İsrail, Ortadoğu’da gece silahlı gündüz külahlı dolaştığı sürece Üçüncü Suruç katliamının olmayacağı ne malum... İnleri imha edildi, canavarlar şehirlere saldırdılar...

Türkiye’deki eli kanlı örgütlerin arkasında İsrail istihbaratı ile sermayesinin olduğundan hiç şüpheniz olmasın. PKK’nın elebaşıları yasakçı solun rahle-i tedrisatından yetiştikleri için beyinlerinin ne kadar çalıştığını az çok biliriz. 

O takım, dağdan inip şehirleri bu denli kana boyayacak kadar plan proje yapacak kapasitede değildir. DHKP-C de dahil aldıkları emir ve talimatları ifa ederler...

Şimdiye kadarki patlamaların altından hep taşeron DHKP-C çıkmadı mı?

Şimdi de öyledir.

Yetkililer araştırmaya girişmiş olsa da sonuçta elde avuçta pek de işe yarar bir sonuca varacakları kanaatinde değilim. Bu olay sırf münferit bir örgütün işi olsaydı kısa sürede çözülürdü, MOSSAD gibi deneyimli istihbaratlar olunca sonuç almak oldukça zor...

Kaldı ki dağları, inleri ne kadar dövseniz de bu ihaneti yöneten iç ve dış odakları bulup imha edemediğiniz taktirde terör hurda haline gelse bile yine devam eder.

Türkiye düşmanları ile kalıcı mücadele etmek için bir bütün olmak zorunda.

 Ülkenin tam da kalbinden yara aldığı bir ortamda Başbakan’ın yapmış olduğu acil çağrıya MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin menfi cevap vermesini ne ile izah edeceğiz? 

O zaman dört şart buldu, şimdi kaçıncı şartı var?

MHP maalesef umutlarımızı hep suya düşürmüştür.

Bir kısım ülkücü dostlar zannediyorlar ki keyfimizden veya ideoloji farklılığımızdan  MHP’yi eleştiriyoruz. Aksine, ortak hükümet kursunlar diye az mı çaba sarf ettik.

Sayın Bahçeli büyüğümüzün kendine has tutumu yüzünden isteğimiz bir türlü gerçekleşemedi. Bu saatten sonra da yaraya merhem olacağını sanmam... 

Buna karşılık Kılıçdaroğlu, Kemalist politikalar gereği yelkenleri fora indirerek hareket ettiği görülüyor. Onun tek hedefi tek başına veya koalisyon da olsa iktidardır.

Diğer taraftan baykuşların okudukları namelerin en kıyağını HDP’den duyuyoruz.

Bir de onun destekçisi; her telde birkaç gömlek yıpratan, sermaye kemiği yalayan, cemaat bozuntuları aklı mideleri ile eşleşenler...

Sendikası ile soldikası ile güya barış taraftarlarıdırlar. 

Kim kimle neyin barışı yapılacaksa?!.

Bir tarafta devlet var, diğer tarafta MOSSAD’ın maşası haline gelenler...

Eş Başkan namındaki kişinin solukladığı “çözüm süreci, barış” gibi söylemlerin cümlesini deşin göreceksiniz ki altından İsrail’in Ermeni devleti teorisi çıkar. 

Ermeni komitacıları günlüğüne neyi yazarlarsa Demirtaş onu okur.

Yüzü de hiç kızarmaz...

Ne var ki bir takım çakma sol hala işin farkında değil.

Oysa ki bu kanlı terör evvela sindirmek adına kendi çevresinde katliamlara girişir. 

1990’ları alın inceleyin, genelde katledilenler Kürt halkıdır...

Suruç de öyledir, Ankara’daki patlamalar da öyledir...

İnleri zor durumda kalınca şehirlere akmaya başladılar...

O bakımdan devletin şehre dönük yeni bir proje ve çalışma üretmesi kaçınılmaz hale gelmiştir. Bu tip gösterileri tertipleyecek komitelerden sağlıklı proje almadan müsaade edilmemelidir. Hele de okullar, cemaati kalabalık camiler, düğün- spor salonları ile halkın gelip geçtiği peronlarla terminallerin güvenliği oldukça gevşek. 

Şehrin kalabalık semtlerinde Mobese kameraları yeterli değil. 

Bu hainlerin “Ateş kestik” demelerine bakmayın.

Birinci Suruç olayında olduğu gibi şimdi de ikincisi ile HDP denilen örgütü kurtarma gayretindedirler. Ne kadar katliam yaparlarsa onlar için o kadar iyi!

Ortadoğu’yu bir bütün olarak düşünün; Gazze’de, Suriye’de neler oluyorsa aynısını Anadolu’ya yaymak peşindeler. Katliam, gözyaşı, sonuçta Kürdistan-Ermenistan...

Allah(cc) bu hainlere müsaade etmeyecek, yaktıkları ateşte tutuşacaklar, bu masum millet de görecek inşallah.