Süleyman Efendi Hazretleri
Silistreli Süleyman Hilmi Tunahan hazretleri zülcenaheyn bir zattı, yani hem Şeriat ilimlerinde, hem de tarikat ve tasavvuf sahasında icazetli ve ehliyetliydi. Yakın tarihin en karanlık günlerinde bu Din-i mübine, Ümmet-i merhumeye çok hizmetler etmiştir. Çok baskılara ve işkencelere maruz kalmış, çok eziyetler çekmiş, çok hakaretlere uğramıştır.
En zor şartlarda, dehşetli imkânsızlıklar içinde büyük hizmetler etmiş milyonlarca Müslümanın imanının ve ebedî saadetinin kurtulması için çalışmıştır. Hak Teâlâ hazretleri de ona tevfik ve başarı ihsan buyurmuştur.
Bu zat-ı âli-kadr Türkiye Müslümanlarının, diğer büyük alimler, mürşidler ve hizmetkarlarla birlikte veliyyünimetidir. Kendisine minnet ve teşekkür borcumuz vardır.
Allah demenin yasak olduğu, İslâmî ilimlerin ve Kur’ân’ın okutulmasının cinayet sayıldığı, toplanıp zikrullah yapmanın en büyük suç olduğu karanlık devirlerde cansiperane çalışmış, ülke çapında bir iman kurtarma seferberliği başlatmıştır.
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri Süleyman Efendiyi severler ve takdir ederlerdi. Zaten bu gibi yüksek ve hayırlı zatlar birbirinin hizmet kardeşidir. Meşrebler ve metodlar farklı olsa da gaye birdir: İmana, İslâm’a, Kur’ân’a, Sünnet’e, Şeriat’a, fıkha, ahlâk-ı İslâmiyeye hizmet etmek, insanların imanlarını ve ebedî mutluluklarını kurtarmak.
Silistreli Şeyh Süleyman Hilmi Tunahan, Bediüzzaman Said Nursi gibi iman ve İslâm kahramanlarına düşmanlık eden, onların aleyhlerinde konuşan ve yazan Müslümanları gördükçe çok üzülüyorum. Bindikleri dalı kesiyorlar da haberleri yok.
İnsanın en kıymetli varlığı ve değeri imanıdır. İmanı olan, ömrü ölümüne imanla bitişmiş olan herkes en sonunda ebedî mutluluğa nail olacak, Allah’ın rahmet ve keremi ile Cennet’e girecektir.
İman için çalışan, imana hizmet eden alimler ve mürşidler ne büyük insanlardır, ne büyük hizmetkârlardır.
Böyle büyük zatları sevenler, onların öğütlerini tutanlar inşaallah büyük feyizlere ve fevzlere ulaşacaktır.
Öteki asırlara gidelim. Halid-i Bağdadî hazretleri de büyük velinimetlerimizdendir... Ahmed Yesevî hazretleri büyük pîrimizdir... Mevlâna Celalüddin Rumî... Şabanı Velî... Hacı Bayramı Velî... Emir Buharî... Üftade Hazretleri... Aziz Mahmud Hüdaî... Akşemseddin... hepsi bizim seyyidlerimiz, kaidlerimiz, nurlu mürşid ve rehberlerimizdir... Kaddesallahu esrarehum...
Merhum Süleyman efendi hazretleri iman, İslâm, Kur’ân, Sünnet, Şeriat, tarikat ve ahlâk hizmetlerini dünyevî ücret ve para karşılığında yapmadı. O, ücretini Yüce Yaratan’dan bekleyen ihlâslı bir İslâm büyüğü idi.
Kendileri Ehl-i Sünnet ve Cemaatten kıl kadar ayrılmamışlardır.
Ehlullah’ın, evliyaullah’ın, ‘âmil ve rabbanî ulemanın, kâmil mürşidlerin anıldığı yer, mekân, meclise ilahî nurlar, bereketler, feyizler iner.
Müslümanların asıl âmirleri, vâlileri, idarecileri bu gibi zevattır. Onların emirlerini tutalım, öğütlerine kulak verelim. Yollarından gidelim.
