Yerli Ama Yabancı: Sabetaycılar
Cumhurbaşkanı “yerli ve milli” deyince yeni bir tartışma başladı. Biz de sorakım; her yerli milli midir?
Herhalde değil. İşte sabatayistler örmeği ortada. Sayıca az ama siyasi hayatımızda etkin bir cemaattir Sabatayistler. Konuşmalarımızda zaman zaman geçer. Geçen bir yerde sohbet ederken bir kardeşimiz sordu, “Hocam kimdir bu Sabetayistler?” Kısaca “Yahudi Dönmeliği” dedik, ama yetmedi. Öyleyse kısa da olsa bir bilgi vermek demek ki gerekli olmuştur.
Bu “Yahudi Dönmeleri” olan “Sabatayistler”, sayıca az olmakla beraber, pozisyonları itibariyle Osmanlı sosyal ve politik hayatında çok mühim bir yer işgal etmiş; uzun yıllar iktidarı ellerinde tutmaya muvaffak olmuşlardır. Türkiye’nin Batılılaşması ve laikleşmesinde önemli etkileri vardır. Mevcut statükonun değişmesi ve ülkenin özgürleşmesi önünde çok büyük bir engeldirler.
Neden bu ismi almışlardır “Müslüman” görünen bu “münafık” “Yahudiler”?
Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci’nin özetlemesi ile macera şöyledir: 1648 senesinde İzmir’de yaşayan Sabetay Sevi adında bir haham, mesihliğini iddia etti. Gerçi Yahudiler, kıyamete yakın insanlığı kurtarmak; zamanın hükümdarını tahttan indirip Yahudileri Kudüs’e toplayarak “Tanrı’nın Krallığı”nı kurmak üzere bir mesih beklerdi. Ancak Sabetay Sevi’ye inanan az oldu. Sevi çeşitli şehirlerde gezdi. Nihayet kıyametin başlangıcı saydığı 1666 yılında mesihliğini herkese ilan etti. Yahudi dualarında değişiklikler yaptı. İbadetlerde padişahın ismini kaldırıp kendi ismini koydu.
Bazıları onu Yahudilerin beklenen kurtarıcı kralı olduğuna inanmaya başladı. Dünyayı 38 krallığa ayırıp her birine sadık adamlarını tayin etti. Bunun üzerine İstanbul’daki hahambaşı kendisini hükümete şikayet etti. Sevi, Çanakkale’ye sürgün olundu. Faaliyetlerine devam edince Edirne’de padişah Sultan IV. Mehmed‘in huzuruna çıkarıldı. Öldürüleceğinden korkarak Müslüman olmuş göründü ve Mehmed ismini aldı.
Orada bulunan şeyhülislâm Vânî Mehmed Efendi “Adım gibi eminim ki bu adam Müslüman olmadı. Ama ne çare dinimiz görünüşe itibar eder” demekten kendisini alamadı. Müritleri de topluca Müslüman olduklarını ifşâ ettiler. İslâm dini, görünüşe itibar eder. Hazret-i Peygamber de münafık olduğunu bildiği kimselere bile bu sebeple ilişmemiştir. Kaldı ki içlerinden samimî Müslümanlar da olabilir.
Ancak Sevi, faaliyetten geri durmadı. Sabetayistlik denilen tarikatin 18 prensibini neşretti. Şunlar dikkat çekicidir: “Müslümanların âdetlerine ve zahiren ibâdetlerine uyulacak. Oruç tutulacak. Kurban kesilecek. Müslümanlarla evlenilmeyecek. Müslüman bayramlarına hürmet gösterilecektir...”
Taraftarlarıyla gizlice âyin yaparken yakalanan Sevi, Sadrazam Fazıl Ahmed Paşa tarafından sorgulanıp adamlarıyla beraber Arnavutluk’a sürüldü. 1675’te burada öldü. Mesele sürgünle çözüldüğü için hükûmet öldürme yoluna gitmemiştir. Çünkü Osmanlılar, düzeni tehdit etmedikçe kimsenin inancına karışmazdı.
