Türk’ün Hakkını Vermek!
Çözüm süreci”, maalesef bazı kesimlerde Türk’ü etnik bir anlamla sınırlama yanılsamasına yol açtı. Her fırsatta Türk ve Kürt iki etnik uç olarak sunuldu. (Galiba batılılar buna “dikotomi” diyorlar!)
Etnik Türk anlayışında ısrar edilir, Türk-Kürt dikotomisi/çatallaşması böylece işletilirse, sürecin çözüm süreci olmaktan çıkıp “çözülme sürecine” dönüşeceğine dair birçok kuvvetli emare var.
Bunun bir Türk-Kürt zıtlaşmasına yol açması tehlikesini bir yana koyalım, etnik/ırkî bir Türk kavramı bütün geçmişimizi silmek anlamına gelir. Biraz mürekkep yalayanlar bilir: Bir zamanlar doğuda da batıda da Müslüman olanlara “Türk oldu” denirdi! (Batıdan fazlasıyla şahid var, doğudakinin şahidi Hindistanlı meşhur âlim Muhammed Hamidullah’tır.)
Türkiye nüfusunda Balkanlar’dan, Adalar’dan, Kırım’dan ve Kafkaslar’dan göçenler önemli bir yer tutuyor. Balkanlar’dan çok göç aldık... Gelenlerin muhtemelen çok azı ırk olarak “Türk”tü, ama kültür olarak Türk tarifine uygundu, yani Müslümandı. Boşnaklar, Arnavutlar, Pomaklar, Çingeneler ve diğerleri... Kafkaslar’dan gelenler de bundan farklı değil. Türklük’te esas kriter: Müslümanlık.
Bu yaklaşımın ve uygulamanın sırf İmparatorluk dönemine mahsus olduğu sanılmamalı. Cumhuriyet’ten sonra da göçlerde ırk ölçü olmadı. Son olarak 1990’larda Bulgaristan’daki etnik dayatmalardan kaçanlara kan testi filan yapılmadı. Millî Mücadele sonrasında gerçekleştirilen meşhur “Mübadele” Türklerle Yunanlılar arasında değil, Müslümanlarla ortodokslar arasında yapıldı. Gelenlerin önemli bir kısmı Türkçe bilmiyordu, gidenler arasında Hıristiyan Türkler-anadilleri Türkçe olan Karamanlılar da vardı...
Türkiye’de Türk denilince, bütün etnik gruplar bu kavramın içinde yer alabilir. Türk olmak, herhangi bir etnik grup mensubiyetine engel değildir. Gönüllü veya gönülsüz, Kürtler de buna dahildir. Çok köklü bir soy algısına sahip ve güçlü bir kültürel varlık sahibi Araplar da Türkiye’de Türk kapsamı içindedir. Bu güçlü ve geçişmeye açık kültürel kuşatıcılığı görmeyenler için söylenecek bir şey yok!
“Türk” Cumhuriyet’ten sonra etnik/ırkî bir kimlik olarak tanımlanmak istendi. Sentetik bir Türk etnik kimliği oluşturulmaya çalışıldı. Buna en şiddetli itirazlar Türk kökenlilerden geldi.
Suriye’de son günlerde yaşananlara bakalım: Belli bir bölgeyi etnik bir topluluğa münhasır kılmaya dönük uygulamalar, bu grubun dışındakileri göçe zorlama (tehcir) ve etnik temizlik... İşte bu “Türklüğe” sığmaz! Kürtlüğe de sığmaması gerekir; Türkiye’nin doğusunda ve batısında yaşayan Kürtlere bakarak bunu söyleyebiliriz. Etnik temizlik yapan, etnik temizliğe maruz kalabilir! Zaten etnik Kürtçülük aynı Cumhuriyet dönemi etnik Türkçülüğü gibi ideolojik bir zorlamadır.
Türkiye, Suriye’deki kirli savaş boyunca sınırlarına dayanan bütün etnik unsurlara kapısını açtı ve açmaya devam ediyor. PYD’nin kontrol altına aldığı alanlarda bunu yapmadığı açıkca görülebiliyor.
Suriye’de olan, bölgeyi “Kürtleştirme” hevesi, Kürt olmayan unsurları göçe zorlama/tehcir ve etnik temizlik...
Bu bir dönem siyaseti... Anlaşılan, emperyalist güçler, Suriye’nin uzun süre kimliksiz bırakılmış “Kürt”lerini kullanışlı bir manivela olarak görüyorlar. Diyelim ki, Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt siyasî oluşumu hazırlanıyor. Bu bölgede yüzyıllar boyunca olduğu gibi Araplara ve Türkmenlere yer olmayacak...
Bu akla mantığa aykırı, insafa da mugayi! Böyle sentetik bir siyasi oluşumun yaşama sansı var mı sizce? Bölgede şartlar normale döndüğünde olup bitecekleri varın siz düşünün!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.