Korkunç bir fitne, fesat ve fetret devrinde yaşıyoruz. Çok zor bir varlık ve hayat imtihanı içindeyiz. Kendimizi kurtarmak istiyorsak, nurlu ve feyizli zevatın eteklerine yapışalım.
Ehl-i bid’atin ve nifakın peşinden gidenlerin kurtulması çok zor.
İyilerin, sâlihlerin ruhaniyetleri ve duaları üzerimize sâyeban olsun, âmin...
Sonuna Kadar Götürülür mü, Yoksa Gizli Bir Uzlaşma mı Olur?
Genel seçimlerin olduğu günün akşamı, Bağlarbaşı’nda Lüks Hilal konutlarından birinde mükellef bir yemek yiyoruz. Seçimlerin neticesinden çok memnun ve mutlu olan dostlarımdan biri “Ağabey, artık bundan sonra çok pembe, çok güzel günler gelecek, bütün patırtılar gürültüler bitecek, herşey yoluna girecek. Türkiye’yi çok aydınlık günler bekliyor...” mealinde konuşmuştu.
Ona “Bekleyin göreceksiniz, önümüzde çok olumsuz günler, çok bâdireler, dehşetli krizler var...” cevabını vermiştim.
Dediklerim çıktı!..
İstanbul’a doğalgaz geldiği vakti de aykırı yazılar kaleme almıştım. O zamanlar bu yakıt çok ucuzdu. “Göreceksiniz ileride pahalanacak, ısınanları yakacak...” demiştim.
Dediklerim çıktı!..
Bazıları karamsarlıkla gerçekçi olmayı birbirine karıştırıyor. Karamsar değilim ama gerçekçiyim.
Olmayacak dualara âmin demem.
Türkiye’nin geleceği iki yüzlü bir madalyon gibidir.Bir yüzü pembe, bir yüzü siyah.
Bu memleket kösteklenmeseydi, Ortadoğu’nun Japonya’sı olabilirdi. İçeriden biz, dışarıdan düşmanlarımız ve rakiplerimiz bırakmadılar, engellediler.
Şu anda, birkaç aydan beri dehşetli bir kriz içindeyiz. Bunun sonu nereye varacaktır?
Türkiye’nin yapısı, bünyesi, siyaseti yüzde yüz temizlik yapmaya müsait midir?
İşler, dosyalar, davalar sonuna kadar götürülecek mi, yoksa kapalı kapılar ardında görüşmeler yapılıp bir uzlaşmaya mı varılacaktır?
Bugünkü genel ve yoğun kokuşmuşluk radikal operasyonlarla tedavi edilebilir mi?
Bizim ülkemizin adı Türkiye... İsveç, Norveç, Almanya, İsviçre, Avusturya, Finlandiya değil... Biz Akdeniz-Latin kültürü havzasında yer alıyoruz. Norveç’e değil, güney İtalya’ya benziyoruz.
Bu halimizle bizde şeffaflık ve temizlik olur mu?
İdareciler bozuk, halk tertemiz... Siz buna inanıyor musunuz?
Tencere yuvarlanmış, kapağını bulmuş.
Bu kadar kirli bir yapı aklanıp paklanır mı?
Dünyanın beş büyük ordusu içinde yer alan bir ordu niçin 25 seneden beri PKK terörünü bitiremedi? Bitiremedi mi, bitirtmediler mi?
Bu ülkenin temizlenmesi nasıl mümkün olacak ki, PKK terörünün gölgesinde uyuşturucu, silah, cephane, akaryakıt ve koyun kaçakçılığı yaparak, başka işler çevirerek binlerce kara zengin türemiştir, onlarla başa çıkacak gücümüz ve cesaretimiz var mı?
Birtakım haydutların ve çetelerin yedikleri rantlar devletin kasasına girse, 500 milyar dolarlık iç ve dış borçlarımızı bir iki senede ödeyebiliriz.
Maalesef Türkiye bugünkü haliyle horizontal=yatay yol ve irade ile kurtulacağa, temizleneceğe benzemiyor.
Horizontal temizlik ve ıslah olmazsa, devreye vertical=dikey irade girer.
Azgın toplumların, kokuşmuş sosyal yapıların üzerine azap indiği zaman genel iner, ne yaşa bakar ne kuruya, hepsini birden yakar.