Son Vuruşlar
Bilmem sizler nasıl algılarsınız, bana göre ayağını yan basan particilik bizim kültürümüzle pek de bağdaşmıyor. Parti, fırka hizip demektir...
O yüzden, araya hizip girdiğinde kıran kırana...
Biliyorum, “e şimdi kafa karıştırmanın sırası mı?” diyeceksiniz.
Demokrasinin, ‘olmazsa olmazlarından’ sayılan parti olayını, yani tefrikayı söküp atmak için Osmanlı’da olduğu gibi liyakate öncülük veren ahilik mesleğini yeniden inşa edelim desek; özellikle çatal tutmayı sol elden alıştırdıklarımız dudak bükecek.
Bu nesil Aristo’nun “Demokrasi despotizmin en ileri şeklidir.” dediğini bilmiyor.
Bilmiyor ki tefrika, halkı yükseltmez alçaltır...
O yüzden geçmişe bakmayalım, çünkü o kadar karışık ki içinden çıkmamız mümkün değil. İdamından, eşkıyalığından, katilliğinden, despotluğuna kadar ne ararsan var…
Bugün, 1 Kasım seçimlerine doğru gidiyoruz ya, belli olmaz bakarsın 10 Kasım yapmış oluruz. Güya sandıkta son sözü halkımız söyleyecek.
Ne gezer! Hem var mı öyle bir emare?
Evvela AK Parti’ye soralım.
‘Üç dönemlik’ deyince isimlere mi takıldınız, yoksa döneme mi?
Neden mi bu soruyu sordum?
Çünkü, uygulamada hem seçmeni tatmin edici, hem de adil bir ölçü göremedim de ondan. Değil mi ya! En azından teşkilat yoklaması ölçü olsa, o da yok.
Hadi Bülent Arınç listede yok, peki Cemil Çiçek neden var?
Özellik, liyakat, hizmet mi?
Yoksa saf meselesi mi?
Mesela, eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin kimin safında?.
Partilerin ülkemizde neden uzun ömürlü olamadıklarını hep merak ederim.
En uzunu DP idi.
Halka bir adım yaklaşınca hikayesi darağacında noktalandı.
Peşinden gelen AK Parti de lider Erdoğan’ın Beyaz Saray’a çıkmasıyla taşların yerinden oynamakta olduğunu görüyoruz. Eski günler geride kaldı...
Karpuz da nimettir, ancak ikisi bir elde tutulmuyor.
O yüzden, AK Parti şimdilik başkanlıkla başbakanlıkta kilitlendi...
MHP’de ise, değerlendirmeler bir başka. Tuğrul Türkeş’in ani çıkışını bir kenara koyduğumuzda Meral Akşener’in liste dışına itilmesine ne demeli?
Geçenlerde bir arkadaşımız Bahçeli’ye “Haydi ülkücüleri topla” diye çağrıda bulunuyordu. Tabi o çağrı havada kaldı. Kalır çünkü, MHP’de ülkücü kalmadı...
Rahmetli Ayvaz Gökdemir, Meral hanımı hep övgü ile anardı, o demişti, “Meral hanım, oralarda senin ne işin var?”..
CHP, kancayı muhafazakar ve de namazlılara taktı.
İhsan Özkes ile Yaşar Nuri Öztürk’e bakmayın, onların değerlendirmesi ile bu günkü CHP hiç anlaşılamaz. Ortam ve şartlar ne diyorsa geçerli olan odur.
Savaş sona erdiğinde koltukların ittihatçılar tarafından bölüşüldüğünü gören Çerkez Ethem “Ha Ankara ha Yunan” diyerekten Yunan gemisine bindi gitti...
Gidiş o gidiş.
Adam yerine koymadın mı, dolgu malzemesi olarak gördün mü, demokrasilerde Yunan gemisi kapıda her zaman hazırdır. O yüzden, AK Parti ile Saadet Partisi’nin ittifak kuramaması bana göre yanılgı. Yüzde bir bile büyük bir rakam, en azından on milletvekili eder. Beğenmedin mi? İki taraf da alır cevabını
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.