Hilafetsiz ve Halifesiz Son Ramazan!
Değinmek istemiştim ama gündemin yoğunluğundan dolayı değinemedim. Ramazan boyunca sınırlı da olsa bazı davetlere katılabilme fırsatım oldu. Davetli olduğum halde kaçırdıklarıma da mazeret ve teessüflerimi arz ediyorum. Katıldığım davetlerden birisi köklü Değişim dergisinin Eminönü Belediyesi’nin işlettiği Cankurtaran Sosyal Tesisleri’nde verdiği iftar yemeği idi. Cankurtaran Sosyal tesisleri Erol Taş’ın yerinin yanına düşüyor. Orada iftarda bazı arkadaşlar bir temennilerini dile getirdiler. Bu temenni ümmetin ortak temennisi olması gerekir. “Bu ramazanımız halifesiz ve hilafetsiz geçen son ramazanımız olsun” dediler. Gerçekten de İslam dünyası çok yalnız ve bikes. Kendi çocukları sırt dönmüşler düşmanlar ise azdıkça azıyor, çemberi daralttıkça daraltıyor, kuşattıkça kuşatıyor. Kabardıkça kabarıyorlar. Haricilik ve Şiilik gibi ümmetin iç düşmanlarına da gün doğdu. Oradan buradan çatlak ve patlak verdiklerini görüyoruz. Dolayısıyla siyasi ve her düzeyde Müslümanların iki yakasının bir araya getirilmesi lazım. Zira hilafet sadece siyasi birlik değil aynı zamanda Müslümanların ihmal edilen işlerini de yoluna yordamına koyan bir çatı kurumdur. İnşaallah bu suretle yürekte taşıdığımız, yaşattığımız fikirler hariçte veya afakta da filizlenir. Yahudileri Kudüs’e getiren ve isal eden ortak fikir ve dilek şu olmuştur: Gelecek yıl Kudüs’te buluşuruz! Bizim açımızdan halife veya bir diğer ifadesiyle Mehdi ile buluşmanın anlamı mücerret buluşmanın ötesindedir. Kapalı kapıların açılması ve Kudüs yolunun taşlarının döşenmesidir. Kim inkar ederse etsin Suriye olayları buna ulaştıran ve önünü açan bir mecradır.
***
27 Ağustos 1897’de İsviçre’nin Basel şehrinde toplanan 1. Siyonist Kongresi’nde delegeler aralarında şu yemini yaptılar: Ey Kudüs! Seni unutursam sağ elim kurusun! Yahudiler her sabbat yani cumartesi günü ayinlerini şu ortak dua ile bitirirlerdi: Gelecek yıl Kudüs’te buluşalım!
İftarda da İslam dünyasının giriftar olduğu meseleleri hallu fasl edecek halife ile buluşma niyazı bazılarına garip gelecek olsa da Müslümanlar nezdi ilahiden ilahi mazhariyete sahip bir sahip ve yardımcı bekliyorlar. Bununla birlikte kimi modernizm/pozitivizm ağusu içmiş ilahiyatçılarımızın gönüllerinin tadı, ahengi kaçtığından böyle bir beklenti içinde değiller. Besbelli ki İslam aleminde çözülecek bir mesele de görmüyorlar. Zira bir elleri yağda diğer elleri balda. Nimet içinde yüzüyorlar. Bundan ala zaman ne olabilir ki? Onlar en iyi hallerinde. Yedikleri önlerinde yemedikleri arkalarında. Bundan ala şan ve şöhreti hangi devirde bulabilirler? Ya da beklenen zevat gelirse rahatları kaçacak. Sahtelikleri ortaya çıkacak! Din alırım din satarım diye din pazarlayamayacaklar. Adamlar Peygamber vaadini bile takmıyorlar. Kendi bilecekleri iş. Kur’an bize ve onlara şöyle hitap eder, ‘hidayet üzere olduğunuzda sapıtanlar size zarar vermez.’ Mümine zarar veremeseler bile topluma zarar veriyorlar. Dolayısıyla ayeti bağlamında anlamalıyız.
Muhaddis ve Mehmet Akif Ersoy’un yar-ı garı Babanzade Ahmet Naim’in babası Mustafa Zihni Paşa hilafetin yıkıldığı günlerde mühim bir eser kaleme alıyor. Hilafet Ve Halifesiz Müslümanlar kitabı bir döneme ışık tutuyor ve hilafetin yokluğunda gelecek günlerin çetelesini çıkartıyor. Osmanlı yıkılırken en zayıf döneminde bile beş büyüklerden birisiydi. Müslümanları parçaladıkları için aralarında diri bir ülke bile kalmadı. Bu kitaba benzer bir kitabı da Muhammed el Behiy yazmış ve halifesiz ve hilafetsiz günlerin büyük felaketu (nekbe), Filistin’in kaybını beraberinde getirdiğini ifade etmiştir. İttihatçılar Siyonizmin virüsünü taşımışlar akabinde ulus devletler de Siyonist devletin hamisi ve kalkanı kesilmişlerdir. Bu mülük-ü tevaif; küme küme, lime lime veya bölük bölük devletler altında ve gölgesinde, parçalanmışlık hali içinde toparlanmamız zor. Bunun için ortak bir çatıya, ittihad-ı İslama ve onun için de bir remze ve sembole ve bir başa ihtiyaç var. Kimileri bu eğilimi hurafe veya hayal olarak görüyor. Biz ise vakıa olarak görüyoruz. Onların sözleri mühim değil. İhtiyaç kapıda ve ortada.
Allah Müslümanları bikes bırakmasın. Yüzyıl sonra dahi olsa Yusuf gibi kuyudan çıkalım ve Mısır’a sultan olalım. Evimizi barkımızı düzene koyalım. Büyüme iradesi gösteremezsek, birleşemezsek mevcut yapılar da dağılacak. Bu nedenle gelecek zatı ve beklenen zatı, dört gözle bekliyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.