Cahiliyeden İslam’a Değişim ve Dönüşüm 1
Bugün kurban bayramı devam ediyor. “Hayırlı Bayramlar” dediğimiz yazımızda “bugünkü manzara maalesef hiç de iç açıcı değildir. İslam coğrafyasında din ile Müslümanlar arasında ciddi kopukluklar oluşmuş. Sebebi ne olursa olsun, işte bu manzara kabul edilebilecek bir vaziyet değildir” demiştik.
Öyledir. Devam eden terör içimizi yakarken bir de kutsal topraklarda meydana gelen çok ölümlü olay bizi üzdü. trafik kazaları hakeza. Ama bunlar geçici acılar. Asıl aşılması gereken köklü sorunlarımız var bizim. Acil İslamın öğretilmesi, Müslümanların eğitilmesi, ümmet birliği, devlet ve toplumun İslam’a göre yeniden yapılanması, ilk akla gelen acil ve asıl sorunlar.
Bu sorunlar büyük bir toplumsal değişim ve dönüşümü, gelişim ve teceddüdü gerektiriyor. Bu bayram günlerinde durup da biraz bunları düşünsek nasıl olur?
Evet, içinde bulunduğumuz büyük sorunlarımızın temeleinde cari sistemin cehalet/cahiliyye üzerine kurulduğu ve bunun İslamiyetle değişmesi gereği üzerinde durmalıyız Müslümanlar olarak.
Sosyal Değişim konusunda birbirine benzer lafızlarla gelen iki ayete dikkat çekmek istiyoruz. Bu ayetler üzerinde de durup düşünmek gerekir. Çünkü yüce Allah'ın toplumsal hayata hakim kıldığı bir ictimaî bir kanuna, sosyal bir yasaya dikkat çekmektedir.
İnsanlık, bu yasa gereğince nimet ve nikmet, refah ve yokluk, dirlik ve tefrika, düzen ve bozgunculuk arasında sürekli bir değişim ve dönüşüm yaşamaktadır. Ayrıca ayet-i kerimede tüm zaman ve mekanlarda yaşayan insanlara yönelik evrensel bir mesaj vardır. İnsanların sahip oldukları nimetler, iyilikler, huzur, sükun ve saadetler veya zaman zaman yaşadıkları cezalandırma amaçlı bela ve musibetler, inim inim inleten felaketler, öyle durup dururken tesadüfen ortaya çıkmazlar.
Tam tersine, bu işler her yarattığını bilgi ve hikmetle yaratan Allah’ın ince ve harika bir takdiri, plan ve programı ile olmaktadır. Yeryüzünde tesadüf diye bir şey yoktur. Belki mutlak takdir sahibi Yüce Yaratıcının dilemesi ve yaratması ile bir maksada yöneliktir. Bir hikmeti ve bir mesajı vardır.
Öyleyse şuna kesin olarak iman etmeliyiz ki, fert veya toplum olarak hoşa gidip istenilen veya çirkin görülüp istenilmeyen bütün bu olayların, durumların, vaziyetlerin, insanlığın inancı, ahlakı, tutum ve davranışları ile, başka bir deyişle hayat tarzları ve yaşama biçimleri ile doğrudan ilgisi vardır. Halk arasında atasözü gibi kullanılan şu iki mısra bunu güzel ifade eder: “Hiç kuluna ceza vermez hüdası / Kulunun çektiği kendi cezası.”
İşte, tabiat kanunlarını yaratan Allah Tealanın, onlar kadar sağlam ve geçerli olan sosyal kanunlarını ifade eden o iki ayet:
"Gerçekten Allah, kendi nefislerinde olanı değiştirinceye kadar, bir toplulukta olanı değiştirmez.”(Ra’d, 11.)
“Bu böyledir, çünkü Allah, bir topluma bahşettiği nimeti ve esenliği, o toplum kendi gidişini değiştirmedikçe asla değiştirmez; ve (bilin ki) Allah her şeyi işiten, her şeyi bilendir.”(Enfal, 53)
Bu ayetleri nasıl anlamalıyız?
bu çok önemlidir elbette. ama yazı uzadı, gelecek yazıya havale edelim mi?