Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Baasçı Aydınlar!

Baasçı Aydınlar!

Mahir Kaynak, Türkiye’nin emir komuta zinciri dışında gerçekleşecek 9 Mart (1971) darbe girişiminin başarılı olması halinde Türkiye’de Suriye ve Irak tipli bir Baas rejimi türeyeceğini öngörmüştür. Komşu ülkelerden devşirilecek şablon da hazırdır.  Fazla kafa yormaya bile lüzum yoktur.  9 Mart 1971’de beklenen olmamış, yerine 12 Mart Muhtırası verilmişti. 9 Mart başarılmış olsaydı, Kaynak’a göre, “Türkiye’deki rejim değişecek, Baas tipi bir rejim gelecekti. Türkiye Anti-Amerikan bir çizgiye oturacaktı.” O gün, 9 Mart darbe girişimcilerinin anti Amerikancı eğilimleri, sözgelimi ve konjonktüreldir. Zamanla köprülerin altından çok sular akıyor ve anti Amerikancılar Amerikancı olarak sivriliyorlar. Solcuların zamanla liberal olarak Rusya ekseninden Amerikan eksenine kaymaları  gibi. Hasan Cemal gibiler eksenler arasında gidip gelmişlerdir. Bir zamanlar Emin Çölaşan bile kendisini anti Amerikancı olarak sınıflandırabilmiştir.  Amerikan yönetimleri de konjonktüre göre değişebilmekte ve müttefiklerini de değiştirmektedirler. PYD gibi Marksistleri yanlarına ortak alıyorlar. İslamcılarla Baasçılar arasında bir tercihte kesinlikle Amerikalılar Baasçıları tercih edeceklerdir. Mısır’da Nasırcı Sisi’yi tercih etmeleri gibi.  Hatta bugün Nasırcı Sisi için konum tayin edenler ‘Mısır- İran ve Rusya mihverinden’ bahsedebilmektedirler. Şimdi 9 Mart 1971 dalgasının artçıları nerede? Ya da fulul ve kalıntıları! Derin bakın, göreceksiniz!

***

9 Martçılar yeni bir Baasçı darbe için PKK-HDP üzerinden orduyu darbeye kışkırtıyorlar.  PKK’yı destekleyen bu kesimler PKK’nın ağzıyla IŞİD’in türemesinin faturasını da hükümete kesebilirler. Bazen solak bazen liberal olan bu kesimler her dönemin işlevsel adamıdırlar. Egoyu büyütmeye dayalı felsefe ve ideolojileriyle güç merkezlerinin yedeğindedirler. PKK gibi nefretle yaşarlar. Türkiye 1971 yılında bir Baasçı darbeyi atlatmıştır.  Bununla birlikte yarım kalmış bu hareketin fululleri ve kalıntıları kışkırtma üslup ve eylemlerini günümüze taşıyorlar. Bu defa da Suriye Baasının arkasına takılmış bir vaziyette Türkiye’deki hükümeti yele savurmak ve tepetaklak etmek istiyorlar. Bediüzzaman 1971 hadiselerini vukuundan evvel görmüş ve tehlikesine parmak basmıştır.  Felak Suresinin 3. ayetinde “Karanlık çöktüğü zaman” kısmının ebced değeri 1971 yılını vermektedir. Bediüzzaman Said Nursi  yazılarında 1971 yılına şöyle dikkat çekmiştir: “Eğer beraber olsa, Miladi 1971 olur. O tarihte dehşetli bir şerden haber verir. Yirmi sene sonra, şimdiki tohumların mahsulü ıslah olmazsa, elbette tokatları dehşetli olacak.” (Şualar, On Birinci Şua, s. 421-422).  Şimdiki Baasçılar Bediüzzaman’ın tabiriyle o dönemin tohumlarının ıslah olmamış mahsulatıdır. Arapların deyimiyle de fulul ve kalıntılardır. Bazı safdil ve öfkesiyle yaşayan dindarları da kendilerine alet etmiş bulunuyorlar.  

