Anzaklar Olmasa Çanakkale’yi Hatırlar mıydık?
Bu ayın başında, Türkiye’ye iki “genel vali” geldi…Cumhurbaşkanımız onları karşıladı ve ağırladı…
Bu ne menem iş? Cumhurbaşkanımızın işi vali karşılamak mı?
Bunlar başka “vali”, resmen “sömürge valisi”…Tayin edildikleri ülkelerin devlet başkanları!
Şimdi anlı şanlı devlet olarak görünen, Birleşmiş Milletler’de öyle temsil edilen ülkeler, İngiltere kralicesinin tayin ettiği genel valilere sahip. Daha yakın zamanlarda Avustralya şunu oylamıştı: “İngiltere ile bağımızı koparıp, tamamen müstakil mi olalım, yoksa bağlarımız devam mı etsin?”
Sizce ne kazandı? Tahmin edemediniz değil mi? “Kraliçe’nin tayin ettiği genel valilerimiz göreve devam etsin”!
Bize öğretilene ne kadar ters! İngilizler bizi cumhuriyete mecbur etti, kendileri krallık olmaya devam ettiği gibi, hâlâ eski sömürgelerinde devlet başkanlığı makamında Kraliçe’yi temsil eden valileri var!
Sanmayın ki sadece Avustralya veya Yeni Zelanda’da genel valiler var. Ufak tefekleri saymıyorum, mesela Kanada…Dünyanın toprakça en büyüklerinden, ekonomik olarak da önemli ülkelerinden biri…Onun da bir genel valisi var. Kraliçe Elizabet onların da kraliçesi…
İşte tarihî devamlılık bu…İngilizler sonradan bağımsızlaşan ülkeleri İngiliz Milletler Topluluğu’nda (Commonwealth of Nations) tuttular. Bir kısmına hâlâ “genel vali” tayin ediyorlar. Hindistan, Pakistan gibi olanlara vali atamıyorlar ama, o ülkelerde de İngiliz tesiri devam ediyor.
Ya biz? Osmanlı’yı yıktık, mirasını reddettik. Manevî bağları dahi yok saydık. Neyse mevzumuz o değil…
Çanakkale muharebelerinin yüzüncü yılındayız… Daha önce yazmıştık. 100. yıl maalesef şanına yakışır şekilde hatırlanmadı. Türkiye’nin her metre karesine ulaşan etkinlikler yapılamadı. Bazı törenler, geziler ve bir de yurtdışından gelen heyetlerin faaliyetleri…
Şunu tahmin ediyorum: Yurtdışından gelenlerin faaliyetleri bizim birkaç katımızdır! İşte son olarak Avustralya ve Yeni Zelanda genel valileri geldiler, yine törenler yapıldı.
Neden ağustos başında geldi bu güzide valiler?
2 Ağustos 1915’ten itibaren yeni Anzak takviye kuvvetleri Gelibolu sahillerine çıkarılmaya başlandı. 6 Ağustos’ta
Kanlısırtı ele geçirdiler, Suvla’ya çıkarma yaptılar. Ertesi günlerde de çıkarmalar devam etti. İtilaf güçleri Çanakkale’de son bir hamleye hazırlanıyorlardı. Mart ayında denizdeki bozgundan sonra, nisandan itibaren başlayan kara saldırılarında da istedikleri sonuçu alamamışlardı. İşte son kıyamet hamlesi yaklaşıyordu…
Ağustos, tarihimizin bir çok zaferleri yanında Çanakkale muharebelerinin zaferleriyle de muhteşem zaferler ayı…
Kaymakam Mustafa Kemal Bey, Çanakkale’deki başarılarından ötürü miralaylığa yükseltilmişti. Yani yarbaylıktan albaylığa… Ona Anafartalar Grubu Kumandanlığı verildi. Anafartalar Grubu, 10 Ağustos sabahı düşmana karşı hücum başlattı. Bu, tarihe 1. Anafartalar Muharebesi olarak geçmiştir.
Mustafa Kemal, 10 Ağustos sabaha karşı icra edilen taarruzu şöyle anlatır: “Bütün askerler, subaylar, artık her şeyi unutmuşlar bakışlarını ve kalplerini verilecek işarete bağlı bulunduruyorlardı. Süngülerini ve bir ayaklarını ileri uzatmış olan askerlerimiz ve onların önünde, tabancaları, kılıçları ellerinde subaylarımız, kırbacımın aşağı inmesiyle demirden bir kitle halinde arslan gibi saldırarak ileri atıldılar. Bir saniye sonra düşman siperleri içinde ilahî haykırıştan başka bir şey işitilmiyordu: Allah! Allah! Allah!”
Çanakkale ruhunu anlayamazsak, onu yaşatamazsak, bu ülkede varlık iddiasında olamayız!
Ne yazık ki Çanakkale’yi mağlup ettiğimiz düşmanlarımızın zorlaması ile hatırlayabiliyoruz!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.