DİB Sayın Mehmet Görmez’e Açık Mektup
Sayın Hocam!
Önceleri, Ramazan gecelerinde sahur yemeğine son verme ve oruca başlama vakti / imsak girdiği zaman, müezzinler salâ okurlardı.
Sahur yemeğine geç kalkmış olanlar, bir taraftan alel-acele yemek yerken bir taraftan da kulakları müezzinin salâ sesinde olurdu.
Müezzin salâya başlayınca ağzındaki son lokmayı yutar ve yiyip içmeyi keserdi.
Sonra sabah namazını kılmak için müezzinin ezan sesini bekler, ezan okununca da sabah namazını kılardı.
Bunda bir sıkıntı yoktu.
Fakat ne olduysa ve niçin lüzum görüldüyse, Diyanet tarafından müezzinlerin sahurda salâ okumaları yasaklandı. O yasaktan beri sadece sabah ezanı okunuyor.
Böyle olunca, ya birçok kimsenin sabah namazı olmuyor veya birçok kimsenin orucu olmuyor.
Şöyle ki:
İki kişi düşünün…
Birisi sahur yemeğine normal vakitte kalkmış, yemeğini yemiş, abdestini almış, sabah namazını kılmak için müezzinin sesini bekliyor.
Diğeri sahur yemeğine geç kalkmış. Bir taraftan yemek atıştırırken, bir taraftan da kulağı müezzinin sesinde.
Müezzin Allâhü ekber diye sabah ezanına başlayınca, vaktin geldiğini anlıyor ve ağzındaki son lokmayı yutup yemeğe son veriyor.
Bu durumda, birisi “Allâhü ekber”le sabah namazının sünnetine başladı, diğeri aynı anda ağzındaki son lokmayı yuttu.
Başka bir ifadeyle: Aynı anda biri namaza başladı diğeri oruca…
Böyle şeyler olduğunu nereden biliyorum?
Komşularımızdan ve câmi cemaatinden.
Bir kısmı ezanı duyunca sabah namazına başlıyor, diğeri ezan okunurken son lokmasını yiyor.
Şimdi…
Eğer o anda gece bitip sabah olduysa, sahur yemeği yiyenin orucu olmadı. Çünkü oruca geceden başlamak farz.
Yok, eğer daha sabah olmadı ve gece devam ediyorsa, bu durumda da namaz kılanın namazı olmadı. Çünkü vakit girmeden namaz câiz değil.
Çünkü bu durumda ikisi de yemek yeme ve namaza başlama işini aynı saniyelerde yapmış oluyorlar.
Diğer bir mahzur:
Teknik olarak, müezzinlerin hepsinin saatlerinin, -memleket saat ayarı gibi- saniye olarak birbirinin aynısı olması mümkün değil. Çünkü hepsinde aynı anda gonk vurmuyor.
Nitekim ezanı birbirlerinden birer-ikişer hatta üçer beşer dakika erken veya geç okuyabiliyorlar.
Böyle olunca, vaktinden bir dakika önce ezan okuyan müezzine göre sabah namazı kılanın namazı kesinkes olmuyor.
Vaktinden bir dakika sonra sahur yemeği yiyenin de kesinkes orucu olmuyor.
Sayın Hocam!
Diyanet güzel bir ikaz olan salâ okumaya niçin engel oluyor?
Önce salâ okunup sahur yemeği yeme vaktinin geldiği bildirilse, sonra da ezanla sabah namazının vaktinin girdiği bildirilse ne mahzuru var?
Böylece hem oruç tutanın orucu hem de namaz kılanın namazı garanti altına alınmış olmaz mı?
Malûmunuz olduğu üzere, oruçla ilgili hükümleri bildiren Bakara sûresi 187. âyetin sonunda, “Bu (hükümler) Allah’ın (yasak) sınırlarıdır. Sakın sınırlara yaklaşmayın” buyuruluyor.
Salâyı yasaklayıp, ezanı gece ile gündünüz tam birleştiği anda okutmak, -sınırlara yaklaşmamak şöyle dursun-Müslümanları getirip tam o sınırın üstüne bırakmak değil midir? Yani âyetin emrine ters olmuyor mu?
Diyanet İşleri Başkanlığı yayınlarından yani kendi yayınınız olan, Sahih-i Buharî Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercüme ve Şerhi’nin 6. Cilt, 268. Sahife, 912. Hadiste, “Peygamberimiz’in sahur yemeği yiyip, 50 âyet okuyacak kadar bir vakit geçtikten sonra sabah namazı kıldığı” beyan buyuruluyor.
Diyanet’in aynı eserinin 269. sahifesinde 50 âyet okuma zamanının 18 dakika olduğu yani sahur yemeği ile sabah namazı arasında 18 dakikalık bir zaman geçmesi icap ettiği yazılı bulunuyor.
Yani sahur yemeği ile sabah namazını aynı saniyeye almanın mahzuru ortada.
Sayın Hocam! Eğer “Biz o kitabı basmaktan vazgeçtik. 18 senedir basmıyoruz” diyorsanız haklısınız, basmıyorsunuz.
İki sene önce sorduğumda, bendenize DİB Yardımcısı Sayın Hasan Kâmil Yılmaz, “Basacağız” demişti. Ama anlaşılıyor ki basılacağı falan yok.
Hürmetlerle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.