Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Gidişatımız Yozlaşmak, Övgümüz Hürriyet

Gidişatımız Yozlaşmak, Övgümüz Hürriyet

Frenleri kopmamış, dur dediğin yerde durabilecek, yürü dediğin yerde yürüyebilecek hürriyet elbette ki kıymeti verilmez bir hazinedir… 

İnsanlık bu hazine uğruna nice acılar çekmiştir.

Hele de 50 yıl öncesini bilenler, şimdiki hali zafer abidesi olarak görmeleri normal.

Artık yakandan tutup götürmeler, sürüklemeler olmuyor… 

Meydan dayağı coplanmıyoruz da…

Kemerler o kadar gevşetilmiş ki sol eli kalem tutan yazarın birisi Başbakana bile O… çocuğu dediği halde ceza almıyor, tazminat ödemiyor. 

Bilmem ne çocuğu demek eleştiri hürriyeti imiş.

Ademoğlu canı istediğinde isterse kusacak, isterse çifte atacak.

Keyif onun, yol onun, meydan onun…

12 Eylül döneminde jandarma astsubayın birisi bana “seni sıkıyönetim komutanıma şikayet edeceğim” dedi diye görevli memura hakaretten altı ay ceza almıştı.

Hem de tutuklu yargılamıştık.

Eskiden “Hu” dedin mi, hemen 163. madde laiklik peronundan çıkartılarak ayaklara palanga olarak takılırdı.

Şimdilerde kaleler boş ne sallarsan salla.

Ahlak da kalmadı, hicap da kalmadı. 

Demokrasi ishal olunca daha neler göreceğiz…

Parklara kadar taşan rezaletleri de görüyoruz. 

Çocuklarına sözünü dinletemeyen çaresiz anne babalar. 

Her ilacın sonuçta yan tesirleri olduğu gibi aşırı hürriyetlerin de aşırılıkları oluyor.

Hanımın birisi sigarayı yakmış, ayak ayak üstüne atmış ana caddeye bakan parkta keyif çatarken yanımdaki bayan hakim (peygamberimize akıllı kişi diyecek kadar inançtan yoksun) o hanıma yaklaşarak, “Bir de kadın olacaksın, ne bu halin? Başörtünden de mi utanmıyorsun?” şeklinde verdi veriştirdi.

Hiç beklemediğim bu davranış karşısında şaşırdım kaldım.

Anladım “elimizle dilimizle” işleri yer değiştirdi. 

Sözün özü, AK Parti iktidarı Müslüman kesimi rejimin cenderesinden kurtardı ama Müslüman kendine düşen görevi yapmıyor. Para, mevki çoğumuzu mayıştırdı.

Görüyorsunuz, eskiden başörtü yasağı vardır diye yollara düşen, polise direnen hanıma milletvekilliği koltuğu verilince nasıl da gitti oturdu. “Ben inançlarıma ters düşen bir yerde bulunmam” demedi. Demek ki iş başa düşecek, diğerleri hepten hikaye.

Eskiler derlerdi, “eşek hoşaftan ne anlar.”

Şimdi de kopyaladığımız liberalizm bazılarında hoşaf niyeti etkisi yapıyor. Başlarını sıkıca kapatarak daracık pantolonla hicapsız bir şekilde sokağa çıkanların garip endamına bakıyorsun, ister istemez bu ne perhiz bu ne turşu diyorsun.

Yozlaşma dediğimiz; yarıdan yukarısı Müslüman, yarıdan aşağısı demokrat…

Günümüzü doğru okumak için söylüyorum. AK Parti iktidarı insanlara hürriyet sağlamışsa yanlış mı yaptı? Aslında yanlışı yapan biziz.

Paraların oluk gibi akıtılarak lükse merak saranları yerinde görmek lazım. 

Doğu Türkistan kan ağlıyor, ağlasın, Suriye daha fena, olsun bana ne!

Sonra da dönüp geceleri ihya ettin mi bin yıl garanti!

Bir geceden yırtmak varken cihat yapıp da başımıza iş mi saralım?

Açılmaya açmaya önceleri gerekçe sunanlar.

Bu kez de o gerekçe yok olduğu halde örtünmeye yanaşıyorlar mı? 

Hem Müslüman olmak, hem de tuzu kuru olmak yanında yaşı da alıp götürüyor. 

Sen görevini yapma sürekli başkalarını suçla…

Kendini aldatmak değil de nedir? 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi