“Seçilmişler”le aynı çatı altında bir iftar akşamı
Önceki akşam, AK Parti İstanbul İl Başkanlığı tarafından İstanbul WOW Hotel’de verilen “iftar yemeği”ne Yayın Kurulu üyemiz Hasan Hüseyin Maden ve muhabirimiz İbrahim Acar’la birlikte katıldım... AK Parti İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşçu’nun, “Medeniyetlerin buluştuğu bir ülkenin, medeniyetler başkenti İstanbul’da, Medeniyetler İttifakı’nın iki liderini ağırlamaktan büyük mutluluk duyuyoruz” diye takdim ettiği yemeğin şeref misafirleri, Başbakan Tayyip Erdoğan ile İspanya Başbakanı Jose Luis Rodriguez Zapatero idi... Bu iki şeref misafirinin yanısıra; yemeğe çok sayıda bakan ve milletvekilinin yanısıra çeşitli dinlerin temsilcileri de, “dinî kıyafetleri” ile katıldılar.
Bir an düşündüm... “Ben ve arkadaşlarım” işte buradayız... Sadece ben ve arkadaşlarım değil, birçok “gazete” ve “televizyon” temsilcisi de burada...
Yani, bir “ayrımcılık” yok!..
AK Parti İl Başkanlığı, “hemen herkesi” davet etmiş!.. Ne “ayrımcılık” var, ne de “kayırmacılık!”
“Gerilimli” ve “atışmalı” geçen günlere rağmen, “Aydın Doğan medyasının temsilcileri” de burada!.. “Aynı masada” ve “aynı yemekleri” yiyip, aynı su ve çayı içiyoruz!..
“Akreditasyon” yok!..
“Ayrımcılık” ve “bölücülük” hiç yok!..
GENELKURMAY’DAN AYRIMCILIK!
İşte o anda; Genelkurmay’da dün ve bugün düzenlenen “İletişim Toplantısı” geliyor akıma...
Malûm;
Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreterliği tarafından düzenlenen iletişim toplantılarının ilki dün Genelkurmay Başkanlığı Karargâhı’nda yapıldı... Toplantıya, bazı gazetelerin genel yayın yönetmenleri ile Ankara temsilcileri davet edildi. Bugünkü toplantıya da bazı haber ajansı ve televizyon yöneticileri katılacak.
Orgeneral İlker Başbuğ göreve geldiğinde ilk adım olarak, İletişim Daire Başkanlığı görevine Tuğgeneral Metin Gürak’ı getirerek, bu daireyi albay rütbesinden tuğgenerallik rütbesi seviyesine yükseltmişti.
Bu karar, Orgeneral Başbuğ’un, Genelkurmay Başkanlığı döneminde basın yayın kuruluşları ile iletişime vereceği önemin işareti olarak yorumlanmıştı.
Yine malûm ki;
Dünkü “İletişim Toplantısı”na, şimdiye kadar akredite kabul edilmeyen gazete ve televizyon kanallarından sadece Yeni Şafak ve Star ile Haber 24’ün yöneticileri davet edildi.
Vakit, Zaman ve Milli Gazete gibi gazete ve Kanal 7, Samanyolu gibi televizyon kanallarına yine ambargo uygulandı.
Şunu söylemeye çalışıyorum:
Gördüğünüz gibi; “seçilmiş insanlar”ın programlarında herhangi bir “ayrımcılık” yok!..
Bu programlara “herkes” davetli!..
“Atanmışlar”ın programlarında ise, “bölücülük” olarak değerlendirilen “ayrımcılık” hakim ve bu uygulama hâlâ sürüyor!..
“Milletin ödediği vergiler”den maaş alan insanlar, “milletin fertleri”ne ayrımcılık uygulamaya devam ediyor, iyi mi?..
Haa, ben bundan şikâyetçi miyim?..
