Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Kudüs İntifadası

Kudüs İntifadası

Ortadoğu’da büyük olaylar peş peşe sökün ediyor ve birbirlerini takip ediyor. Bunlardan birisi de yeni bir intifadanın ayak sesleridir. Henüz yeni intifada oluşum ve mayalanma devresindedir, kalıcı olup olmayacağını zaman tayin edecektir. Genel istek ve beklenti yeni bir intifadanın patlak vermesi yönündedir. Bütün gerekçeleri mevcuttur. Herkes kendisine göre bu mayalanmaya bir isim taktı. Genelde ‘Kudüs İntifadası’ deniliyor. Aslında yeni bir Aksa İntifadası lakin ikinci intifadanın adı Aksa İntifadası olarak belirlendiği için İkinci Aksa İntifadası yerine Kudüs İntifadası deniliyor. Bununla birlikte İkinci Aksa İntifadası da denebilir. Zira olayların odak noktası Aksa ihlalleridir. Yahudiler artık Mescid-i Aksa’ya Müslüman bir mabedi gibi değil de Yahudi mabedi gibi davranıyorlar ve hukukunu gelişigüzel çiğniyorlar. Birkaç yıldan beri Yahudilerin serbest alanı haline geldi ve istedikleri gibi girip çıkıyorlar ve içeride arbede meydana getiriyorlar. Zaten kısıtlamalar Kudüslüleri canından bezdirmiş, çileden çıkarmıştı. Onun ötesinde Mescid-i Aksa’ya getirilen kısıtlamalar da milletin tepesini attırdı. Bu faktörlerin bir araya gelmesiyle birlikte 9 Ekim tarihinden (2015) itibaren ‘hebbe’ yani bir kalkışma meydana geldi. Bunun intifada sureti kazanıp kazanmayacağı ileri günlerde belli olacak. Yeni intifada yeni hicri yıla denk geldiğinden, eşlik ettiğinden ‘hicret intifadası’ da denebilir. Bununla birlikte ilk günden itibaren bıçaklar kullanıldığından kimileri de Bıçaklar İntifadası adını yeğlemektedir.

*

1986-87 yılında baş gösteren Birinci İntifada sırasında Filistinliler ellerine ne geçerse onunla birlikte İsrail askerleriyle yüzleştiler. Özellikle de taşlarla İsrail’i protesto ettiler ve varlığını istemediklerini ortaya koydular. Birinci İntifada sırasında münhasıran taşlar kullanıldı. Birinci İntifada sırasında ve sonrasında ve özellikle Aksa İntifadası sırasında bıçaklara da başvuruldu. İkincisinde yoğun bir biçimde istişhadi eylemler gerçekleştirildi.  İkincisinde intifada yeni bir aşamaya girmiştir. Bununla birlikte İsrail karşısında orantısız olsa da taşlı intifada ahlaki açıdan ve sembolik açıdan asimetrik olduğu kadar daha fazlaca tasvip görmüştür. Silah orantısının olmadığı orantısız bir mücadelede taşın savunma aracı ötesinde sembolizm olarak da kullanılması uluslararası kamuoyunu kazanma açısından daha etkili olmuştur. İsrail’i çaresiz ve ahlaki anlamda savunmasız bırakmıştır. Şimdi birileri ekmek bıçağı intifadası diyerekten yeni intifada denemesini hafife almakta, küçüksemektedir. Halbuki, Filistinliler dini ve milli hamiyetle birlikte ellerindeki imkanla İsrail işgaline karşı duruyorlar. Önemli olan güçlerini değil iradelerini ortaya koymalarıdır, onlar da bunu yapıyorlar. İsrail ise gün be gün artırdığı tırmandırmaya ve arsızlık ve yüzsüzlüğüne rağmen pek böyle bir şey beklemiyordu. Filistinlilerin başını bağlamıştı. Halkı temsil eden resmi otorite düşmanla yani İsrail’e kendi halkına karşı işbirliği yapıyor onun dışında pısırık davranıyordu. İsrail de başsız halkın bir şey yapamayacağını tasavvur ediyordu.

*

Ye’s ve baskı patlamayı doğurur. Nitekim, Arap Baharı’nda da böyle olmuştur. Bununla birlikte sahipsiz olan halklar rejimlerine kurban edildiler. Batılılar darbelerle birlikte halk hareketlerinin önünü kesmeye, yönünü çevirmeye geçici de olsa muvaffak oldular. Şimdi ise Filistin Baharı İsrail’in yüzüne patladı. Yeni intifada Filistin otoritesinden ve onun ötesinde örgütlerden bağımsız hareket ediyor. Aksi takdirde hiç şansı yok. ‘Başsız kitleler nereye kadar yoluna devam eder?’ denilerek kalkışmanın akıbeti hakkında şüphe irat edenler bulunuyor. Örgütsüz yoluna devam ederse bir süre sonra tavsayacağını düşünüyorlar. Sözgelimi Lübnan’da veya Irak’ta yönetimlere karşı kendiliğinden harekete geçen kitleler bir süre sonra tavsamış ve gevşemişlerdir. Bununla birlikte örgütlü yapılardan da umutlar kesilmiştir. Halk da sıfır noktasına veya fıtrat noktasına dönmüştür. İslami hareketler veya cemaatler de olmak üzere İslam dünyasında örgütlü bütün yapılar miadını doldurmuş ve amaçlarının uzağında, halkların da gerisinde kalmıştır. Dolayısıyla spontane gelişmelerin, kendinden zuhur hareketlerin devreye girmesinin vakti gelmiştir. Buna fıtrata dönüş veya fıtri hareket diyebiliriz. Zira merhum Faslı Ferid Ensari İslami hareketlerin miatlarını doldurduğunu, temellere dönmenin gerektiğini ifade ediyordu. Bu nedenle de yeni intifada başsız ve lidersiz olarak doğmuştur. Daha doğrusu bu yeni kalkışma veya intifada, halk hareketi şeklinde tecessüm etmiştir. Kimileri de bu harekete zati yani kendinden zuhur hareket demektedir. İsrail’in zulmü halkın dinamiklerini harekete geçirmiştir. Netanyahu, arsızca Müslümanların birinci kıblesi ve üçüncü mescidi için hükümranlık haklarını kullandığını söylemiştir. Sanki bizim imanımız ve inancımız onun hükümranlık haklarına veya alanına giriyor! Netanyahu bilmelidir ki, onu ve sistemini yok etmek bizim imanımızın bir parçasını teşkil ediyor. Titresin ve kendisine gelsin ve Aksa’dan kirli ellerini çeksin. Yoksa helaket ve felaketi kapıdadır. Nitekim, Netanyahu sağduyuda bazı Siyonist Arap liderlerini de geride bırakarak kabine üyelerine, vekillere ve yüksek bürokratlara Aksa’ya girmeme  ve gitmeme talimatı vermiştir. Selameti açısından devamını dileriz.     

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi