Nifak kampı
Ahir zamanla ilgili hadisler günümüze ve geleceğimize ışık tutuyor. Bu anlamda trendlere işaret eden genel hadisler olduğu gibi bizzat ayrıntılarıyla olaylara işaret eden hadisler de var. Genel hadislerden olan ‘Kas’a hadisi (sofra ve yemek kabı benzetmesi) yani Müslümanların kurtlar sofrasına sahne olacakları yönündeki hadis, Osmanlı’nın son dönemine uyarlanacağı gibi Suriye meselesine de parmak basabilir. Kas’a hadisinin en güzel açılımını bazı karikatürler ortaya koymakta ve dile getirmektedir. Bunlardan birisinde, Batılılar haritada Rumeli ve Anadolu topraklarına basan İkinci Abdulhamid Han’ın altından haritayı, şalı çekmeye çalışıyorlar. Bir benzeri karikatür Rodezya’nın kurucusu Cecil Rhodes için de çizilmiştir (http://wps.pearsoncustom.com/ wps/ media/objects/2426/2484749/chap_assets/ images/ img_wc4_p017.html ). Karikatürde Cecil Rhodes bütün Afrika’yı iki ayağı altına alıyor. Son zamanlarda bir benzeri karikatür İran Şii Lideri Ali Hamaney için çizilmiştir. Bir ayağı İran haritası üzerinde diğer ayağı ise Körfez üzerinde dolaşmaktadır. İkinci Abdulhamid Han Osmanlı haritası üzerinde kurtlar sofrasına sahne olurken çömleğe veya harita üzerine üşüşenler ise Osmanlı döneminde batılılar iken günümüzde İran ve bütün dünya haline gelmiştir. İran kurtlar sofrasında Batılılarla birlikte Sünni dünyayı paylaşmak için kendine yer arıyor. Bediüzzaman da böyle bir durumu Deccal bahsinde Japon kumandan üzerinden ve onun temsiliyle anlatır: “Rivayetlerde, eşhas-ı âhirzamanın fevkalâde iktidarlarından bahsedilmiş. Ve’l-ilmü indallah, bunun tevili şudur ki: O şahısların temsil ettikleri mânevî şahsiyetin azametinden kinâyedir. Bir vakit Rusya’yı mağlûp eden Japon Başkumandanının sûreti, bir ayağı Bahr-i Muhit’te, diğer ayağı Port Arthur Kalesi’nde olarak gösterilmiştir.”
Bazen hadisler trendlere değil de doğrudan hadiselere parmak basar. Sözgelimi bir hadis üç fitne dönemine ışık tutuyor. Hadis bir dönem içinde üç farklı fitne aşamalarına işaret ediyor. Bu fitnelerden ilki ‘ahlas’ fitnesidir, yapışkan olduğundan kinayedir. Kene gibi bir tuttu mu bir daha bırakmaz. Nitekim öyle de olmuştur. Bu hadis iki iki daha dört edercesine ve kuvvetinde Birinci Dünya Savaşı’na parmak basıyor. Birinci Dünya Savaşı’ndaki fitne uzun sürecek, bölge ve insan yağmaya sahne olacaktır. Nitekim, Birinci Dünya Savaşı batılılarca büyük yağma (looting/harab) olarak adlandırılmıştır.
Peygamberimizin ikinci aşamayı anlattığı ‘Serra fitnesidir’ ki, Şerif Hüseyin’le başlayan ve petrol tafrası veya sıçraması denilen baldır bacakların, çulsuzların veya çobanların gökdelenler diktiği refah dönemine tekabül ve işaret etmektedir. Peygamberimiz doğrudan Şerif Hüseyin’e işaret etmiş ve şöyle buyurmuştur: “Serra fitnesinde fitnenin dumanı ehl-i beytimden birinin ayaklarının altından çıkar. O benden olduğunu ileri sürer ama benden değildir. Benim velilerim ve dostlarım müttakilerdir. Takva ehlidir. Sonra insanlar baldırı ile kaburgası birbirine kavuşmuş ve yapışmış bir adama biat ederler (iktidarının zayıf ve kısa olacağına kinayedir).” Peygamberimiz üçüncü şıkta ise Düheyma veya herkesi çarpan kapkaranlık bir fitneden bahseder. İşte bu dönemde sabah mümin olan kişi akşam kafir olur. İnsanlar halden hale geçerler ve bir karar üzerine olamazlar. Sonrasında ise insanlar iki kampa (fustateyn) ayrılırlar. Kamplardan birisi iman kampıdır ve nifaktan haldir. Nifakın yer bulamadığı katıksız iman kampıdır. Ötekisi de imanın yer bulamadığı katıksız nifak kampıdır. Kanaatime göre biz üçüncü devrede bulunuyoruz. Bu devrenin mukaddimesi Amerikan müdahaleleriyle başlamıştır. 1991 yılında başlamış ve 2003 yılında derinleşmiş ve Arap Baharıyla birlikte kamplar keskinleşmiş, tamamen netleşmiştir. Mehmet Barlas’ın ifadesiyle darbeye darbe diyemeyen Batılılar teröre de terör diyemiyor. Bu Balkan Savaşları sırasında ‘savaş sonrası statü değişmez’ dedikten sonra Balkan devletlerinin kazanımlarını onaylayan küfürden öte nifaklarını gösterir. Batı PKK ve türdeşlerine arka çıkarken ve kol kanat gererken sadece IŞİD üzerine yoğunlaşmaktadır. Halbuki, IŞİD ile PKK madalyonun iki yüzüdür. Hepsi Esat’ın ayakta kalması için maniveladır. Nifak kampının öteki parçalarıdır. Birisi bahane diğeri müdahale aracıdır. Bunlar birbirini beslemektedir. Esat rejimi halk devrimi sırasında küresel bir komplodan bahsederken şimdi küresel aktörlerle birlikte halkına komplo kurmaktadır. Suriye turnusol kağıdı olmuş safları ve kampları belirginleştirmiştir. Esat kampı bütün bölükleriyle birlikte nifak kampını ve ikinci Ahzap kuşatmasını temsil etmektedir. Mukabilinde, Guta’da tutunan, Suriye halkını ve değerlerini temsil eden iman kampı yer almaktadır. İman kampı yalnızlar kampıdır. Nifak kampında IŞİD, İran ve ekseniyle (Hizbullah, Iraklı Şiiler, Esat rejimi) birlikte Putin, İsrail ve Batı yer almaktadır. Dolayısıyla hadis önceden olayları haber vermiş ve olaylar da hadisi tasdik etmiştir. Ahlas fitnesi Birinci Dünya Savaşı’nı ortaya koymaktadır. Serra fitnesi ise Şerif Hüseyin’in kalleşliğine ve petrol zenginliğine, bolluğuna işaret etmektedir. Bu zenginlik veya petrol sıçraması/tafrası fitne olarak nitelendirilmektedir. Bu dönemde çulsuzlar, gökdelenler yaparak fıtratı ve doğallığı yok etmişlerdir. Hadiste üç fitne dönemi anlatılırken İkinci Dünya Savaşına işaret edilmiyor zira Müslümanlar bu savaşa girmiyorlar. Hadiste bir ayrıntı olarak, İnsanların iki kampa ayrılmasından sonra Deccal’ın zuhurunun yakın olacağı beyan edilmektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.