Hayır!.. Her zaman söylediğim gibi, “ayrımcılığa maruz kalıyor olmamız”dan dolayı hiçbir şikâyetim yok!..
Çünkü ben ve arkadaşlarım; “atanmışlar”ın programında olmaktansa, dün akşam olduğu gibi “millet tarafından seçilmişler”in programında olmayı tercih ederiz!..
Bu programlarda, hele de “Kur’an” ve “Ezan” varsa... O Kur’an ve Ezan, hele de çok güzel okunmuş ve ruhumuzda “coşku fırtınaları” estirmişse!..
Tıpkı, önceki akşamki gibi!..
Sunucunun, “Dünyaca ünlü sanatçı” diye takdim ettiği Kudsi Ergüner’den, “Çok güzel bir Kur’an-ı Kerim tilâveti” dinledik...
Arkasından okunan “Ezan”la da “iftar” ettik...
Ayrı bir sevinç, ayrı bir coşku...
BAŞSAVCI KARIŞTIRSA DA!..
“Demek ki olabiliyormuş” dedim;
“Demek ki ayrımcılık uygulanmadan da olabiliyormuş!..”
Şu hâle bakın; Hıristiyan Zapatero, hem de ülkesindeki eleştirilere aldırmadan taa İspanya’dan kalkıp, İstanbul’da “Müslümanların iftarı”na katılıyor... Müslüman ve Hıristiyan bir Başbakan, “iftar sofrası” etrafında buluşuyor... Bundan büyük ittifak, bundan büyük uzlaşma ve bundan büyük normalleşme mi olur?..
“Medeniyetler Buluşması” ya da “Medeniyetler İttifakı” dedikleri şey, bu olsa gerek.
Tabiî, AK Parti hakkında açtığı kapatma dâvâsının gerekçesinde;
BOP için “Türkiye’ye ve bölgeye dayatılan, ideolojik altyapısı ılımlı İslâm olan bir proje” nitelendirmesinde bulunan Yargıtay Başsavcısı A. Yalçınkaya, ‘bir başka siyasi hegemonya projesi’ olarak gördüğü Medeniyetler İttifakı ile BOP’u birbirine karıştırsa da!..
ERDOĞAN VE ZAPATERO’NUN SÖZLERİ
Başbakan Tayyip Erdoğan ile İspanya Başbakanı Zapatero’nun konuşmalarını dünkü şehir baskılarımızda verdik.
Ama yine de özetlemekte yarar var...
Erdoğan; sözlerine İspanya’nın AB’ye katılım sürecinde Türkiye’ye verdiği açık desteğe teşekkür ederek başladı... Türkiye’nin ticaret, tarih ve kültür gibi insanlığın ortak değerlerinin merkez ve kilit ülkesi olma özelliğine dikkat çeken Başbakan; Türkiye’nin ve İstanbul’un bünyesinde barındırdığı farklılıkları, bir zenginlik olarak anlattı.
İnsanlığın bugün şiddet, terör, kin ve nefretten yorgun düştüğünü ifade eden Başbakan; Avrupa basınında sıkça işlenen ve İslâm dünyasının tepkisini çeken “İslâm düşmanlığı”nı eleştirdi.
İslâm dünyasına yönelik olumsuz düşüncelerin dünyanın değişik merkezlerinde kasıtlı olarak pompalandığını belirten Başbakan Erdoğan; Müslümanlara yönelik kin ve nefrete dönüşen “İslâmo fobia”nın farklı medeniyet mensupları tarafından insanlık suçu ilan edilmesi gerektiğini söyledi. Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:
“Gelinen nokta patolojik bir ruh halidir. Şiddetin; barış ve kardeşlik dini İslâm ile yan yana getirilme çabasının belli merkezlerden pompalandığını biliyoruz. Ancak bu akşam, etrafında toplandığımız bu iftar sofrası bile medeniyetler ittifakı çabamızın anlamlı bir parçasıdır.”
