Şehit Cenazelerine Dikkat
Buradan halkıma rica ediyorum, kimse cenazelerde siyaset yapmasın. Cenazelerimizi dinimizin istediği gibi, sessizlik ve vakar içinde, ders ve ibret alarak kaldıralım. Bağırıp çağırmayalım. Kalabalığa karışmış fitneci kışkırtıcıların oyununa gelmeyelim.
Partilere de seslenmek istiyorum. Önce Ak Parti’ye sesleniyorum; tamam, milletvekilleriniz, bakanlarınız şehit cenazelerinde bulunsun, ama Osmaniye’de denildiği gibi parti üyeleri ön safa geçme derdine düşmesin, sıradan bir vatandaş olarak saflara katılsınlar.
Sonra MHP’ye sesleniyorum, şehit cenazelerinde bulunmak hem vazife, hem de haktır. Elbette bulunun. Fakat lütfen cenazelerde kurt başı işaretleri göstermeyin ve partiye özgü sloganları atmayın.
Hepimiz oy vererek bir partiyi tercih etmiş olabiliriz. Ama lütfen cenazeleri sıradan vatandaşlar gibi teşyi ederek rahmeti rahmana emanet edelim.
HDP’ye sözüm yok, onlar zıvanadan çıkmışlar zaten. Sözden anlayacak ve halktan ve haktan haya edip utanacak halleri de yok. Allah’a yine de dua edelim, basiretleri açılsın, körlükleri kalksın, ihanetlerinin farkına varsın ve tövbe ederek bin yıllık kardeşliği artık tahripten vaz geçsinler.
CHP ve diğer partiler de aynısını yapsınlar lütfen. Cenazelere her partiden insanlar katılıyor. Hem de kimse mecbur etmeden isteyerek geliyorlar. Bunu düşünüp değerlendirmek gerekir. Maddî ve manevî olarak bütün duyguların tavan yaptığı öylesi ortamlar siyasi gövde gösterisi yapılacak yer değildir.
Halkıma da sesleniyorum; hiç kimse gelen yetkili veya ilgililere “defolun buradan, hangi yüzle geliyorsunuz? Bu sizin eseriniz” gibi politik istismar ve provoke kokan laflar etmesin lütfen. Derdimizi bir iken bin etmeyelim.
Seçim atmosferine girdik, lütfen heyecanlarımıza hakim olalım. Din kardeşliğimizi ucuz çıkarlara feda etmeyelim. Bu vatan hepimizin, bunun değerini iyi bilelim. Bu acılar hepimizi dağlıyor, elbirliği ile üstesinden gelmeye çalışalım. Musibet yaygınlaşırsa, katlanması da kolaylaşırmış. Bu yüzden atalar, “elle gelen düğün bayram” demişler. Aman gevezelik yaparak musibeti katlanılması zor hale getirmeyelim.
İşte Irak, işte Suriye, işte Mısır ve Libya. Bizi de öyle birbirimize düşürerek bölüp parçalamak ve mahvetmek istiyorlar, lütfen oyuna gelmeyelim.
Bizim vazifemiz, dinimizin “iyiliği emretme ve kötülükten sakındırma” ilkesini yerine getirmektir, dinlenilse de, dinlenilmese de. O yüzden sözümüz herkese.
Yıllar önce Ankara’da, Kocatepe camiinde çok çirkin olaylar olmuştu, hatırlar mısınız? Cemil Çiçek gibi olgun ve munis bir Meclis Başkanı apar topar musalladan uzaklaştırılmıştı. Bakanlar tehlike atlattılardı. Utanç taplosu idi yaşananlar. Çok şükür şimdi yaşanmayan “laik bir kışkırtma” vardı orada açıkça.
Fakat zaman zaman basına haberle düşüyor. Acı haberler bunlar. Birkaç örnek hatırlayalım mı?
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu Siirt'te şehit edilen Jandarma Er Bahadır Aydın'ın Bursa'daki cenaze törenine katıldı. Tören sırasında Mehmet Şenol isimli bir şahıs Bakan Müezzinoğlu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaret ederek protesto girişiminde bulundu.
Bu protesto eylemi Zaman ve Hürriyet gazetelerinde manşetten verildi.
Sonra ne oldu biliyorsunuz; Protesto eyleminde bulunarak Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Bakan Müezzinoğlu'na hakaret eden Mehmet Şenol isimli şahsın DHKP-C'li olduğu ortaya çıktı. Twitter hesabından DHKP-C'yi destekleyen paylaşımlarda bulunan Mehmet Şenol, terör örgütlerine ve asker katili örgüt militanlarına övgüler yağdıran mesajlar gönderdiği öğrenildi.
Yine Doğan Haber Ajansı Silvanlı bir vatandaş olarak konuşturduğu bir ismin PKK militanı olduğu ortaya çıkmıştı. Devletin sivil halka saldırdığını anlatan masum bir vatandaş olarak tanıtılan şahsın örgüt üyesi olduğu, sosyal medyadan örgüt kıyafeti ile resimler paylaştığının ortaya çıkması üzerine sosyal medyadan Doğan medyasına büyük tepki yağmıştı.
Yani Doğan Medya veya Paralel ihanetçiler bunu yapar da millet birbirine kin ve nefret duyarsa, bir kıvılcımla bu duygular kavgaya dönüşürse, bu fitnecilerin eline ne geçer?
“Çok şey” denilebilir. Ama aslında hiçbir şey geçmez, acıdan, utançtan başka.
Dünya ve içindeki bütün hazineleri, bütün iştah çeken sevilenleri, emin olun ki bu kadar alçalmaya değemez. Herkes biliyor, ama ders almıyor, yarın bunların hepsini bırakıp gideceğiz.
İnananları hesap bekliyor. Bundan kaçış yok.
Ya inanmayanlar? İnanmayanlar acaba ne bekliyor?
Ben mü’minim çok şükür, onu bilemem hamdolsun…