜMETİ.. Halkımızın beklentisi de bu yöndedir. AK PARTİ’nin açılım sarhoşluğuna MHP’li bir hükümet “DUR!” der. Ötesinde AKPARTİ’nin de açılımı isteyen seçmeni kaldıysa onlara söyleyebileceği bir mazereti “hükümet ortağı” olur. MHP geçmişte de AK PARTİ’nin müspet birçok yeniliğine destek olmuştu. Tabanları da aslında birbirine en yakın iki siyasi hareket. Dolayısı ile vatandaşın bu yöndeki beklentisine AK PARTİ ve MHP kulak vermelidir. Diyorlar ki; “AK PARTİ ile koalisyon MHP’ne oy kaybettirir.” Ne büyük bir tuzak bu yaklaşım. MHP tabanının istediği bir koalisyon bu. MHP’nin destekçisi olan çevreler de hükümette olmak istemezler mi? Elbette isterler.
Sayın Cumhurbaşkanımızın, AKPARTİ’lilerin ve MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli’nin beyanlarından erken seçim beklentisi net olarak görülüyor. Bu süreç nasıl işlemeli ve yönetilmeli? Asıl soru burada..
AK PARTİ nereden oy kaybetti? Öncelikle her seviyede ama özellikle de halkla karşı karşıya olan yerel yönetim ve teşkilatlardaki kibir, enaniyet ve şımarıklık sebebi ile. Tabii bu şımarıklığın yanına israf, rüşvet, adam kayırma gibi büyük günahları da ekleyiniz. Özellikle İstanbul’daki belediyeler resmen saltanat yuvaları olmuş. İl, ilçe teşkilat ve yöneticilerini de Belediye Başkanları belirliyor. AK PARTİ Teşkilat Başkanı Soylu açıkça demişti ya; “İmar değişikliği ile İlçe Başkanı’nın ne işi var?” diye. Ama ilçelerden AK PARTİ’li milletvekillerini ve genel merkez Yöneticilerini de çıkartamadı ki. Bana göre en büyük oy kaybı sebebi belediyelerdir.
Gelelim Milletvekili Adaylarının belirlenmesine. AK PARTİ’nin gerçek tabanı da seçmeni de, ideolojisi de Ülkücü destekli Milli Görüş çizgisidir. Elinizi vicdanınıza koyun da bakın Allah Aşkına! İllere Milletvekili atadınız. Adeta dayattınız. Sokakta ne söyleyeceğini bilmeyen bir sürü insanı aday gösterdiniz. Adam diyor ki sokakta küfürlü sözlerle yöresinin ileri gelenlerinin kulağına; “……. yapayım ideolojisini de hizmetini de. Arkadaş beni seçin, buradan AK PARTİ birinci parti çıksın, bakın işlerinizi nasıl çözeceğim.” Bu tarz hareketler kulaktan kulağa taaa Antalya’dan İstanbul’a kadar geliyor.. İlleri ve adayları inceleyiniz. Düzce’de AK PARTİ birinci çıktı. Kabul. Ama AK PARTİ teşkilatlarında gizli ve yazılı bir anket yapın. Diyarbakır! Sizce içler acısı değil mi? Bingöl… Her yerden ayrı bir kötü örnek anlatılıyor. Erzincan kimin çiftliği?
Geçmiş dönemin ayıplarına gelelim. Malum Bakanlar.. Kuran’ı Kerim’i alaya alanlar, İstanbul’da belediyelerde iş takip eden, partiyi ve teşkilatları sulu davranışları ile menfaatperestlikleri ile rencide eden bakan ve milletvekilleri.. Bunların Balkon Konuşmasında, danışmanlıklarda ne işleri var Allah Aşkına? Üç dönem kuralı partideki Milli insanları tasfiye etmek için değil, tam tersi halkın içinden gelmiş izzetli insanların sayısını arttırmak için olmalıydı.
Cumhurbaşkanımızın sahaya inmesi genel anlamda uygundu. Ancak üslup keşke ötekileştiren değil, inadına kucaklayan, üst makam tavrı olsaydı. Şu an olduğu gibi. Sadece yapılan işler ve projeler anlatılsaydı, ziyaretler yapılsaydı..
Başkanlık sisteminde ısrar, halkı endişeye sevk etti. Saray ile birlikte maalesef muhalefet ve dış basın bunu iyi kullandı.
Dış İlişkiler ve yakın çevremizle ilişkiler gözden geçirilmelidir. Halkımız, Suriye’de akan kanda ve gözyaşında hükümetin payı olduğunu düşünmektedir. Dolayısı ile IŞİD terör örgütünü dahi halkımıza anlatamaz hale geleceğiz.
