Zor Günler
BÜYÜK Ortadoğu projesi tıkır tıkır, takır takır, şangır şungur, gümbür gümbür işliyor. Irak bölündü… Suriye bölündü… İç savaş bitse bile orada üniter devlet kurulması artık pek zor.
Kürdistan devleti kuruldu.
Şimdi sıra Türkiye’de…
Büyük Ortadoğu Projesi ters tepebilir ve Türkiye bölüneceği yerde büyüyebilir. Bu da bir ihtimal.
Küçülse de büyüse de Türkiye’yi zor ve çetin günler bekliyor.
Hiç istemem ama kan, ateş, büyük patlamalar, çatışmalar olabilir.
Derin dünya güçleri bizi cezalandırmak istiyor.
Bir tarafta Deccalların, Kezzabların, Nemrud’ların, Firavunların, Tâğutların hesapları, hile ve hud’aları; öbür tarafta Rahman’ın kaza ve kaderi. Bu ikincisinin önüne hiçbir güç geçemez. Allah’ın yazdığı, dediği olur.
Önümüzdeki dehşetli tufanlara, krizlere, kasırgalara dayanacak sağlam bir Müslümanlığımız var mı?
Teşkilatlı tek bir Ümmet miyiz?
Râşid ve âdil bir İmam’a biatli ve itaatli miyiz? Allah’tan sabır ve salat ile yardım istiyor muyuz? İttihad, vifak, uhuvvet, tesanüd içinde miyiz? Kur’anın emirlerini yerine getiriyor muyuz, yasaklarından uzak duruyor muyuz?
Peygamberin (Salat ve selam olsun ona) Sünneti ile aramız nasıl?
Doğru Müslümanlar mıyız?
Ahlakımız, karakterimiz İslam’a uygun mu? Mâruf ile emr, münkerden nehy ediyor muyuz? Emanetleri ehil olanlara mı veriyoruz? Haram yeme, kul hakkı yeme konusunda durumumuz nasıldır?
Dünyevileşmiş, dünyaperest olmuş Müslümanlar mıyız, yoksa dünya vazifelerimizi yapar olduğumuz halde âhirete dönük Müslümanlar mı?
Kafirlere benziyor muyuz, benzemiyor muyuz?
Yukarıda anlattıklarım her zaman önemlidir ama kötü günlerde çok önemlidir.
Nerede, ne zaman, nasıl bir patlama olacağı belli değil.
Kimse güvende değil, kimsenin garantisi yok.
Bayram trafiğini gördünüz. Milyonlarca vatandaş İstanbul’dan İzmit’e beş saatte gittiler ve bu gidişe razı oldular. Bu akılla, bu fikirle…
Ülkenin en büyük sosyal ve kültürel gücü olan büyük medya şehvet kokuyor. Müstehcen yayınlar Şeytanı bile utandıracak seviyede. Azgınlığın her türlüsü gırla gidiyor. Para şehveti, lüks ve israf şehveti, ün alkış riyaset şehveti, magazin şehvetleri…
Dinî konular bile mıncıklanıyor.
Dinî faaliyetler genellikle ism ve resmden, ritüelden ibaret kalmış. Müslümanlık hayattan çekilmiş, kitaplara haps olmuş.
Yalan, iftira, gıybet, nemime… Nefsaniyet, gurur, kibir, gösteriş…
Kendilerini dindar sanan şu beyinsiz holiganlara, militanlara, fanatiklere bakınız. Din, iman, Şeriat elden giderken keyf içinde yaşayan sözde Müslümanlar.
Suratlarına toprak saçılası yalakalar, yağcılar, dalkavuklar, meddahlar.
Bu hâyühuy, bu hengâme içinde biz Asr-ı Saadet’i geri getireceğiz diye haykıran ucuz mücahidler. Bunlar… Asr-ı Saadet…
Âşikâre fısklar fücurlar… İsyanlar tuğyanlar… Ribalar zinalar uzun binalar… Lüks binitler… Tefrika… Fitneler fesatlar… Sen ben kavgaları… Dini para, kıblesi karı olanlar…
Para şıkırtıları… Mide gurultuları… Alkışlar… Zor günler, zor günler…