Hayal gücü ve yenilikçilik
Einstein “hayalin bilgiden daha önemli” olduğunu söylediği belirtilmekte. Toplumların gelişim sürecinde gösterdikleri performans değerlendirildiğinde hayal etmenin ve umudun ne kadara önemli ve toplumsal dinamizme olan katkılarının ne derece büyük olduğunu görmek zor değil. Teknolojik icatlarda ve yeniliklerde önde olan ülke toplumlarının hayal etme ve umut derece önemli farklılıklar gösterdikleri söylenebilir.
Neticede her türlü yenilik, öncelikle bir hayalin ürünü olup düşünceye dönüşmekte ve arkasından da yeniliğin gerçekleşmesi söz konusu olmaktadır. Eğer herhangi bir konuda insanların bir hayali yoksa, o konuda yenilik düşüncesi de yoktur ve sonuç olarak da yeniliğin gerçekleşebilme şansı bulunmamaktadır. Bütün mesele hayal edebilmektedir, dense yeridir.
Hayallerin karşıtı hatıralar, daha doğrusu yaşanmış olanlardır.
Hatıraların fazla olduğu veya daha çok hatıralara sığınılan toplumlarda bakışlar ileriye değil hep geriye, tarihe ve yaşanmış olaylara yöneliktir. Hatıralara sığınan insanlar saygınlığı, takdiri, kendisine değer verme olgusunu günümüzde, yaşanan anda değil, tarihte bulmaya çalışmaktadırlar. İşin ilginç yanı söz konusu bu tarihin sahici olmaktan ziyade hayal ürünü ve çeşitli süslerle bezenmiş bir tarih olduğudur. Bir bakıma tarih sürekli şekilde yeniden üretilmekte ve insanların sığınıp avunacakları bir formda inşa edilmektedir.
Hatıralarla oyalanan veya hatıralara sığınan toplumlar tüm hayal güçlerini, tahayyül ürünü genellikle tarihleri olduğundan geleceğe yönelik hayal kurma hususunda tarihe takılıp kaldıklarından geleceğin hayali ile ilgili harekete geçememektedirler. Bu durum doğal olarak onların yenilik düşüncesinin fakirliğine ve yeniliklerin yapılmasının engellenmesine yol açmaktadır.
Bir bakıma hayallerle hatıralar, insanlar için yenilik yarışında ters yönde işlev gören önemli faktörler olarak görülebilir. Hayaller önde ise yenilik düşüncesi gelişirken hatıralar daha baskın ise yenilikten çok geçmiş ve tarihe sığınmak belirgin bir davranış olarak görülüyor.
Hayal gücü, bir toplumun gücünü oluşturan faktörlerden biri olabilir mi? Sanıyorum bu konudaki en önemli soru budur. Hayal kuran, hayal gücü gelişmiş insanlardan meydana gelen bir toplum, hatıralara sığınan insanlardan daha güçlü olabilir mi?
Aslında toplumların gücü ve gelişmişlik düzeyi, genellikle ekonomik, sosyal ve kültürel istatistiklerle ölçülmektedir. Toplumun bir yıl içerisinde ürettiği değerlerden oluşan Gayri Safi Yurt İçi Hasıla miktarı, fert başına düşen milli gelir, bin kişiye düşen telefon, araba, internet, cep telefonu, radyo vb. araçların sayısı, sağlık ve eğitim harcamaları, insanların sosyal ve siyasal hayata katılma düzeyi gibi hususlar toplumun gücünü ortaya koyan somut istatistiki verilerdir. Son dönemde kullanılan “insani gelişme” kavramı, gelişmişliğin ölçütlerini yeniden belirlemiş ve somut verilerin yanında kadınların sosyal hayata katılmaları, siyasal katılma düzeyi, memnuniyet kat sayısı gibi yeni değerleri gündeme getirmiş ve gelişmişliğin kapsamını değiştirmiştir.
Hayal gücü, gelişmişliğin ölçülmesinde dikkate alınması gereken bir değişken olarak görülebilir mi?
Son dönemde, küresel düzeyde yaşanan gelişmeleri analiz edenler, hayal gücünün bu konuda önemli bir faktör olduğuna dikkat çekiyorlar ve hayal gücünün yeniliklerin yapılmasında, icatların gerçekleştirilmesinde ve gelişme yarışında ciddi rol oynamakta olduğuna işaret etmektedirler. Devamlı geriye bakanların, hatıralara sığınanların ve hatıralarla oyalananların yenilik yapma, yeni bir şeyi icat etme ve yaşanan sorunlara rasyonel çözüm bulmada başarısız olduklarını ortaya koymaktadırlar. İleriye bakanlar, hayal edenler ve belli umutları olanlarda yenilik düşüncesi belirgin şekilde öne çıkmaktadır.
Hayal gücünün iki kaynağına işaret edilebilir: Biri insanın yetiştiği sözlü anlatılar. Bunların başında da dini ve milli liderlerden duyulan öykü ve mitler. Diğeri ise insanların yetiştiği sosyal ortamdır. Ortam insanın dünyayı ve diğer insanları görme ve değerlendirmesi üzerinde derin ve belirleyici bir etkiye sahiptir. Hayal gücü zorunlu bir ihtiyaç olarak öne çıkmakta ve hayal gücü gelişmiş insanlar ve toplumlarda, yenilikçi ve kalkınma yarışında öncü olabilmektedirler.
Bu değerlendirmeler ışığında toplumumuzda yenilikçiliğin nispeten azlığı veya yoksunluğu hayal gücümüzün eksikliği ve buna karşılık devamlı hatıralara sığınmamızla ilgili olabileceği düşünülebilir.