Başbağlar’a Neden İkiyüzlülük?
Tabi ki vicdan muhasebesi yapan her kimse soruyor; Sivas’a ağla, çırpın, yırtın, devlet güçlerini ayağa kaldır, ama Başbağlar’a gelince iki yüzlü tavır sergile.
Aradan 22 yıl geçse de acılar dinmez.
Sivas olaylarının her sene yıldönümünde merasimlerle anılmasını sağlayan devlet erkanının hamleciliği ile kınayıcılığını Başbağlar olayında göremiyoruz. Terörü sürekli kaşıyan medya da iki yüzlü.
Neyse bu yılki kutlamaya CHP 15 milletvekili ile katılarak şeytanın bacağını kırmış oldu. Törende konuşan CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, “Canınız canımızdır, acınız acımızdır. 22 yıldır ağlayan gözlerinize, kanayan yüreğinize tüm Türkiye tanıklık etti. Ama katliam bir türlü aydınlatılamadı” sözleri güne damgasını vurdu.
Aynen öyle oldu, Başbağlar PKK’nın eseri de Sivas kimin eseridir?
Öcalan’ın mahkemede “benim haberim yoktu” şeklinde verdiği ifade geçerli.
Ne var ki bu kanlı örgütün temsilcileri sayılan HDP “Sivas’a lanet” diyor da Başbağlar’a diyemiyor.
O mevkie çıkabilmek için biraz sıkar…
Bir şey daha dikkatimi çekti, Sivas olaylarının çokça gündem maddesi yapılmasının nedenlerinden birisi de örgütlenmedir. Örgütlenmeyenler kıyıda köşede kalırlar.
Örgütlenme işi Alevilere has bir olaydır.
Bu kesim çocuklarına varıncaya kadar ya derneklerde veya siyasi partilerde.
Boşta gezeni Ozan oluyor…
Kızılay meydanında bir ıslık çalsanız anında tüm Aleviler bir araya toplanır. Sünni kesim için davul çalsanız birkaç kişinin lütfettiğini görürsünüz.
İşte Doğu Türkistan zulmünü kınamak için İstanbul’da toplananları gördük.
Yüreği yanan birkaç kişi…
O bakımdan Başbağlar’ın her yıldönümünde kınanmasını başkalarından beklemek beyhudedir. Elin oğlu federasyona yükselmiş sana gelince sövene dilsiz, vurana elsiz.
Aleviler örgütlendiği için kınamıyorum.
Aksine örgütlenme ülke yararına kullanıldığında iyi bir şey.
Hatta demokratikleşmenin gereği…
Her iki vahim olaydan alacağımız ders, insana ne kadar değer vermemizle alakalıdır.
Görüşü, kıblesi ne olursa olsun müminin feraset gözü ile bakıldığında zulüm her yerde zulümdür. Allah Resulü(sav) esirlere eziyet etmeyi bile yasaklamıştır, değil ki insana işkence etmek, durduk yerde yakıp yıkmak…
Sivas olaylarının çıkış nedeni elbette ki ülkedeki farklı görüşte olanları takıştırıp kaos çıkarmaktı.
Bunun da en hassas noktası Alevi-Sünni çatışması.
Sivas olaylarında rol üstlenen kişi Şeytan Ayetleri ile ortalığı karıştıran Aziz Nesin’dir.
Ne var ki yakmak istediği ateş sonunda kendisine dayandı.
Dosyasından ifadelerini okudum, olay günü telefonla Ankara ile görüşen Nesin, “yanıyoruz” diye çırpındığı halde arayan soran bile olmadı. Üstelik koalisyonda Erdal İnönü Başbakan Yardımcısı idi.
Gerçekler konuşulmuyor.
Masum bir insanı mahkum etmek en azından iki Sivas eder.
Dosyalarına baktım, mazlumlar aleyhine şahitlik yapan zamanın polisleri “olay yerinde bu da vardı, şu da vardı” şeklinde verdikleri ifadelerle o kişilere ağır cezalar yağdırıldı. Başka da ciddi bir delil yok...
Hatta yargılama bile baskı altında yapıldı.
Alevi kuruluşları başından sonuna kadar mahkemeyi izleyerek etkileyici yorumlar yaptılar
Forumlar düzenlediler.
Hatta salonda olaylar çıkardılar…
O havada mahkum edilenlere mahkum denmez mazlum denir.
Şimdi kalktık, “Başbağlar’ı neden ihmal ediyorsunuz?” diye karşı kesime sorular soruyoruz. O soruları asıl kendimize sormalıyız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.