Rusya Irak’a da Yerleşmeye Başlarsa!
Rusya Suriye’ye iyice yerleşiyor. Muharip hava kuvvet unsurlarından tutun, Doğu Akdeniz’de hacimli tatbikatlar yürütüp istihbarat gemileri konuşlandırmaya ve hacimli tatbikatlar yürütmeye kadar... Üstüne üstlük Türk hava sahasını sıkça ihlal ediyor, sınır uçuşu yapan F-16’lara füze kilitliyor ve sınır aşan füzeler atıp yapılan tüm ikazları kale almıyor. Rusya tacizlerin ve tecavüzlerin sehven olduğunu iddia ediyor. Oysa bire bir-eşanlı merkezî (Rusya’dan) kontrolle uçan Rus jetlerin sehven sınır ihlali yapamazlar! Durum açıktır: Rusya Türkiye’ye askerî-fiziki baskı uygulayıp diplomatik hakaret ederek politika dikte etmektedir.
Ortadoğu’da kazan iyiden iyiye kaynamaya başladı. Gelinen aşamada bizi kara kara düşündürmeye başlayan bazı ciddi sorun ve sorularla yüzleşmeye başladık: Türkiye; Rusya’nın Suriye’deki askerî aktivitesinden başka Irak’ta da benzer duruma muhatap olur mu? Irak resmî hükümetinin Rusya’yı daveti ve bu davetin kabulü halinde THK’nın Kuzey Irak’ta PKK-Kandil bombalamaları riske girer mi?
Rusya; Suriye, Irak ve İran’la birlikte, terör örgütü IŞİD’e karşı mücadele amacıyla Bağdat’ta ortak bilgi merkezi kurmuştur. TSK’nin Suriye yanında Irak uçuşları baskı altındadır. TSK Suriye sınır uçuşlarından vazgeçebilir ancak Irak uçuşlarından katiyen hayır. Sadece bombalamanın durdurulması değil muazzam genişlikte keşif-gözetlemenin kesintiye uğratılması düşünülmez bile...
Bağdat’ta ortak bilgi merkezi mimarisine göre Türk Hava Kuvvetleri Kuzey Irak’ı bombalarken Rus uçak ve füzeleriyle karşı karşıya kalabilecektir. Rusya’nın Suriye’deki gibi Irak’ta askerî havaalanı-üs-tesis alt yapısı yok, Suriye’deki karada-istihbari destek ve koruma da, Irak’ta bulunmamaktadır. Buna rağmen davet ve kabul ihtimali, Rusya’nın sınır aşan füze yetenekleri gözetilmelidir.
Rusya Suriye’ye doğrudan müdahil olma niyetini artık belirgin politikalarla dünyaya ilan etmeye başladı. Şimdi İran’ı da arkasına alarak Irak’ta da ‘varım’ demeye başladı. Bu gelişmeler tamamen Türkiye’nin aleyhine gelişmeler… En büyük korkum; “1 koyup 3 alacaksın!” gazlarıyla önce Irak’ta sonrasında Suriye deliklerinde aynı yılanlara defalarca sokulan ve peşi sıra ciddi kayıplar yaşayan Türkiye’yi yönetenlerin, yaşadığı hayal kırıklıkları ve çaresizlikler istikametinde farklı şeyler denemeye başlamasıdır!
NATO ve Batı ittifakına güvenip yeni maceralara atılmamak lazım! Bu ittifaklar Türk dış politikasının geldiği aşamada, sağlam güvence teşkil etmemektedir. Küresel denklem, Rusya’nın yeni faaliyet alanları Suriye ve Irak’ta Türkiye’yi ve ordusunu kale kapısını kıracak ve sonra işi bitince bir kenara atacağı “koçbaşı” ülke konumuna sokarsa, bu istikamette TSK’nin kısırlaştırılmasından belki tereddüt eder, ancak çekinmez! TSK bu politikalara daha önce direndiği gibi direnmeye devam etmeli yoksa Hafezallah..!
Hülasa,
Devlet yönetiminde cehalete eşlik ederek yürütülen Çözüm Süreci ve takıntılı Suriye politikaları, ülkemize ve egemenlik haklarımıza ağır harslar vermiştir. İç barışımızı tehdit edecek boyutlara erişen “kutuplaşma” sorununu, birbirleriyle çatışan kurumlarımızı, zorlanan sistemimizi ve defolu demokrasimizi de bu duruma eklersek; bu saatten sonra çevre coğrafyamızda ‘aynı kafalarla’ ve ‘aynı konsept’te yeni dış politikalar çatmak, lüks değil bizzat risktir!
Yapılacak tek şey vardır: Türkiye’yi; kamuoyuyla, kurumlarıyla ve seçmeniyle, kötü politikalarının bedeli olan bu süreçten kurtarmak için, tüm ‘düzgün’ çıkış yolları zorlanmalıdır!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.