Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Dalitler ve Uygurlar

Dalitler ve Uygurlar

Mısırlı ünlü gazeteci ve yazar Fehmi Huveydi ‘Ezher Şeyhi Myanmar’da’ başlığı ile ses getiren bir makale kaleme aldı. Bu makalesinde kurumların duyarsızlığını işledi. Bu kurunlar arasında elbette Sünni dünyanın en kadim kurumlarından olan Ezher de var. Üzerimize ölü toprağı serpilmiş durumda. Elbette Fehmi Huveydi bu makalesini başka bir makale ile taçlandırabilir, ‘Ezher Şeyhi Doğu Türkistan’a veya Urumçi’ye’ başlığını da atabilirdi. Yüreğimize su serperdi. Özellikle de şu mübarek ramazan günlerinde ve ikliminde. Bunu yapmak için ulvi değerler ile mücehhez olmak ve ali himmet olmak gerekir. Halbuki kurumlarımız entrika yumağı haline gelmiş durumda. Ezher Şeyhi Sisi muhaliflerinin ayaklarını nasıl kaydırabileceğinin hesabını yapıyor. Entrika işlerinden başını kaldırıp da İslam dünyasının acil işleriyle ve acılarıyla uğraşacak mecali yok. Bu baptan olmak üzere son sıralarda Sisi ve Londra’nın talimatıyla Mecelletü’l Ezher(Ezher Dergisi)’in Yayın Yönetmeni değerli ilim adamı Muhammed İmare’nin ayağını kaydırmakla meşgul oldu. Anlayacağınız entrikalardan başını kaşıyacak  vakti yok. Selefi Muhammed Seyyid Tantavi ise Mübarek’ten izinsiz Sudan’a bile gidemiyordu. Bu durumda halefi Ahmet Tayyip nasıl Myanmar veya Doğu Türkistan’a gidecek? İmkan var mı?    

*  *  *

Fehmi Huveydi’nin makalesi bana geçmişte yaşanan yine Ezher merkezli bir tartışmayı hatırlattı. Osmanlıların son dönemlerinde Filipinler, Çin ve Japonya’ya irşat ekiplerinin gönderilmesi gibi  vakti sabıkta Ezher şeyhlerinden birisi İslam’a ilgi duyan Hindistan’daki kast sisteminin en alttakilerini temsil eden Dalitlerle (Dokunulmazlar) köprü kurmak için Hindistan’a bir irşat heyeti gönderir. Hıristiyanlar, 20’nci yüzyılın başlarında Müslümanların zayıf halkası olarak gördükleri Berberiler,  Suriyeli Nuseyrileri veya genel olarak Alevileri Hıristiyanlaştırmak için seferber olurken Müslümanlar tebliğ görevlerini ihmal ederler. O dönemde sayıları 60 milyon olan Dalitlerden bazıları İslam’a ilgi duyar lakin bu potansiyel vaziyette kalır. Kuvveden fiile çıkamaz. Şekip Arslan bu duruma isyan eder.

Müslümanların himmetsizliği ve duyarsızlığı ruhunu dağlamaktadır. Ezher şeyhiyle birlikte maddi manevi seferler olmazlar. Süreç akim kalır.  

Buna mukabil; ne derece isabetlidir bilmiyorum ama İmam Birgivi Hazretleri on kişiyi Müslüman etmektense bir Müslümanı kurtarmanın ve istikamete sevk etmenin daha önemli olduğunu ifade eder. Elbette İslam tebliğ dinidir lakin iç hukukları Müslümanların birbirlerini korumasını esas alır. Zaten kendi mensuplarını koruyamayan bir topluluktan başkalarına yar olmaz! Himmete muhtaç bir dede gayrıya nasıl himmet ede! Bu açıdan ümmetin gerçek yetimleri ve Türklerin de öksüzleri olan Doğu Türkistan Türkleri ve Uygurlara sahip çıkmak boynumuzun borcudur. Arakan Müslümanları ile birlikte Doğu Türkistan Müslümanları ümmetin mustazaflarıdır.

*  *  *

Şekip Arslan’ın ifadesiyle en büyük ve en yaralayıcı ihanet havassın yani seçilmişlerin ve elitlerin ihanetidir. Bunlar halkı örgütleme kapasitesine sahiptirler. Sürü gibi olan kitleler peşlerinden gelir. Yapmadıklarında ise hukuk heder ve payimal olur. Maalesef halkların demokrasi partisi olduklarını ileri sürenler; halkların kardeşliğinden ve mazlumlarla dayanışmadan dem vuranlar tam da zulmün doruğa çıktığı ramazan ayında bir heyetle birlikte Çin’i ziyaret ediyorlar. Demek ki onların azınlık olarak veya mazlum olarak gördüğü azınlıklar Uygurlar değil aksine Gezi Parkı’nın kalıntıları olan pembeler koalisyonu. LGBTİ olarak kısaltılan cinsel azınlıklar. ABD ile birlikte bunlara içeride en çok kol kanat geren parti HDP. Acaba bunları da halka ve topluluğa mı benzettiler. Bunların dışında sahip çıktıkları unsurlar Ermeniler, Yezidiler vesaire. Uludere olaylarını istismar edenlerin Çin’e söyleyecekleri bir çift sözleri yok mu? Azınlıklar Müslüman ise Türk ise onlar için hiç dert ve gam değil. Çin’e ‘ortak düşmanımıza karşı ellerine sağlık’ diyorlardır. Veya durum böyle okunabilir. Neden demesinler ki Salih Müslim Türkiye’nin Suriye sırlarını NATO’ya emanet ediyor. 

Türkiye bölgeye NATO’dan izin alarak müdahale edebilirmiş? Biliyorlar ki, NATO’nun Suriye halkını kurtarma diye bir derdi yok.  Demek ki onlar için NATO Türklerden de Türkiye’den de değerli? Acaba NATO ortağı biz miyiz onlar mı? Çin’e giden HDP heyeti için de Çin neden bu vasfa haiz olmasın? Bunlar garezine hareket ediyorlar garez de derin marazın belirtisidir. Cinsel azınlıkların hamisi olan HDP, Doğu Türkistan halkını inim inim inleten Çin’e herhalde aferin demek için gidiyor. Dolayısıyla bu parti mazlumların hamisi değil zalimlerin yardakçısıdır. Mazlumların kanı ve gözyaşı üzerinden rol ve güç devşirmenin peşindedir.

Maskeler düştü ve nifak göründü. Biz de bu arada yürütülen şahsiyetsiz politikalarla bu kıytırık örgütlerin şamar oğlanı haline getirildik! Paspas durumuna düştük. Şekip Arslan’dan bir cümle ile bitireyim: Müslümanlar selameti seçtikçe ölüyorlar, ölümü seçtikçe diriliyorlar!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Mustafa Özcan Arşivi