Hangi Parti Batılılaşmaya Karşı? 1
Yeni bir seçim var ya, bugünlerde partiler bol keseden vaatler sıralıyorlar. Barajı geçme ihtimali olan partiler yine dört kadardır. Ya kimseyi beğenmeyen, tafrasından yanına yaklaşılamayan yüzde birlik, ikilik partilere ne dersiniz? Kimsenin reçetesi işe yaramazmış ülkeyi ancak kendiler gibiler düzlüğe çıkarabilirmiş.
Breh breh breh. Atma Recep din kardeşiyiz.
Bu ülkede tek bir sorun vardır; Batılılaşma. Bütün sorunlar asıl bu sorundan kaynaklanmaktadır. O soruna çare bulamayanlar, birbirine benzemeye mahkum sıradan zavallı partilerdir.
Evet, üç asırdan beri Türkiye’mizde gerçekleştirilmeye çalışılan değişmeler, yenileşmeler, çağdaşlaşmalar, hep batılılaşmayı ifade ediyor. Aslına bakarsanız aralarında benzerlik olmasına rağmen modernizm ve çağdaşlaşma başka şey, batılılaşma ise başka bir şeydir. Fakat her zaman birbirinin yerine de kullanılmıştır.
Peki, kavramlar arasındaki fark nedir?
Batılılaşma, aynı batı dünyası gibi yani Avrupa gibi olma, Avrupalılar gibi olma, Avrupalılar gibi yaşama ve onlar gibi düşünüp hareket etme demektir. Bunu “muasır medeniyet seviyesine çıkma” olarak formülleştirdiler.
“Çağdaş” demek kaba tabirle “aynı zaman diliminde yaşamak, aynı asırda dünyada olmak” demektir. Buna göre çağdaş, aynı çağda yaşayan veya var olan demektir. Eskiden bu kelime yerine “asrî” ve “muasır” kullanılırdı. Yani tarih içinde aynı asırda yaşamışlar birbirlerini görmeseler de.
Ancak felsefî anlamda bugün “çağdaş”lığın ifadesi değişmiştir. Artık bu kelime, “içinde bulunulan çağın anlayışına, şartlarına uygun olma, çağın gereklerine uyma, zamanın icabına göre hareket etme” anlamında kullanılmaktadır. Buna göre çağın bilgi, düşünce, teknik, refah ve değerler sistemine uygun insan manasında kullanılmaktadır.
Buna göre bu çağda öne çıkan “çağdaşlık”, kimi kıt akıllı ve eksik düşüncelilerin zannettiği gibi “dini inkar etmek” değil, belki “bilim, teknoloji ve insan hakları, hukukun üstünlüğü, eşitlik ve özgürlük gibi aslında her çağda olan ama bu çağda daha bir öne çıkan insanî değerlere sahip çıkmadır.
Bilimde ve teknolojide geri kalmak arkasından fakirlik ve zayıflığı getirir; fakir ve zayıf olanlar tarih boyunca olduğu gibi bugün de güçlüler, yani medeni ve çağdaş onlar tarafından sömürülmekte ve yutulmaktadır.
Bilindiği gibi bilim, teknik ve insani değerler açısından ilerlemek, gelişmek, medeniyete katkıda bulunmak belli bir milletin ve ırkın tekelide değildir. Ancak konu İslam açısından çok önemlidir. Bize göre “insanî” değerler, “İslamî” değerlerdir ve bu insanların varoluş sebepleridir. İnsanî değerlerin ideal tablosu İslam’da olduğu için, bunlardan vazgeçmek İslam’dan vazgeçmektir, bundan geri kalmak, İslam’da geri kalmaktır. Bu konu dinimizde bu kadar önemlidir.
Kur'an-ı Kerîm'de zamanın ve çağın insan açısından çok önemli bir kavram olduğuna işaret edilerek "Çağa yemin olsan ki, insan zarardadır" buyurulmaktadır.(Asr Suresi)
Konuyla ilgili olarak zamanla ahkamın değişmesi ve çağın icaplarına göre hareket edilmesi hususunda Mecelle'de "Ezmanın teğayyürü ile ahkamın teğayyürü inkar olunamaz" denilmektedir.( Mecelle 39. Madde)
Buna göre İslâm nazarında çağdaşlaşma meşru ve mubah olabilir. Fakat gayri meşru ve haram olan Batılılaşma ile bu çağdaşlaşma sanki aynı şeyi ifade ediyormuş gibi sunma kurnazlığı, halk nazarında bu kelimenin bütün sıcak ve sevecenliğini kaybettirmiştir.
Bunu biraz açalım mı?
Neden olmasın? Ama biraz bekleyeceğiz.