Sabetayistler, Tevrat’ın bâtınî tefsirini yapıp, Yahudilikteki birçok emir ve yasağı farklı yorumlayarak, İslâm dünyasındaki Bâtınîlere benzer bir yol tutmuşlardır. Sevi’nin Zohar (Işık) adlı Tevrat yorumunu okurlar.
Yahudi cemaatinin de sapkın kabul edip dışladığı Sabetayistler, uzun yıllar Müslüman görünüp; evlerinde kendi inanç ve ibadetlerini yaşadılar. İçlerinden Bektaşî, Mevlevî, Melâmî şeyhleri, hatta şeyhülislâm (Hayatîzâde Emin Efendi-1748) çıktı. Selanik’in ekseriyeti Yahudi, bunların bir kısmı da Sabetayist idi. İzmir ve İstanbul’da da sayıları çoktu. Arnavutluk’a gidenler, zamanla Selânik’e yerleşti. Avrupa ile teması olan, birkaç ecnebi lisan bilen, entelektüel bir cemaat idi. Bu sıfatları ile Osmanlının modernleşmesinde mühim rol oynayıp kilit noktalara geldiler. Başka kilit noktalara da ister istemez bizzat tanıdıkları kendilerinden kimseleri getirdiler. Böylece 20. asır başlarında Osmanlı ülkesinde fiilî Sabetayist iktidarı kurulmuş oldu.
Sultan Hamid‘i tahttan indirenlerin çoğu bu gruptandı. Gazeteciler, filmciler, edebiyatçılar, politikacılar arasında çok Sabetayist vardı. Hüseyin Cahit Yalçın, Hasan Tahsin, Halide Edip Adıvar, Ahmed Emin Yalman, Namık Zeki Aral (Rahşan Ecevit’in babası), Halil Lütfi, Ahmed Salih Korur, Sıddık Sami Onar, Emre Gönensay, Abdi İpekçi, İsmail Cem, Dinç Bilgin, Halil Bezmen, Sabiha Sertel gibi. Sabetayist çocuklarının hem entelelektüel yetişmesi, hem de benliklerini unutmaması için Feyziyye Mektepleri, Şişli Terakki Lisesi gibi müesseseler kurdular. Burada çok sayıda Sabetayist genç yanında bazı Müslüman çocukları da tahsil gördü. Selanik Feyzi Sibyan mektebi müdürü ve din dersi muallimi Şemsi Efendi (Simon Sevi-Atatürk'ün hocasıdır ve Sabetaycı Hahamıdır), muvaffak bir maarifçi idi. İzmir eski belediye başkanı Osman Kibar, “Dönme misiniz?” diye soranlara, “Evet, ama ben 360 derece döndüm” derdi.
Zamanla Sabetayistlerin içinden samimî Müslüman olanlar yanında, ateistliğe kayanlar da oldu; klasik Sabetayist geleneğini sürdürenler de. 1924 mübadelesi ile Yunanistan’dan Türkiye’ye göçüp yeni devirde de mühim bir mevki elde ettiler. Mebus, bakan, vali, müsteşar, profesörler çıktı. Yaşantıları laiklik anlayışına örnek teşkil etti. Sinema ve matbuat dünyasına hâkim oldular. Türkiye’nin ilk sinema şirketlerinden İpek Film, İpekçi ailesine aitti.
Zamanla statükoya sıkıca sarılıp, liberal ve demokrat hareketlere tavır alanların çoğunun Sabetayistlerden çıkması bazılarını şaşırttı. Sabetayistlerin, Türkiye’deki iktidarlarından, liberalizm, demokrasi ve insan hakları pahasına da olsa vazgeçmeyecekleri düşüncesine itti. Türkiye’deki sayısının birkaç bin olduğu zannedilen Sabetayistlerin, azınlık psikolojisi altında bir nevi gizli faaliyet yürüttüğü doğrudur.
Sayın Ekinci’den de bizim özetlediğimiz bu bilgiler, umarım ilgilenenler için hayırlı bir teşvikçi olur. (http://dunyagerceklerim.blogspot.com.tr/2012/03/osmanly-icinden-sinsice-ykan-topluluk.html)