Suudi Arabistan Ne İstiyor?
Kral Salman’ın kral olarak hem ilk yurt dışı hem de Washington’a yaptığı ilk ziyareti, Avrupa’nın mülteci kriziyle yüzleşmesine, Suriye’de Rus askerleri ve savaş uçakları görüldüğüne dair haberlerin basına yansımasına ve Yemen’de İran destekli Husilere karşı Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyonun saldırılarını yoğunlaştırmasına ve Türkiye’nin PKK ve DAEŞ’e yönelik operasyonlar yaptığı bir zamana denk geldi.
Masadaki konuların başında İran’la yapılan nükleer anlaşma, Suriye ve Yemen’deki krizler, Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) üyelerinin güvenlik destek talepleri ve terörizmle mücadele, enerji konuları ve ekonomik yatırımlar geliyor.
Obama da Kral Salman’ın tahta çıktığı Ocak ayının sonunda Suudi Arabistan’ı yüksek profilli ve otuzdan fazla Amerikan elitinin içinde bulunduğu geniş katılımlı bir heyetle ziyaret etmiş ve önceki dönemde mutabakatla yürüyen politikaları bir kez daha pekiştirmişti.
Ancak, İran’la sürdürülen nükleer müzakerelerin anlaşmaya doğru evrildiği Mayıs ayında Camp David’de ABD lideri Obama ile KİK üyelerinin görüşeceği zirveye gitmeyen ve nükleer müzakerelerden duyduğu rahatsızlğı bu şekilde ortaya koyan Kral Salman, İran’ın bölgedeki tahakküm ve nüfuz politikalarından rahatsızlığını ilk ağızdan dile getirmek için Obama’nın Riyad’a yaptığı ziyaretin profiline uygun bir mütekabiliyetle Washington’da temaslarda bulundu...
SUUDİ ARABİSTAN’IN HARİCİYE EKSENİ DEĞİŞTİ Mİ?
Kral Salman’ın işbaşına geldikten hemen sonra veliahtlar silsilesine yaptığı müdahaleler, akabinde kabine ve bürokraside (Özellikle Dışişleri Bakanı ve İstihbarat Teşkilatı) gerçekleştirdiği reform niteliğindeki atamalar ve önceki dönemde kendilerine tamemen kapıların kapatıldığı İhvan ve Hamas’la geliştirilen ilişkiler “Acaba Kral Salman döneminde bir politika değişikliğine mi gidiliyor?” sorusunu akla getirmişti. Henüz bu soruyu haklı çıkartacak somut adımlar atmadı Suudi Arabistan ama bundan sonra Suudi Arabistan hariciye ekseninde bir kayma olacaksa şayet zemin hazırlanmış oldu.
Suudi Arabistan’ın ve Katar dışındaki KİK üyelerinin ABD ile aynı çizgide hareket ederek Mısır darbesini destekleyici politikaları, karşı devrim hareketlerine açılan sınırsız krediler hatta Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)’nin himayesinde Türkiye dahil bölgedeki siyasi dizayn çalışmalarına ve darbe teşebbsülerine finansman sağlanması bugün Libya’dan Yemen’e yaşanan kaosun da esas sebeplerinden.
Bilanço ortaya cesaretle konulduğunda İran kadar KİK üyelerinin de gelinen noktada sorumlu olduğunu görüyoruz...
KÖRFEZ’İN BİTMEYEN TEHDİT ALGILAMALARI!
İran’dan ve Arap Baharı etkisinden duyulan kaygılar Suudi Arabistan’ı dünya savunma bütçeleri sıralamasında ABD, Çin ve Rusya’nın ardından dördüncü sıraya oturttu. 60 milyar dolara ulaşan savunma harcamaları, Yemen’de sürdürülen harekât, petrol fiyatlarındaki düşüş gibi faktörler Suudi Arabistan’ı yeni arayışlara sevk ediyor.
Salman’ın Obama’dan Camp David’de söz verdiği KİK üyelerine yönelik askeri işbirliği ve destek vaatlerini yerine getirmesini isteyecek olması ve Washington ziyareti esnasında ABD-Suudi Arabistan ekonomik forumunun da yapılıyor olması bu ziyareti iki ülke ilişkileri ve tabii ki bölgesel dengeler açısından önemli kılıyor.
Zira, Suudi Arabistan son aylarda Moskova ile geliştirdiği ilişkilerle Rusya’ya 10 milyar dolar yatırım yapmayı ve Rusya da Suudi Arabistan’la silah ticareti ve nükleer santral inşası dahil birçok sahada ilişkileri geliştirmek istiyor.
Suudi Arabistan, geçmişte görülmeyen ilginç bir ‘denge siyaseti’ izliyor. Bölgedeki taşları oynatabilecek önemli araçlara sahip Kral Salman’ın ‘oyun kurucu’ olabilmesi için silah, petrol ve paranın yanında biraz cesarete ihtiyacı var…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.