Seçim Güvenliği Mi?
Müstakbel 1 Kasım 2015 Erken Genel Seçimi’nin huzur ve güven ortamı içinde gerçekleşip gerçekleşmeyeceği konuları şu anda gündemin mühim konusu… Erken seçim sonuçlarının ne tür yeni problem alanları oluşturacağı ve bu problemlerin hangi boyutlarda ve hacimde ülkeyi etkileyeceği de, üzerinde hassasiyetle durulan konular arasında. Bu yüzden, önceki gün gerçekleşen MGK’da, seçmen ve sandık güvenliğiyle alakalı kaygılar, ülkenin genel güvenlik kaygıları içerisinde ele alınıp değerlendirildi.
Şu anda “seçim güvenliği” başlığı altında süren tartışmaların çoğu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim güvenliğiyle ilgili olarak sarf ettiği “7 Haziran’da yaşananlar 1 Kasım’da yaşanmayacak” sözü etrafında dönüyor! Muhalefet buna karşı 7 Haziran Genel Seçimi’nin 2007’den bu yana seçim güvenliği açısından tartışmaların en az ve katılımın en fazla olduğu bir seçim olduğu hatırlatmasını yapıyor… Siyasi iktidarın terörü bahane ederek ‘seçim güvenliğini sağlıyorum’ bahanesiyle güvenlik güçleri kanalıyla seçmene müdahale edeceği bir seçim stratejisi yürüteceğini iddia ediyor!
Maalesef siyaset bu fasit daire içerisinde dönerken, seçim güvenliğiyle direkt alakası olan önemli konular ve ülkenin bir bölümündeki toplu durum kamuoyunda yeterince yer almıyor. Daha önceki Doğu ve G. Doğu bölgelerimizde olan bitenlerle alakalı ‘bilgi setleri’ni ihtiva eden yazılarımızda vurguladığımız gibi, mevcut durum hiç iyi değil:
Doğu ve G. Doğu bölgelerimizde, birçok ilimizin birçok ilçe merkezine mahallelerden ve taşradan ulaşan yollar, kurtarılmış bölge misali, açılan tuzaklı hendekler nedeniyle kapalı durumda! Şu anda hâlâ onlarca ilçede yüzlerce mahalleye girilememektedir! Bırakın ilçe ve mahalle düzeyinde hendekle kapatmaları, terör örgütü Muş ve Şırnak’ta neredeyse ‘il düzeyi’nde hendekle kapatma potansiyeline sahip..!
Tamam, Çözüm Süreci’nde bölgeden çıkarılan Kara Kuvvetleri şimdi tekrardan bölgeye konuşlanmaya başladı ama sadece “sokağa çıkma yasağı” ilan edildiğinde devreye girebiliyor. Sahadaki Jandarma ve Emniyet güçlerimizin operatif etkinliği daha fazla lakin sayıları oldukça yetersiz!
Gelinen aşamada, terör örgütünün bölgede ‘kısmen’ başlattığı “meskûn mahal savaşını/şehir savaşını” güvenlik güçlerimiz genellikle meşru müdafaa sınırlarında karşılamak zorunda kalıyor. ‘Meskûn mahal savaşı’nın en büyük handikabıyla karşı karşıya kalan güvenlik güçlerimiz teröristle sivil halk arasındaki ayrımı yapmakta oldukça zorlanıyor. Eskiden eşkıya kırsalda hüküm sürmeye mahkumken, yani Çözüm Süreci’nden önce, sivil halkın ekserisi tabiri caizse ‘gündüz külahlı gece silahlı’ydı..! Maalesef gelinen aşamada; hem gündüz hem gece külahlı, aynı zamanda hem gündüz hem de gece silahlı hâle geldi! Hâliyle güvenlik güçlerimizin buradaki terör eylemlerine karşı yaptığı her müdahale ‘T.C sivilleri öldürüyor!’ şeklinde dünyaya servis ediliyor!
Hülasa,
Maalesef ülkemizin bir bölgesinde; “Kamu Gücü” kesintiye uğratılmış, bazı kısımlarında “Kamu Kudreti” tamamen devre dışı kalmış, ekserisindeyse “Kamu Düzeni” tamamen askıya alınmış durumdadır! Böyle bir ortamda seçmen ve sandık güvenliğinin sağlanabileceğini düşünmek imkânsızdır!
Üstüne üstlük, önümüzdeki günlerde, bilhassa Ekim ayında, PKK’nın terör eylemlerini ve şiddet profilini daha da yükselteceği bekleniyor. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin, HDP’nin de içinde olduğu mevcut seçim hükümetiyle; hem şiddet profilini minimize edeceğini, hem de ‘seçim güvenliği’yle alakalı kaygıları ortadan kaldırabileceğini düşünmüyorum…
1 Kasım 2015 Erken Seçimi, seçim tarihimizin en tartışmalı ve en gergin seçimi olmaya adaydır. Sistemi zorlayarak elde edilen bir sandık başarısı üzerinden ‘rıza’ ve ‘mutabakat’ elde edilemeyeceğini, en önemlisi ‘iktidar’ üretilemeyeceğini düşünüyorum. Dahası… Yıllarca rüzgâr ekenlerin, 1 Kasım sonrası fırtına biçeceklerini düşünüyorum!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.