Paralel Yapı ile mücadelenin gerekliliği halka anlatılamadı. Nedeni de açık. Faydalı kurumları da hedef haline getirildi. Örnek, Türk Okulları! Kapatmak yerine ya oralarda Milli Okullar aç, açtır. Ya da mevcut okulların el değiştirmesini sağla. MİT, Kamu Güvenliği Müsteşarlığı, TİKA, Dış Türkler hatta Genel Kurmay ve Dış işleri harekete geçirilebilirdi. İçeride ise asıl örgütlenme TSK’ndedir. Görünen o ki, bu konuda meydanlarda konuşulan sözlerin altı doldurulamamaktadır. Hem mücadele ve tedbir, hem de yerine koyma anlamında. Oysa AK PARTİ’nin oy kaybının asıl nedenlerinden biri, HDP’nin barajı geçmesinin sebebi, Paralel yapı ve kadrolardır.
Açılım politikaları da halkta tedirginlik oluşturmaya devam ediyor. Seçim sonuçlarından eğer AKPARTİ’liler “Açılımı yavaşlattık, Güneydoğuda oy kaybettik” gibi bir sonuç çıkartıyorlarsa ki bu meyanda açıklamalar okuyoruz, hata ediyorlar. Açılımın sonucu ortada. Kürt’ü kaybediyoruz. Mikromilliyetçiliği bu kadar ölçüsüz hak gibi sunmak helal mi? Mecliste MHP hariç her partide Ermeni var. Bu gayretleri komik ve acınası buluyorum. Soruyorum vicdanlara, Türk ne yaptı da bu kadar dışlıyoruz? Anadolu’nun kapılarını Kürt’e de Türk açmadı mı? Eyy vicdan sahibi Dil Bilimcileri, filologlar Kürtçe’yi inceler misiniz? İran’ın TV kanallarını izlerken Kürtler tamamına yakınını anlayabiliyorlar. Kürtçe sanki Farsça’nın bir lehçesi gibi. Kürt’ün terbiyesi ve sosyal hayatı ise Türk ile aynı. Bu arada maalesef Türk Selçuklu’nun resmi dilinin Farsça olduğunu da hatırlatmak isterim. AK PARTİ açılımı da gözden geçirmeli. Suriye sınırındaki Arap ve Türkmenleri Yurdumuza kabul ediyoruz. Bölgedeki boşalan yerleşim alanlarını PKK işgal ettiriyor, yağmalatıyor. Hükümet olarak bu konuda tedbiriniz nedir? Sınırımızda Tampon bölge ve Kuzey Irak’tan Akdeniz’e koridor oluşturuluyor. Düşünün bir koridor IŞİD aracılığı ile diğer koridor PKK/PYD aracılığı ile. Ne koridoru mu? Basra Körfezinden, Musul ve Kerkük bölgesinden Akdeniz’e çıkan enerji koridoru. Böylece petrol Türkiye olmadan Akdeniz’e inecek. Açılımın, Suriye ve Ortadoğu politikalarının sonuçları bunlar.. Bölgede Müslüman Kürtler öldürülüyor. Kobani gerekçesi ile çıkartılan olayları hatırlatırım. Ne yaptınız?
Bir de hükümet ve parti dışında da halkı tedirgin eden hususlar var. Yandaş Medya denen gurup. O hale geldiler ki, artık hükümet edenlerin yerine de onlar konuşacak. Bu gurupların bir kısmının samimiyetten uzak, lakayt tutumları, tetikçi tavırları, her şeyden önemlisi de bunların hükümeti bile yanılttığı tirajları.. Yalan beyanla gösterdikleri tirajla devletten aldıkları ilan ve reklam gelirleri…
Fuat Avni’ye gerek olmamalıdır. Fuat Avni’ye malzeme de olunmamalıdır.
Şimdi bu yazımı okuyanlar diyecekler ki, “Kimden yanasın!” Evet, bir ATA SÖZÜMÜZ var. “DÜŞMANIN ATTIĞI OK DOSTU GÖSTERİR.” Ne doğru bir söz değil mi? Hamd olsun, dostu da düşmanı da bilenlerdeniz. Halkımızda biliyor. Peki, sorun nerede? İşte sorun yukarıda anlattığımız çarpıklıklarda. Kimse halkı suçlamasın. Koyun yerine de koymasın. Gelinen noktaya bakın. Muhafazakâr kesimler, çocuklarımıza, hanımlarımıza ve kendimize bakalım. Çocuklarımız acaba kime oy veriyor? İmam Hatip’e giden evlatlarımızın namaz kılma yüzdesi ne kadar? Şimdiki kapalılar, zamanında kapalı okumak, çalışmak için mücadele verenlere ne kadar benziyorlar? 13 yıllık mutlak iktidarın sonundaki kazanımlarımıza bir daha bakalım. İslamcı Gençlik diyebileceğimiz bir gençlik kaldı mı?