O menhus ruh yeniden aramızda dolaşıyor. Baasçı aydınlar AKP iktidarı karşısında eski mevzilerine geri döndüler. Bir ara liberalizm vadilerinde dolaşan bu tipler AKP-Baas çatallaşmasında Baas’dan yana tavır aldılar ve Baas’ın dümen suyuna girdiler. Sözgelimi bir zamanların hızlı liberali Ertuğrul Özkök son sıralarda yeniden hızlı bir U dönüşü yaparak Baasçı haline gelmiştir. Özal öneminde Irak’ın Baas’ının karşısında iken Erdoğan döneminde sıkılmadan Suriye Baasının yanına geçti.  Bodrum kıyılarında sahile vuran Aylan ve benzerlerinin akıbetinden  Erdoğan’ı sorumlu tutmaktadır. Halbuki Dera’da 11 yaşında Hamza Hatip’i testislerinden işkence ile tenasül organını keserek öldüren rejimin yaptıklarından da Erdoğan mı sorumludur?  Aylan hakkında gelişigüzel suçlamada bulunan Ertuğrul Özkök acaba Hamza Hatip gibiler için tek bir satır kaleme almış ve Suriye rejimini suçlamış mıdır?  Ama kabahat yine hükümette!  Ne pahasına olursa olsun 9 Mart’ın bir devamı olan 28 Şubat sürecinin faillerinden hesap soracak ve Ertuğrul Özkök gibiler yaptıklarının hesabını verecekti. Bu yapılmadığı için kendilerini hesap verme değil sorma makamında görüyorlar.  Derin devlet bir ruhtur Hüsamettin Cindoruk’un dediği gibi bu ruh 180 derecelik manevra kabiliyetine haizdir.  Şaşırtıcı olması bundandır.  9 Martçı Baasçılar din karşısında eski kimliklerine avdet ettiler. Bunlar sosyolojik ve ideolojik anlamda avdetidirler.  Sözgelimi,  Hasan Çemal, Kimse Kızmasın kendimi Yazdım kitabından sonra yeniden eski mevzisine dönerek  ‘hükümet kızsın şimdi PKK’yı yazıyorum’ noktasına gelmiştir.  1968 kuşağından Ertuğrul Özkök Aylan karşında Erdoğan’ı ‘katil’ olarak damgalamıştır? Esat ise ona göre hiçbir kötü sıfatı olmayan bir adamdır.  En azından kötülük bizim sınırlarımızın dışındaysa neme lazım diyor.  Sınır ötesinde iyilik isteyenleri de cinayetle suçluyor.

Faysal Kasım’ın ifadesiyle bunlar devrimci gözükseler de Baas’ın pişinde salınan darbeci güruhtur. Baasçılık damarlarını işlemiştir ve her yerde darbecilik geleneğidir.  Ertuğrul Özkök Erdoğan’a katil diyerekten açık bir mübalağa sergilemiştir. Bediüzzaman ise ‘mübalağa ihtilalcidir’ demiştir. Mübalağa ve kışkırtıcılık yaparak gerçekten de darbeciliği yeniden hortlatmak  istiyorlar. Kışlalı ekolünden gelen Can Dündar da Ergenekon kitabından sonra Cumhuriyet gazetesinde paslarını silerek Baasçılık zemininde yazılar yazmaya başlamıştır. Cümlesi PKK’ya hoşgörülü ve Salih Müslim gibi gizli Baasçı ve Esatçıdır. Yanlarına aldıkları sağlam Esatçı Ceyda Karan gibilerini de siper oluyorlar.

Çok yönlü hatalar yumağı sonu Türkiye’de sadece tehlikede olan iktidar değil ülkedir. Şimdi herkes öncelikle olarak Türkiye’yi düşünmek zorundadır.  Bugünlerde 1971’in artçılarını yaşıyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Mustafa Özcan Arşivi