İspanya Başbakanı Zapatero ise; konuşmasında, “Türkiye ve Erdoğan’a övgü” yağdırıp, “Türkiye’nin AB üyeliğine destek verdiklerini” söyledi.
KARTEL MUHABİRLERİ BUNALIMDA!
Hasılı kelâm, güzel bir iftar akşamı yaşadık... Hem de, “kartel muhabirleri”nin “önyargı”larına, “öfke kusan yüzleri”ne ve “çıngar çıkarma” çabalarına rağmen!..
Efendim, olay şu:
Benim görebildiğim kadarıyla, sofralardan hiç kimse aç kalkmadı ve “sofralarda yer ayrılmamış olmasına” rağmen, kartel muhabirleri de “gelmeyenler”in yerlerine oturdu ve karınlarını doyurdu.
Ama, bir “bayan muhabir”in; bir AK Parti İstanbul İl Teşkilâtı görevlisine “Ne o, Aydın Doğan’ın elemanı diye, CNN Türk’te çalışıyorlar diye, onlara yemek vermeyecek misiniz?.. Onlar aç mı kalacak?!?” diye efelenmesi, bende, ister istemez şu düşünceyi uyandırdı:
“Bunların hepsi Aydın Doğan olmuş!”
Gerçekten de, çoğunda “patolojik bir ruh hâli” vardı... “Önyargılı”ydılar!.. “Çıngar çıkarmaya hazır”dılar!.. Hem “depresif”tiler, hem de “agresif!”
Hani, “çatacak birini arıyor” gibiydiler!..
Sözün özü; “Aydın Doğan’ın ruh hali” aynısıyla ve belki daha fazlasıyla “personel”ine de yansımış, onların da kimyaları bozulmuş!..
Diyeceğim o ki;
Aydın Doğan frene basıp, “özür” dileyerek Hükümet’le giriştiği bu “kavga”yı sona erdirse hiç fena olmayacak... Çünkü, “aleyhte haber çıkarma” arzusuyla yanıp tutuşan muhabirler, bu gidişle sokaklara fırlayıp, “çıldırmaya az kaldı, doktorum nerde” diye dolanmaya başlayabilir!..
Benden hatırlatması, benden uyarması!..
Gerisini, Aydın Doğan’ın paşa keyfi bilir!..
.........
Konusu “Medeniyetler İttifakı” olan ve “seçilmişler” tarafından verilen bir “iftar akşamı”ndan aktaracağımız notlar, şimdilik bu kadar!..
Nice güzel iftarlara!..
=====================
Kriter mi, çıkar mı?
“Basın Konseyi” ne ki, “kriteri” olsun!.. Ama Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ öyle dememiş... Meslektaşlarımıza verdiği “brifing”te demiş ki; “Davetlerimizi, Basın Konseyi'nin gazetecilik kriterlerine göre yapıyoruz?”
Hangi kriter?.. Ne kriteri?..
Şu hâle bakın; “Yasalar önünde hiçbir hükmi şahsiyeti bulunmayan” ve dolayısıyla “yasaların muhatap kabul etmediği illegal, yasadışı bir kuruluş” olan Konsey'i, Org. Başbuğ muhatap alıyor!..
Kaldı ki; “İllegal Konsey”in başındaki adam, aynı zamanda “Hürriyet’in başyazarı”dır!.. Yani, onun kriterleri, “Aydın Doğan’ın çıkarları”dır!..
Bu durumda; “Basın Konseyi'nin kriterleri”ni esas alan İlker Başbuğ'a, aynı zamanda “Aydın Doğan’ın çıkarları”na göre hareket ediyor diyebiliriz...
Eğer, “Basın Konseyi'nin kriterleri”ni esas almış olsaydı; Konsey'in Yüksek Kurul Üyesi Ekrem Dumanlı'yı da “akredite” kabul eder ve toplantıya çağırırdı.
Çağırmadığına göre, Başbuğ, buradaki çelişkiyi açıklamalıdır!..