R. Tayyip Erdoğan’ın Türk Tarihinde ciddi bir yeri olacağına inanıyorum. Halkımızda buna inanıyor. Peki, kim inanmıyor? AK PARTİ’yi kullananlar, doğru temsil etmeyenler, menfaatçiler, teşkilatları kolay kullanmak için deneyimli ve samimi kadroların yerine genç, birikimsiz, her türlü istismara açık kimseleri yönetici olarak dolduranlar…
Evet, “DÜŞMANIN ATTIĞI OK DOSTU GÖSTERİR.” Peki, AK PARTİ’nin gitmesini isteyen var mı? Hayır!.. Ama R. Tayyip Erdoğan’ı ve düşünce sistemini yok etmek isteyenler?.. Sürüsüyle değil mi? AK PARTİ kadroları başta olmak üzere milletimiz bunun nedenini düşünmelidir.
Seçimden önce AK PARTİ şunları söylemeli demiştim. “Şimdi sessiz yığınların küskün seçmenlerin ve teşkilatların bir çığlığa ihtiyacı var. Son hafta.. “Devlet bizim, Millet bizim, Aksaray da, Diyanet de bizim. Biz yereldeki şımarıklıkları ve israfı bitireceğiz. Adalet sistemini yeniden ihya edeceğiz. Devleti güvenilir bir kurum haline getireceğiz. Kimseyi ötekileştirmeyeceğiz. İlk günkü mazlum tavrımızla hizmete devam edeceğiz. Zulüm, adaletsizlik ve israftan kaçacağız. Suriye başta olmak üzere çevre coğrafyamızda güttüğümüz politikaları yeniden düzenleyeceğiz.” Şimdi bu vaatleri bekliyor sessiz yığınlar.” demiştim. Hala aynı şeyi söylüyorum. Evet, halk istikrarsızlık istemiyor. Seçim sonuçlarından memnun değil. Ama kimse kusura bakmasın, halkı da istismar etmenin âlemi yok. Halk kimsenin kabalığını ve zorlamasını hak etmiyor. Belediyelerde kurulmuş krallıklara, israf ve rüşvete rızası yok. Adaletsizliklere, imar operasyonlarına rızası yok. Tepeden bakılmaya ve aşağılanmaya tahammülü olmadığı için CHP ve zihniyetine karşı tavırlı.
Küskün AK PARTİ seçmenine de şunu söylemiştim seçimden önce; “Küskün teşkilat mensupları, seçmenler, “AK PARTİ’nin ders almaya ve silkelenmeye ihtiyacı var.” diyenler, bu ders için sandığı beklemek riyakârlıktan başka bir şey değil ki. AK PARTİ’ye oy vermeyip, emperyalizmin emrine mi uyacaksınız peki? Eğer bu manada dürüst ve namuslu iseniz oyunuzu AK PARTİ’ye ve sağduyuya verin, hükümet kurulduktan sonra da hep beraber Ankara’ya biz ŞİKÂYETÇİ AK PARTİ’LİLER birlikte yürüyelim. Seçim sandığında Milletin iradesinin tecelli edeceği yerde ders vermeye kalkmak, silahla evladına tehdit etmeye benzer. Maazallah “şeytan doldurur.” misali istikbalimizi tehlikeye atarız.” Şu an seçim sonuçları itibari ile böyle değil mi? Çocuğumuzu vurmadık mı?
Ben seçimden önce ifade ettiğim gibi riyakârlık yapmayacağım. Tedbir alınmalı diye haykıracağım. Tedbir almayanlarla onları uyarmayan samimiyetten yoksun, eyyamcı adamlardan olmayacağım. İlgililer, STK, karar vericilere ulaşabilecek herkes samimiyetle Milletimizin istikbali ve bu kutlu yürüyüşün akamete uğramaması için gerekeni yapmalıdır. Geçmişten ders almayanlar geleceğe nasıl yürür?
Sayın Cumhurbaşkanımızın dediği gibi, “Durmak yok, yola devam!” ama ders alarak devam. Yakın Tarihimiz iyi anlaşılmalıdır. 2. Abdulhamid Han’ın yaşadıkları ve mücadelesi önümüzde acı bir derstir. Kenetleneceğiz. Azimli olacağız. ferasetli davranacağız. İhanete izin vermeyeceğiz. İçimizdeki hata yapanları da ayıklamaktan başka çaremiz yoktur. Milletimizin AK PARTİ’den beklediği, geçmişteki hataları düzelterek Kutlu Yürüyüşe devam edilmesidir.
“Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.