Osmanlı’dan Mehdi’ye
İbni Teymiye muhabbeti Selefilik alameti midir? Zorunlu olarak değil. Elbette bir yönüyle alamet sayılsa bile bir yönüyle pek değil. Bunu Alusizade Numan Efendi’nin bıçak sırtındaki tutumundan da anlamak mümkün. İki kitabını okurken bunu daha iyi anlıyorum. Galiba Şah Veliyyullah Dehlevi’nin sofistike çizgisini takip ediyor. Büyük müfessir Mahmut Alusi’nin mahdumu olan Numan Alusi hem İbn Teymiye’yi seviyor hem de onun zıt kutbu olan İbni Arabi’yi ‘şeyhü’l ekber’ diye tebcil ediyor. Bazı kitaplarını okuduğunuzda Alusi’yi bir selefi sayabilirsiniz. En azından selefi bir damar keşfedebilirsiniz. Şiratü’l İslam sahibi Seyyid Alizade kadınların eğitimini, gözlerini açacağı ve onları kaplarından çıkaracağı gerekçesi ile uygun bulmaz.
Bu günümüzde Taliban tarafından pratikte benimsenmiş bir görüştür. Alusizade Numan Efendi ise kadınların yazmaktan menedilmesine dair bir risale ( El İsabe fi men’innisa mine’l kitabeti) kaleme almıştır. Alusizade geniş ufuklu bir alimdir. Nasreddin Elbani’nin tahkik etmiş olduğu ‘El Ayat el Beyyinat fi ademi’s simai’’l emvat inde’l hanefiyye es sadat’ adlı eserini okudum. Burada İbni Teymiye’nin cedel üslubuna yenilen Nasirüddin Elbani herkese çatıyor. Bu çattıkları arasında İbnü’l Kayyım bile var. İsim vermeden Muhammed Avvame’yi yerden yere vuruyor. Halbuki, Muhammed Avvame bu hususta açıkça haklı. Hadislerin ihtilafta oynadıkları rol konusunda (sorun şurada ki, Elbani ihtilafa mutlak negatif anlam yüklüyor) yazınca Elbani’nin tezini çürütmüş oluyor bundan dolayı tahkik ettiği kitabı vesile kılarak öfkesini Muhammed Avvame’den çıkarıyor!
Numan Alusi’nin çevre faktörlerinden etkilenerek hareket ettiğini ve tam olarak gelenekten kopamadığı yorumunu yapmaktadır. Kendisi gibi mi yapması gerekirdi? Bundan dolayı Galiyetü’l Mevaiz ( Kıymetli Mevizeler) kitabıyla alakalı olarak çekincelerini ortaya koymuştur. Belli ki Muhyiddin Arabi gibilerini tebcil etmesini içine sindirememiş, hazmedememiştir. Numan Alusi, Heytemi ile İbni Teymiye’nin muhakemesini yapmak için kaleme aldığı ‘Cilau’l Ayneyncilau l ayneyn fi muhakemeti’l ahmedeyn’ kitabı için Selefi literatürü taradığı ve bu literatüre aşina hatta vakıf olduğu söylenebilir. Bu yüzden Galiyetü’l Mevaiz adlı kitabında bol bol Ebu Hanife’nin görüşleri ile İbni Teymiye’nin görüşleri arasında kıyaslamalar yapar ve onları harmanlar, ortak yönler bulur. Bununla birlikte Elbani gibiler İbni Teymiye’den cedel yani tartışma üslubunu ve tarzını devşirdikleri için herkesle kavgalıdırlar. Orta bir yol bulmak için kendilerini hiç yormazlar. İbni Teymiye gibi hikmetin değil illetin izindedir. Kelamcılara çatan İbni Teymiye tartışma alanında ve cedelde onları geçmiş bulunuyor. Numan Alusi mümkün mertebe İbni Teymiye’nin muhalif görüşleriyle cumhur-u ulemanın görüşleri arasında telife gitmiştir. Osmanlı sultanlarına hürmetkardır. Bilhassa İkinci Abdulhamid Han’dan sitayişle bahsetmekte ve dualarını esirgememektedir.
Galiyetü’l Mevaiz adlı eserinde kıyamet alametlerine değinmiş ve bu hususta Mehdi, Deccal ve Hazreti İsa’nın nüzülü gibi meselelere parmak basmıştır. Numan Alusi, Galiyetü’l Mevaiz adlı eserinde Osmanlı ile Mehdi arasında bir münasebet kurar. Bunu da aslında Abdulgani Nablusi’ye dayandırır. İmam Nablusi, ‘Andolsun ki biz, Tevrat’tan sonra Zebur’da da yazdık: Şüphe yok ki yeryüzü, temiz kullarıma miras kalır’ ayetinin yorumunda Osmanlı İmparatorluğu’nun ahirzamana kadar devam edeceğini ve akabinde Mehdi’nin zuhur edeceğini yazmıştır (Galiyetü’h Mevaiz, s: 283, Daru’l Minhec). Demek ki, Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılması kıyamet alametlerindendir.
Mehdi’nin zuhuru da onu takip edecektir. Hatta İmam Nevevi’nin yorumlarından anlıyoruz ki ahirzamanda sosyolojik anlamda bedevi kültür medeni kültüre (çadır kültürü kerpiç kültürüne/ veber ahalisi meder ahalisine) galip gelecektir. Müteahhit kılığındaki çobanların yüksek binalar yapmalarına buna işarettir. Bu işaretten yola çıkarak İstanbul beyefendisinin kayboluşu da kıyamet alametlerindendir. Filistinli Yunus Estel gibi kimi zevat ta İslam nizamının ortadan kalkmasının yüzyıldan fazla devam etmeyeceğini ve kusuf vaktinin bir asrı geçmeyeceğini ifade etmektedir. Bu yoruma dayalı olarak şunu söyleyebiliriz: Demek ki Osmanlı’nın yıkılmasıyla Mehdi arasındaki fasıla bir yüzyılı geçmez. Bu itibarla Osmanlı’nın yıkılmasının üzerinden neredeyse bir asır geçmiştir. Ve alametler belirmiştir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.