‘Çözüm Süreci’ Yeniden Başlatılır mı?
PKK, 1993 Mart’ından bu yana “altı” kez ateşkes ilan etti! Hemen hemen hepsinin ardından “açılım” adı verilen sahte barış süreçleri işletildi… Fakat bu açılım süreçleri, süreci yürüten siyasi iktidarların iç politik manevra alanını genişletmekten ve terör örgütüne bolca meşruiyet ve güç transfer etmekten başka bir şeye yaramadı!
Devlet onca meşru gerekçe ve sayısız imkânlara sahip olduğu halde, yıllarca 15-20 bin kişilik bir yapıyı her ne hikmetse çökertemedi! Ve her ne hikmetse, ne zaman bu niyetle “sağlam” bir adım atılsa, bugünkü siyasi iktidar ve yönettiği bürokratik kapasite örneğinde olduğu gibi, terör örgütüyle müzakere süreci bir çeşit mecburiyet hâline getirildi!
Önümüzdeki aylarda da sürecin geçmişte olduğu gibi işleyeceğinden, gerekli şartlar hazır edildikten sonra terör örgütüyle tekrar müzakere sürecine girileceğinden emin olun! “Elinden silahı bırakmadığı halde” hükümeti yıllarca müzakerede tutmayı başaran, TSK’yi onca meşru ve hukuki gerekçe olduğu halde müdahalesizliğe zorlayan ve bir nevi bölgedeki işleyişini MİT-Öcalan Müzakere Süreci’nin fonuna devreden, PKK’nın ülke içerisinde birçok bölgede ‘alan hâkimiyeti’ni elde etmesine neden olan, üstüne üstlük Irak ve Suriye’yle etkileşime geçerek hinterlandını genişleten “irade” tekrar devreye girecek ve Devlet bir kez daha eşkıya ile masaya oturmak zorunda kalacaktır!
Bu tip açılım süreçlerinin “devlet projesi” olduğu iddialarına ise kesinlikle itibar etmeyiniz! Öyle olsaydı, terör örgütüyle zamanın MİT bürokrasisinin bir masa etrafında toplandığı “Oslo Görüşmesi”nin garantörlüğünü başka bir ülke temsilcisi yapmazdı!
Mevcut siyasi iktidarı eşkıyayla müzakere mecburiyetine iten başka güçlü nedenler de var: Artık sayelerinde PKK dağda ve kırsalda değil, şehirlerde faaliyet göstermektedir. Eskisinden daha güçlü ve tehlikelidir. Bundan sonra PKK ile verilecek mücadele, şu anda uçaklarımızın sınır ötesinde atış talimi(!) yaptıkları dağlarda değil, anakentlerde olacaktır. Bunun içindir ki, aylardır “Meskûn mahal savaşı” hakkında yazılar yazıyor ve bununla ilgili bilgi setleri vermeye çalışıyorum… Misal: Önceki gün güvenlik güçlerimiz Silopi’nin bir mahallesinde “10 saat” eşkıyayla çatıştı! Dikkat edin, bu uzun süreli çatışma sadece bir “mahallede” gerçekleşti! Bunu genele teşmil ederek ortaya çıkacak vahim tabloyu siz düşünün!
“Meskûn mahal savaşı”, kurunun yanında yaşın da yanacağı savaşlardır! Bakın şimdiden her türlü kalleşliği ve hainliği yapan terör örgütünün saldırılarına yapılan meşru müdahaleler, yurtdışı haber ajansları tarafından “Türk ordusu Kürtleri öldürüyor’” şeklinde dünyaya servis edilmeye başlandı!
Yanlış anlaşılmasın! TSK’nin PKK’nın vereceği meskûn mahal savaşını layıkıyla hem de kökünü kazıyacak gücü ve yeteneği vardır hamdolsun! Lakin milletin balık hafızalığından medet uman ve gözünü anketlerden ayıramayan ülke yöneticilerinin; ne ağır bedeller ödemeye cesareti, ne de ülkenin Suriye’ye dönmemesi için “layıkıyla” güvenlikçi politikalar uygulamaya takati yoktur!
Hülasa,
Anlayacağınız bundan sonra “Devlet nedir? Ne değildir? Devlet ne yaparsa devlettir? Neleri yapmazsa Devlet olmaktan çıkar?” soruları daha da yüksek bir seda ile dillendirilemeye devam edecek… Lakin bu sorulara tatmin edici bir cevap alınamayacaktır!
Terör örgütü ve muhiblerinin devrilen ‘Çözüm Süreci’ masasını yeniden kurma çabalarına gelince… Onlar da beklentilerini müstakbel seçim sonrasına ertelemek zorundalar! Koalisyon kurulsa dahi uzun ömür biçen yok; her hâlükârda yine seçim var… Ancak, Adalet ve Kalkınma Partisi ‘tek başına’ iktidar olursa; gerekli ‘zemin ve kamuoyu hazırlığı’ sonrası ve “farklı muhatap” aldatmacılarıyla Çözüm Süreci’ne kaldığı yerden devam edecektir! Zaten sürecin bu istikamette ve şartlarda işleyeceğinin işaretleri, bizzat Adalet ve Kalkınma Partisi içerisinde konuşlanmış “Açılımın Efendileri” tarafından şimdiden verilmeye başlandı bile!
Onların bildiği ve bizden gizledikleri asıl gerçek şu: Mevcut siyasi iktidarın ömrü, “Çözüm Süreci” adı verilen projeye olan sadakatine endekslidir! Hani “Şu anda Amerika’nın da ‘Büyük Ortadoğu Projesi’ var ya, işte bu proje içerisinde Diyarbakır bir yıldız olabilir. Bunu başarmamız lazım…” misyonu vardı ya… İşte 2001’de üstlenilen bu misyonun gereği neyse o yapılmaya devam edilecek!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.