Alimi Elinden Alınan Ümmet
Bir Ramazan ayının daha sonuna doğru gidiyoruz. Hayatımızda daha yoğun bir namaz, cemaat, Kur’an okuma, zikrullah, sadaka, zekat, ikram, vaaz, ziyaret ve kaynaşmalar, sevişmeler yaşadık. Seher vakitlerinde uyandık. Az çok ibadet ettik elhamdu lillah. Allah kabul buyursun.
Mahalle camimizden tutun da ulusal kanallara varıncaya kadar alimler, hocalar konuşturuldu. bu arada programı sunanlar da sınavdan geçti. islamî programlarda ne kadar yaya olduğumuzu seyrettik. bazen güldük, bazen üzüldük.
bu heyecanı neden bütün bir yıla yayamıyoruz?
Yeniden İslama dönüşün bayraklarını, kuşkusuz İslam’ı en iyi bilen, yaşayan, yayan, alimler kaldıracaklardır. Biz de onlara yardım edecek, destek vereceğiz inşallah.
Artık yeni bir peygamber beklemiyoruz. Alimler, onların varisleri ve vekilleri olarak, peygamber görevi göreceklerdir. Ümmetin önderleri olan alimler, İslamî hareketin başında, onu Allah’ın sünnetine uygun olarak götüreceklerdir. Böyle olursa hareket başarıya ulaşacak, emekler boşa gitmeyecektir.
Alimlerin önderliğinde olan hareketlerin başarılı, aksine durumların ise başarısız ve sonuçsuz kaldığı, çağımızda yaşanan gerçeklerdir. Belki bu çabaların da mutlaka bir ecri olacaktır İnşallah, fakat Allah’ın kanunu ve Peygamberin sünnetinin terkinin de ama dünyevi, ama uhrevi bir sorumluluğu elbette olacaktır.
İslam dünyasındaki Batıcılığın temsilcisi İslam dışı laik, seküler beşerî sistemler ve sosyal yapılanmalar bunu çok iyi bildiklerinden, İslam’ı öğrenmek için açılan ilmî kurumları kapatmışlar, ümmeti alimsiz, yani öndersiz bırakmak için ellerinden gelen her şeyi yaparak alimleri bitirmek istemişlerdir. Bir yerde bedeni başsız bırakmak istemişlerdir.
Alimleri bitirmenin çok değişik yollarını denemişlerdir. Bunların en açığı, İslam’ı öğreten ilim yuvalarını kapatmak olmuştur. İslam’ın öğretilmesinin yanında, ne kadar İslam’a aykırı inanç, ilke, ideoloji, sistem ve teoriler varsa okullara sokulmuş, mecburi dersler olarak okutulmuştur. Yalan, dolan ve palavralara, bilimsel kılıflar geçirilmiş, ilim istismar edilmiştir. Ümmetin çocukları, maalesef okudukça kendi dininden, medeniyetinden ve tarihinden uzaklaştırılmıştır.
Bunu gören dindar halk, zamanında imanını korumak adına eğitim kurumlarına soğuk bakmış, kendi kimliğini korumak ve savunmak için eğitim kurumlarından uzak durmuştur. Ne var ki meydana gelen ilmî boşluğu gerek tecrübesizlik, gerekse insan haklarını hiçe sayan faşizan baskılar ve akla hayale gelmedik zorba yöntemler ve zulümler sebebi ile dolduramamış, dolayısıyla cahil kalmıştır.
Bu bilgisiz kalış, İslam dışı sistemlerin istediği bir durumdur. İşte bundan sonradır ki, İslam’ı yarım yamalak okutan dersler koymuş okullara, İslam’ı eksik öğreten, yanlış öğreten okullar açmış. Kendine uygun insanları yüceltmiş; ünvanlar, makamlar sunmuş onlara. Şan ve şöhrete, ünvan ve makama, servet ve ikbale kavuşmanın yolarını göstermiş kendi insanlarına...
Ve onlarla, halkın arasında din kaynaklı ihtilaf ve fitne sokmak, dolayısıyla dinden soğutmak için, dinde tecdid, yani yenileşme, değişme ve gelişme, reform, çağdaşlaşma adı altında eğrilik büğrülükler çıkarmak istemiş. Ve bütün bu fitne, fesat, ihtilaf ve eğri büğrülüklerden kurtulmanın yolunun, mevcut sistemi kabulden geçtiğini, huzur ve saadetin orada olduğunu anlatmak için insanlar yetiştirmiş. Onlara başkanlık, danışmanlık, müsteşarlık, uzmanlık vs. gibi unvanlar, makamlar ve servetler vermiş. Onlarla İslam’ı vurmak istemiştir kendince.
Elbette bu açılan okullar hep onlara hizmet etmemiş, oralardan her yetişen ve bu tür unvan ve makamlara sahip olanlar, körü körüne onların emellerine hizmet etmemiş, aksine ulvî davaları adına mücadele edenler de hep olagelmiştir.
Bütün bunların sonucunda iki sınıf alim türedi toplumumuzda. Nasıl mı?
Gelecek yazıya bırakalım mı?