Güniz Sokak, Hani Bunun İlk Sahibi?
Mal da yalan mülk de yalan var sen de biraz oyalan...
Yalan yalan derken defterleri kapatarak gittiler...
Bundan sonrasında hassas teraziler konuşacak.
Havaları görüyorsunuz... Giden halktan birisi olsa her halini söylerler de, sırtı kalınsa işin rengi değişiyor. Demirel döneminden şikayetçi olanlar bile bakıyorum, şu anda yağcılık yarışına girdiler. Demirel konusunda, politikacılar arasında kıyasıya yarışma var.
Derler ya, kör ölünce badem gözlü olurmuş...
Demirel devri nereden baksanız yarım asırlık bir tarih.
Gençliğimiz o devirlerde geçti.
1963 seçimlerinde ilk oyumu Karakusunlar köyünde kullandım. Büyükler “kıratın üzerine mührü basacaksın” dediler, ben de öyle yaptım. Ülkeye büyük hizmetleri dokunan rahmetli Menderes yoktu... Henüz yası da geçmeden halk
Adalet Partisi‘ne yöneldi.
Kısmi rahatlamalarla yatırımlar olmadı diyemeyiz.
Köprü, baraj onun eseridir...
Daha sonraları Adalet Partisi içerisinde çokça mason olduğunu öğrendik.
Partide Faruk Sükan, Saadettin Bilgiç gibilerinden müteşekkil bir ekip de vardı.
Bu ekip Bilgiç liderliğinde Demirel’in karşısına çıkarak partiyi ele geçirmek istediler ama olmadı. Oylamaya kadar işler yolunda gidiyordu, ancak son anda durum değişti.
Rahmetli Bilgiç (Koca Reis) bana anlatmıştı:
“Anadolu’da doktorluk yaptım, kimden para istesem yok demezdi, Demirel’in karşısına geçince eski dostlar uzaklaştılar, kimseden para alamadım.”
1969’larda Rahmetli Erbakan Odalar Birliği seçimini kazandığı halde Demirel’in polisleri zor kullanarak koltuğa oturtmadılar.
Milli Nizam kurulunca Adalet Partisi’nden kopmalar başladı.
Bir seferinde imam hatipler konu oldu. Demirel Başbakan. Halkın kendi emeği ile kurmuş oldukları 30’a yakın imam hatip lisesine eğitim izni verilmiyordu. Ülkenin her tarafından gelen dernek başkanları Demirel ile görüşmek için
Ankara’da toplandılar.
15 gün oldu bir türlü görüşemeyince son çare Bilgiç’in kapısını çaldılar.
O gün ben de oradaydım. Dernek başkanları sızlanıyordu:
“Biz size oyumuzu verdik, okulumuzu açmıyorsunuz, 15 gündür Başbakan bizi kabul etmiyor, sürekli kaçıyor.”
Rahmetli Bilgiç, Ulaştırma bakanı.
Telefonu kaldırdı, Başbakanın özel Kalem Müdürü Ziya Kuaş’a talimat verdi.
Heyhat, o da görüştüremeyince öğleden sonra Meclis’te toplandılar.
Başbakan Demirel karşıdan geliyordu. Heyet “Muhterem Demirel ..!” diyerekten üzerine gidince o da adımlarını açtı, onlar arkada Başbakan önde bir kovalamaca...
Demirel, toplantı salonuna kendini atınca serüven yarıda kesildi.
Hiç unutmuyorum, Trabzon mebusu Ekrem Dikmen onlara demişti:
“Ne kadar safsınız bu masonlar size imam hatip okulu açar mı?”
Demirel ile İslâm’i kesim arasında ipler o zaman iyice kopmuştu.
Ne var ki bir kesim nurcu kardeşler Demirel’in nur talebesi olduğunu söyleyince aramızda uzun tartışmalar oluyordu.
Masonluk belgesine de inanmak istemiyorlardı.
İnadına halen de inanmazlar...
12 Eylül darbesi onun kötü yönetimi yüzünden oldu.
28 Şubat günlerinde imam hatip liseleri ile Kur’an kurslarına karşı yapılan saldırıların başında yine o vardı. İrtica tehlikesi adı altında asker ne istediyse o da yaptı.
Başörtülülere, sonuçta kendini imparator yapan kesime Arabistan yolunu gösterdi.
Başbakanlığı da Erbakan hocanın elinden hile ile alarak Mesut Yılmaz şurakasına verdi. Açıkçası, iyi başladı sonunu fena bağladı...
Şimdi mertçe söyleyin, “bu mevtayı nasıl tanırsınız?”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.