Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Hıristiyanlığın Reçetesi İslam’dır

Hıristiyanlığın Reçetesi İslam’dır

Hazreti İsa Aleyhisslam’ın İslam dairesinde gökten nüzülünün nedeni Hıristiyanlığın dini hakikatlerden kopması ve derde deva olmaktan çıkmasıdır. Dolayısıyla çözümün değil sorunun kendisi haline gelmiştir. İnsanlık için reçete olmaktan çıkmıştır ve reçetesi İslam’dadır. Şekip Arslan’ın tabiriyle ahlaka riayet etmeleri kaydıyla Müslümanlar için de çözüm İslam’dadır. Daha doğrusu uygulamalı İslam’da. Müslümanım deyip de yan gelip yatmak çözüm getirmez. Bu durumda çözümsüzlük İslam’da değil, tembelliktedir.  İnanç olarak Hıristiyanların kurtuluşu İslam’da olduğu gibi aynı zamanda  sosyal olarak Hıristiyan kitlelerin kurtuluşları da İslam’dadır. Kendiliklerinden ürettikleri ruhbaniyet bidatı skandallara neden olmakta ve tıkanmayı beraberinde getirmektedir. İkinci olarak, yine en sevimsiz helal (ebgadu helal) olan talak ve boşanmanın önünü kesmek de Hıristiyanlar arasında sosyal çaresizliği beraberinde getirmektedir. Bu yüzden de Mısırlı Kıpti kadınlar veya eşler Mısır Kıpti-Ortodoks Kilisesi Patriği II. Tavadros karşısında ‘çözüm İslam’da’ diye haykırıyorlar. İslam mesajı üzerinden ‘duyun artık bizi’ diyorlar! Çözüm İslam’da sloganı merhum Eş Şa’b gazetesinin yayın yönetmeni ve soldan gelme Adil Hüseyin tarafından üretilmiş daha sonra  Müslüman Kardeşlere mal edilmişti. Daha doğrusu yakıştırmışlardı.  Aslında Bediüzzaman bunu başka bir kalıpta ifade etmiştir: “Azametli, bahtsız bir kıt’anın; şanlı, talihsiz bir devletin; değerli, sahipsiz bir kavmin reçetesi, ittihad-ı İslâmdır.”  O da çözüm yerine reçete diyor. Asya’nın reçetesinin İslam olduğunu böylece dile getirmiştir. Aslında bu çözüm her yere şamil olduğu halde en çok ihtiyaç duyulan yerlere vurgu yapılmıştır.  

Sisi döneminde Mısır’da sokakta ‘çözüm İslam’da demek cesaret ister. Ya dipçiği ya kurşunu yersin! Ya örtülü laiklik namına ya da kilise namına en azından adamı derdest edip dama, mahpushaneye tıkarlar. En hafif ihtimal budur. Kazara ucunda bir kurşunla ölmek de vardır.  Bununla birlikte sokakta yasaklanan ‘el hal fi’l İslam’ yani çözüm İslam’dadır sloganı kilise duvarları arasında çınlamakta ve Kıpti Patriği II. Tavadros’un kulaklarına çalınmaktadır,  yüzüne söylenmektedir (http://www.almokhtsar.com/node/439182 ). İskenderiye kiliselerinden birisinde II. Tavadros haftalık konuşmalarından birisini yaparken dinlemeye gelen kadınlardan birisi sözünü keserek avazı çıktığı kadar ‘çözüm İslam’da diye bağırır. Kadını yaka paça veya karga tulumba dışarıya atarlar. Kadın sanıldığı gibi Patriğe kilisede meydan okuyacak kadar canına susamış bir Müslüman kadın değildir. Aksine sosyal meselesine Kilise içinde çözüm bulamayan  sayıları binleri belki yüz binleri bulan zavallı Kıpti kadınlardan birisidir. Kıpti Patriğine çözümün İslam’da olduğunu hatırlatmaktadır. Zira ebedi sevgi ve muhabbet adına Kilise hala boşanmaya engel oluyor. Sevgi adına eşleri sevgisiz beraberliğe mahkum ediyor. Bunun ateşiyle nice aileler ve kadınlar dağlanıyor ve hayatları kararıyor. Lakin Kilise aklın ve İslam’ın yoluna bir türlü gelemiyor. Bu sünnetullaha aykırı kurallar karşısında kurum olarak günah çıkartamıyor. Böylece kendi günahının cezasını topluma çektiriyor.  II. Tavadros bu gibi kadınların girişine engel olamadıkları için kilise ricaline çekişiyor. Kadın aynı şekilde bir hafta önceki konuşmasında da II. Tavadros’un sözlerini keserek yüzüne çözümün İslam’da olduğunu haykırıyor. Belki de Kıpti Patriği’nin dünyada en son duymak isteyeceği ve saçlarını diken diken eden sözü cemaat  huzurunda söylemiş oluyor.  Kızaracak yanı kalmışsa yüzü kızarmıştır.

Böylece Hıristiyanlara vaazla tebliğde bulunan  II. Tavadros’a Cenab-ı Hak kadının ağzıyla tebliğde bulunuyor ve Hıristiyanlığın çıkmaz bir sokak olduğunu bildiriyor. II. Tavadros ise kulaklarını tıkıyor. Tıkasa da tıkamasa da Hıristiyan kitlelerin çıkmazından ve Kilisenin kendi ürettiği bidatına bağlı kalmaktan, sürdürmekten ve İslam’ın reçetesine tabi olmamaktan dolayı sorumludur. Kitleler nezdinde de Allah nezdinde de. Elbette Müslümanların çaresi, buldukları reçeteyi aktif hale getirmekte, uygulamakta Hıristiyanların çaresi ise reçeteyi tanımakta ve ona tabi olmaktadır.  

 İslam’a teslim olmadıkça Hıristiyanlık içindeki yapılan reformlar derde deva olmayacaktır. Hıristiyanlık içi çözüm tükenmiştir ve yoktur. Nitekim bu bağlamda Bediüzzaman şunları söylüyor, ‘Nasraniyet, İslâmiyete Teslim Olacak! Nasraniyet, ya intifa ya ıstıfa bulacak. İslâm’a karşı teslim olup terk-i silâh edecek. Mükerreren yırtıldı, purutluğa tâ geldi, purutlukta görmedi ona salah verecek…” Purutluğun yani Protestanlığın da kifayet etmeyeceğini Voltaire de benimsiyor.  Voltaire, Martin Luther ve John Calvin’in giriştiği reformları yetersiz görerek; onlar hakkındaki kanaatine soran birisine aynen şunları söylüyor: “İkisi Hazreti Muhammed’in bir pabucu bile olamaz… (Şekip Arslan, Limaza Taahhare’l Müslimune ve Limaza Takaddeme Gayruhum, s: 130, Daru’l Kalem, Şam)” Voltaire İslam’a da düşman olabilir. Lakin sözlerinde dane-i hakikat vardır reformlara rağmen Hıristiyanlığın çözüm üretemediği sır değildir. Tarih de tanığımız. Hıristiyanlık hala kaldığı yerde debelenip duruyor. İslam aşısı vurulmadan düze çıkması veya sahil-i selameti ermesi mümkün değil. Basit bir Hıristiyan Kıpti kadın bunu görüyor da gözlerini taassup bürümüş koca koca patrikler bunu görmekten aciz kalıyor. Kur’an ifadesiyle gözler değil, gönüller kör olur. Onların da gönülleri körelmiş.

Hakkan ve sıdkan çözüm İslam’da. Merhum Muzaffer Ozak’ın ifadesiyle Görene! Köre ne köre ne!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Mustafa Özcan Arşivi