Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Mehmed’in Bayramı!

Mehmed’in Bayramı!

Ah benim saf, yüreği vatan için çarpan Mehmed’im. 

Komutanı sormuş:

“Oğlum çavuş, söyle bakalım, bayram neye denir?”

Çavuşun tam da arayıp bulamadığı bir soru:

“Komutanım, kuru fasulye ile irmik helvasının çıktığı güne denir.”

Şırnak denilen yörenin sarp dağlarında…

Irak’ın içlerine doğru uzayıp da kaybolan vadilerde şimdi Mehmedler; bölücü PKK Ermeni komitacılarına karşı “Allah Allah” diyerekten, nefeslerini tutmuş koşuyorlar.

Tepelerin tepesinde ufuklara doğru bakan bir karakol ve orada bayramı hasret dolu yüreği ile karşılayan Artvinli Uzman Hasan çavuşun yanık türküleri.

Bayram sabahı ya, asker anaları ile evlatları yollara bakıyor…

Yeraltı mayın kaynayan yollarda Mehmed’im “şehadet” diye koşuyor.

Kuru fasulye, irmik helvası neyine…

Tek oğlunun şehit tabutuna sarılan anne içini öylesine bastırıyor ki tansiyonu neredeyse tepesinden fırlayacak. Yine de yüzünün mimiklerini sevinmişlik şeklinde tutmaya çalışarak titrek dudaklarından dökülen sözler herkesi düşündürüyor:

“Ağlamayacağım, neden ağlayayım ki, benim oğlum vatana millete şehit düştü.”

“Şehit anasıyım ben.”

Ne ana be…

Bir başka Kürt annesi, şehit oğlunun cenazesine gelen polis memurlarına bakarak ülkenin birlik ve beraberliğine, kardeşliğine göndermelerde bulunuyor:

 “Siz kime ne yaptınız da size kıyıyorlar, canlarım sizin yerinize ben öleyim.”

Müslümanın ülkesi kaynıyor, ateşler içerisinde yanıyor.

Yahudi artıkları terörist İsrail, Filistin halkına en kanlı ve de acımasızca saldırıyor. 

Öyle ki bu insanların yeraltında bile yaşama hakları yok.

İsrail’in gözünde Gazze Müslümanları köstebek bile değil.

Mısır’ın diktatörü Sisi de işe dahil olunca, Gazze’nın nefes boruları sayılan yeraltı tünellerine deniz suyu vermek suretiyle tarih Firavunun bir zulmüne daha şahit oluyor.

Müslümanların ilk kıblesi Mecid-i Aksa İsrail eşkıyalarının çizmeleri altında çiğnenirken deniz sahillerini, en pahalı ve de lüks otellerle sersinler önümüze…

Biz oralarda bayram yapalım, göçler Hıristiyan aleminin kapılarını zorlasınlar.

İslam alemi perişan…

Bir dürtü, bir sıçrayış kabuğunu bir türlü delemiyor.

Hani Hz. İbrahim’in(sav) oğlu İsmail’i kurban etme kısası var ya. Bu olay Kur’an’ın “Saffet” suresinde geçiyor. Ve bize demek istiyor ki İsmailleri kesmeyin ama, Allah(cc) yolunda kurban olun ki düşmanlarınız sizi esir almasın, esaret altına girmeyesiniz.

İsmail kıssasında şehadetin tüm çizgilerini en ince ayrıntılarına kadar görmek mümkündür. Ama bu iş için gören göz, duyan kulak lazım…

Mühürlüler bu sözlerden anlamaz…

Asker, ülkesi ve milleti adına canını severek veriyor ya, devletin yetkilileri “şehadet” deyince muhalefetin borazanları başlıyorlar ötmeye:

 “O yüreği yanan anaya sen nasıl şehadet dersin?”

Laik düzenin şehadeti de laik olur elbette… “Şehitler yaşarlar”, ancak caniler gibisi şehit olamayanlar Niyazi olur, argosu da b.k yoluna giderler…

Görülüyor ki ruhumuzdan, ufkumuzdan çok şeyler kaydı gitti.

Öyle ki benliğimiz başka bir benliğe dönüşünce; değil aile efradımızı, yaşadığımız toprakları bile koruyamaz olduk. Bekliyoruz ki bayram olsun.

Sen bana bir gül uzat ben de sana gülerek selam vereyim.

Hakiki bayram sabahlarına, kurtuluşa erişelim, bayramlaşalım.

Allah(cc) da etlerimizi değil, amellerimizi kabul etsin…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi