Olağan Zanlı, Olağan Provokatör
Suruç’taki mel’un eylemin arkasından olağan zanlı ve şüpheli taraf veya kesim deşifre edildi. Patlamanın canlı bomba nedeniyle yaşandığını kaydeden İçişleri Bakanı Sabahattin Öztürk, olağan şüphelinin IŞİD olduğunu vurguladı. İtirazım yok ama ihtimal çok. Suruç saldırısı bir yerde Paris’te PKK yanlısı üç bayana yapılan suikaste de benziyor. Olay IŞİD meselesinden daha karmaşık olabilir. IŞİD, PKK veya Kürtlerle Türkiye’nin arasını açmak ve bölgeyi kaos topuna çevirmek istemiş olabilir. Lakin aynı hedef başkalarının da kârıdır. Bununla birlikte IŞİD her yerde aynı dolayı çeviriyor. Fitneleri yapıyor. Herkesin bindiği küresel fitne haline geldi. Hamas’ın egemen olduğu Gazze Şeridi bile buna dahil. Burada fail IŞİD veya IŞİD’çiler olsa bile işlemin iki ayağı var. Tahlilde bir ayağı eksik görüyorum. Öteki ayak da şudur: Sosyalist Gençlik Derneği Federasyonu üyesi 300 kadar genç provokasyona gitmiştir. Neden Kobani ve neden Suruç’ta basın toplantısı? Kobani sadece IŞİD ile bağlantılı değil aynı zamanda PYD ve YPG ve dolayısıyla PKK ile bağlantılı bir mekan. Gençler buraya gitmek istiyorlar. Belli ki amaç provokasyon. Nitekim Haber Türk’ten Muharrem Sarıkaya ( 20/7/2015, Saat: 18 10 suları) sosyal medya üzerinden bu gençlerin Kobani’ye doğru hareket edeceklerini duyduğunda içine kurt düştüğünü anlatmıştır. Muharrem Sarıkaya’nın gönlüne doğanlar veya aklına gelenler niye ilgililerin ve yetkililerin aklına gelmiyor? Ya da bu işi organize veya tertip edenlerin neden aklından geçmiyor? Meselenin iki ayağı var. Bu ayaklardan birisi olağan zanlı IŞİD diğeri de olağan provokatör PKK veya yandaşlarıdır. İki tarafın bir araya gelmesiyle birlikte tertip tahakkuk etmiştir. Tango tek başına yapılmaz.
***
Neden Türkiye-Suriye sınırlarında olağan IŞİD’cilere seyahat yasağı isteyenler olağan provokatörler hakkında aynısını talep etmezler? Aksine PKK-PYD unsurları için seferber olurlar! Anlamak mümkün değil. Demek ki Türkiye’yi yakmak istiyorlar. Bölgede PKK ve yandaşları durumdan vazife çıkartıyor ve çalmadan oynuyorlar. PKK, IŞİD olmadan da vardı lakin IŞİD’e dayanarak daha da büyümüştür. Zira zıt kardeşi ve madalyonun öteki yüzüdür. Esad rejimi gibi PKK da büyümek ve menhus emellerine ulaşmak için IŞİD kartını kullanıyor. Küresel fitne IŞİD de buna teşne oluyor ve malzeme sunuyor. Türkiye’nin büyüyen güvenlik boşluğu karşısında meseleyi geçiştirme, hafife alma, savsaklama ve ileri zamana bırakma lüksü yoktur. Yumurta kapıya dayandı. Yanlış teşhise de Türkiye’nin tahammülü yoktur. Temel mesele devletin sarsılan otoritesini yeniden sağlamaktır. Birileri Kürt halkının ötesinde PKK veya PYD ile kader birliği içinde olduğumuzu açıktan ya da zımni olarak söylüyor. Hatta Suriye’de federe Kürt Suriye devletine hazır olmamızı salık veriyor. Bunu kabul eden ilerisini, bağımsız yeni Kürt devletini de kabul eder. Alışa alışa nasıl olsa hepsini kabul ediyoruz!
Seçim sonuçları ve Türkiye’nin siyasi tıkanıklık içine düşmesinin temel nedeni devlet otoritesinin sarsılması ve bazı bölgelerde onun yerini PKK-KCK otoritesinin almasıdır. İkincisi de yöre Kürtlerinin kendilerine hizmet eden AKP ve onun ötesinde gerçek ve manevi kimliklerini temsil eden Bediüzzaman’a sırt dönmeleri ve çevirmeleridir. Onların yerine Apo veya temsilcilerini tercih etmişlerdir.
***
Abdullah Gül’e göre Türkiye üç temel dosya ile karşı karşıya kalmıştır. Kıbrıs, Kürt meselesi ve Ermeni meselesi. Fiiliyatta esasında iki temel mesele ile karşılaşmıştır. Bunlardan birisi açılım veya Kürt meselesi. İkincisi de Arap Baharı ve Suriye uzantısıdır. Kobani ve Kürt kantonları üzerinden iki mesele de birbiriyle bağlantılı hale gelmiştir.
Esad bu bağlantıyı 2012 yılında kurmuş ve bize karşı kullanacağının işaretlerini vermiştir. Suriye meselesinin çözülmesini istemeyenler Kürt meselesini büyütmeye çaba harcamışlardır. Biz ise Suriye meselesi konusunda daha çevik davransak ve zamana yayılmasına müsaade etmeseydik Suriye’de Kürtçülerin de önünü kesmiş olacaktık. ABD ve Batı Suriye meselesini askıda bırakarak Kürt meselesini azmaya, dalgalanmaya bırakmıştır. Kürtler bölgede en aşırı uç milliyetçiliği ve onun ötesinde sekülerliği temsil ederken onun karşısına çıkan ve çıkartılan IŞİD, dindarlığın en bozulmuş halini temsil ediyor. İkisinin şahsında ümmetin değerlerine yabancılaşmış olan ulusalcılık ve Hariciliği görmekteyiz. Kobani sırasında birçokları fiiliyatta işlememesine rağmen Türkiye’nin taraflar arasında eşit mesafe koymasına itiraz etti. Oysa ki, IŞİD gelip geçici toz koparan bir tehlikedir ve bölgede kalıcı tabanı bulunmamaktadır. Gelip geçici bir rüzgardır. Eski Ürdünlü bakan Salih Kallab’ın dediği gibi İran nasıl ki IŞİD karşısında bin derece daha tehlikeli ise Kürtçüler de öyledir. Elbette Kürtçülüğün tabanı içimizde olduğundan dolayı IŞİD’e karşı daha risklidir. Bazılarının gözü bundan dolayı yılabilir. Lakin korkunun ecele faydası yoktur. Olağan zanlı kadar olağan provokatörle de mücadele etmeliyiz.
PKK ve peşine takılan Kürtçü zümreler ümmetin umutlarının düğümlendiği Türkiye ve Suriye’nin istikbaliyle oynuyor. Unutmasınlar, bunun bedelini öderler.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.