Akıllı Olmak
HERKES akıllı… Lakin akıldan akla fark var… Bütün akıllar aynı akıl değil.
Olumlu akıl var, olumsuz… Bazı akıllılar pek akılsız…
Akl-ı selim ile selim olmayan akıl bir olur mu?
IQ’su yüksek şu dinsiz ve densizin aklında mutlaka bir eksiklik var.
Akıl olmadan Müslüman olunmuyor.
Akl-ı selim olmadan vasıflı Müslüman olunmaz.
Vasıflı Müslümanın aklı Allah’ın Kitabından, Resulün (Salat ve selam olsun ona) Sünnetinden aldığı İslamî nurla aydınlıktır.
Hem Müslümanım diyor, hem bir sürü akılsızlık sergiliyor. Onda büyük eksiklikler vardır.
Gerçekten akıllı insan birtakım soruları sorar, onların cevaplarını arar ve bulur.
Ben kimim, varlık nedir, hayat nedir, şu dünya nedir?.. Kendi kendime var olamayacağıma göre beni Kim yaratmıştır, bu yaratılışın amacı ve hikmeti nedir? Yaratan benden neler istemektedir?
Küfür ve inkar güçleri insan aklını köreltmek için bir yığın şeytanlık yapıyor.
Fitne ve fesatların büyük kısmı, Müslümanların akıllarını iyi geliştirmemelerinden ve iyi çalıştırmamasından ileri gelmektedir.
Akıllı Müslüman, ana gündem konularını ve maddelerini bırakıp boş, kof, saçma, şeytanî şeylerle uğraşmaz.
Hem Müslüman, hem de ilhamını Kur’an’dan, Sünnetten, İslam’dan almıyor; o çok eksik ve şaşırmış bir Müslümandır.
Politika dedikoduları… Futbol şike ve rezaletleri… Cıvık magazin yazıları… Müstehcen yayınlar… Zararlı gevezelikler ve zevzeklikler… Soruyorum: Aklı başında bir Müslümanın bunlara ayıracak vakti var mıdır?
Milyonlarca Müslümanın aklını faydalı ilimlerle, gerçek kültürle geliştirmek lazım. Bu işi, içimizdeki en akıllıların yapması gerekmez mi?
Akıl akıldan üstündür.
Müslüman kesim içinde üstün âqil kimselerin bulunması zarurettir. Bunlar olmazsa üstün olmayan akıllar şaşırır kalır. Fitne ve fesat ehlinin IQ’ları yüksek de olsa onların akıllarında hayır yoktur.
Terazinin bir kefesine bir milyon, IQ’su yüksek ama şaşkın ve nursuz akıl koyun; öbür kefesine Allah’ın, Kur’an’ın, Nebi’nin, yüksek hikmetin nuruyla aydınlanmış bir tek adamakıllı akıl koyun, bu ikincisi ağır basar.
İslam dünyasında tarih boyunca böyle müstesna akıllar olmuştur. Bunların birincisi Hâce-i Kâinat Resulullah’ın aklıdır. Ashab-ı Güzi’nin akıllarıdır. Selef-i Sâlihî’nin aklıdır. Sonra her asırdaki müceddilerin, gerçek ulemanın, fukahanın, meşayihin, Kur’an nuruyla münevver ziyalıların akılları.
Bir Abdülkadir Geylanî’in, bir İmam Gazalî’nin, bir İmam Rabbanî’nin aklı ile öteki sıradanların akılları bir olur mu?
Akıllıysak, akıllanmak istiyorsak böyle büyük rehber mürşid akıllara tâbi olmamız gerekiyor.
Burnunun ucunu göremeyen kısır ve güdük akıllarla yolumuzu bulamayız.