İkiyüzlüleri Sever Olduk
Yazıyoruz…okuyorsunuz. Öncelikle yazanı diri tutuyor yazma eylemi. Sanal alemde haber ve yazıların çokluğu arasında yazılarımıza göz atanınız olduğu sürece bu güzel eyleme devam edeceğiz.
İçi dışı bir insan olabilmek ayrıcalıktır. İçi dışı bir olan insan, sahte ve yapmacık davranışlar içine girmez. İkiyüzlülükten nefret ettiği bilinen Mehmet Akif : ‘İkiyüzlüleri sever oldum, çünkü yaşadıkça yirmi yüzlü insanlar görmeye başladım’ diyor.
Etrafı yüzsüzlerin sardığı bir ortamda ikiyüzlülük konusunu ele almak bir anlam ifade etmeyeceğinden havanda su dövmüş olabiliriz ama yazmak zorundayız. Sözlüklerimiz ikiyüzlülüğü: "Özü, sözü bir olmayan, kendisini olduğundan başka türlü gösteren, mürai, riyakâr, münafık…" şeklinde tanımlıyor.
İlâhî kelamda da belirtildiği üzere insanoğlu zayıf yaratılmıştır. Herkesin muhakkak birtakım kusurları vardır. Yunus’un ifadesiyle, yaratandan ötürü bu kusurların birçoğu hoş görülebilir. Ancak, "Olduğu gibi görünmemek yahut göründüğü gibi olmamak" diye tanımlanan ve insan için zaafların en çirkini olan ikiyüzlülüğü hiçbir zaman hoş karşılayamayız. Söz gelişi, içki içmek kötü bir davranıştır. Ama içki içenleri hor görmek ve onları dışlamak yerine, bu illetten kurtulabilmeleri için onlara yardımcı olmaya çalışılmalıdır.
Geleneğimizde insan olmanın en temel prensiplerinden birisi söylediği sözün arkasında durmak, yani her zaman ve mekânda aynı şeyleri söyleyebilmektir. Bu, aynı zamanda cesaretin ve mertliğin de gereğidir. Evrensel medeniyet mesajlarının en güzellerini veren Hz. Mevlana da zaten “Olduğun gibi görün, göründüğün gibi ol” diyerek bu konudaki en temel prensibi vermiyor mu?
Eskiden insanlar kendi aralarında konuşurlarken, ikiyüzlü insanlardan bahsederler ve bu insanların ne kadar kötü olabildiklerini görüp hayrete düştüklerini anlatırlardı birbirlerine yana yakıla. Şimdi görmüyorsunuz değil mi bu ikiyüzlülerden dert yananları. Yok…göremezsiniz, çünkü artık çok yüzlülük moda. İnsanlar o kadar farklı roller üstlenmiş ve bu rolleri o kadar çok benimsemişler ki kim olduğunu bir türlü anlayamadığınız bir sürü insanla karşılaşıyorsunuz gün içinde. Kahvehane ve benzeri mekanlara gidip para savuran adam, çocuğunun kalemi için 50 kuruşu vermiyor.
Evladının bir dediğini iki etmeyen fedakâr annelerimiz kendi annesinin çektiği eziyetleri görmezden geliyor. Gün boyu patronunun, amirinin her türlü hakaretine güler yüzle, anlayışla sabreden baba, eve gelip canından çok sevdiği biricik yavrusunu yüksek sesli konuştu diye azarlayabiliyor. Örnek çok. Bu toplumsal çok yüzlülük insanları dengesiz, tutarsız yapıyor. Kimse birbirine güvenmiyor. Sevgiyi öğrenmeden büyüyor çocuklar. Gelecek nesiller bizden daha kolay tüketecek yarınları. Onlar bakıcılarla büyüyor, sevgi görmeden, kural bilmeden. Farklı tepkiler arasında bocalayan ve artık ne kadar hediye aldığıyla kendisine gösterilen sevgiyi ölçen yeni bir nesil geliyor
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.