Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

İhanet Kuleleri

İhanet Kuleleri

Yusuf Karadavi’nin oğlu Abdurrahman Yusuf, ‘Arap Siyonistler olmasaydı Yahudi Siyonistler olmazdı’ kabilinden bazı sözler söyledi. Hıristiyan Siyonistler bir vakıa olduğu gibi aslında Arap Siyonistler de bir vakıa. Kelim Sıddıki, komşu ülkelerin İsrail’in zırhı olduğunu söylemişti. Bu komşu ülkelere Araplar  ‘düvelü’t tavk/ kordon ülkeler’ adını veriyorlar. Bunlar Davun’un zırhı değil ama sahte Davud’un ülkesi İsrail’in zırhları. Ürdün’de yayınlanan es Sebil gazetesinde bir yazarın kaleminden Mescid-i Aksa’nın bulunduğu, yer aldığı Harem-i Şerif’in İsrail’e kısmen devri ya da Mescid-i Aksa’nın zaman ve mekan ayarlı olarak Yahudilerle paylaşılması noktasında üç Arap ülkesinin Filistin yönetimine ve Filistinlilere telkinde bulunduğunu ve baskı icra ettiğini okuduğumda bu ülkeleri merak etmiştim. İz sürerek bu ülkelerin isimlerine ulaştım. Önce okuduğum kaynaklar üç ülke olduklarını belirtmiş ama isimlerini vermemişti. Daha sonra Arap matbuatında iz sürerken bu ülkelerin isimlerine ulaştım. Tahmin ötesi ülkeler değil. Biraz zihin kurcalamak veya imal-i fikir etmekle hemen ulaşacağınız isimler bunlar. Fazla merakta bırakmadan ve zihinlerinizi kurcalamadan kestirmeden bunların isimlerini vereyim. Tahmin ettiğiniz gibi birinci isim Sisi ile birlikte anılan Mısır rejimi. İsrail’den daha hızlı, kraldan fazla kralcı. İsrail’in 2004 yılındaki planını sektirmeden Sisi uyguladı. İsrail’e hizmette sınır tanımıyor. Sözgelimi, Gazze’nin nefes borusu olan tünelleri deniz suyu ile doldurdu. Filistinlileri açlığa talim ettiriyor. Ya da onları İsrail’e boyun eğmeye zorluyor. Halbuki, Mübarek bile, ‘Filistinlileri açlığa mahkum ettirmem’ diyerek tüneller konusunda esnek davranmıştır. Gelen gideni aratıyor. Ya da boynuz kulağı geçti! İsrail düşlerken şipşak Sisi yaptı ve ihanet ona nasip oldu. İsrail’in Ebu Rigal’i olmak ona nasip kısmet oldu.

İkinci kademede Ürdün rejimi var.  İsrail Ürdün idaresini iplemiyor. Daha doğrusu 1967’den sonra Kudüs ve civarındaki mukaddes mekanların kontrolünü ve idaresini hükümranlık gerekçesiyle elinden aldı. 1967 yılından beri İsrail, Doğu Kudüs’te hükümran değil miydi? Neden eski köye yeni adet? Demek ki hükümranlığını taksit taksit hissettiriyor ve sırası geldikçe kademeli olarak yayıyor. Halbuki, burası Müslümanların bir mabedi ötesinde ilk kıblesi, inançlarının bir parçası. Nasıl oluyor da İsrail Müslümanların inançlarının bir parçası üzerinde hükümranlık iddia edebiliyor? Aklını mı kaybetti yoksa Müslümanların kendi içlerindeki kavgası başını mı döndürdü? Buna rağmen Ürdün pısırıklığın ötesinde Ramallah gibi İsrail ile güvenlik işbirliğinde bulunuyor. Kısaca Filistinlileri İsrail’e gammazlıyor. Ürdün Kralı İkinci Abullah’ın Netanyahu’dan tek istediği, Mescid-i Aksa ihlallerinin askerlerce yapılmaması. Siviller veya hahamlara sınır yok! İşte Arap basınına göre Ürdün yönetimi de diğer iki Arap ülkesiyle birlikte Filistinlileri Aksa’nın paylaşımına razı etmek için baskı ve telkin uyguluyor! Bunlar, bölgede derin hesaplaşmalarda ve çalkantılarda koltuklarını kaybetmekten korkuyorlar! Halbuki korkunun ecele faydası yok! Koltuklarının ve istikballerinin güvencesini ve sigortasını İsrail’de görüyorlar.  Bu nedenle de İsrail’in yapamadığını bunlar yapıyor!

Üçüncü ülke yine tahmin edebileceğiniz gibi Birleşik Arap Emirlikleri. Rol çalmada veya kapmada Katar’ın yerini alan ve Katar’ın İhvan taraftarlığı yerine İhvan düşmanlığını milli politika haline getiren ülke. Son yıllarda özellikle Arap Baharı’ndan sonra yaptıklarına tüy dikti. Filistin’de İsrail’in çıkarlarını gözetiyor Suriye’de ise Esat’ın gizli destekçisi! Arap dünyasında; Filistin cephesine ihanet edenlerle Suriye cephesine ihanet edenler aynı odaklar. Bunlardan ikisi, Birleşik Arap Emirlikleri ile Mısır. Arap dünyasında Esat’a destek cephesini temsil ediyorlar. Dolayısıyla bunlar hem birinci kümenin hem de ikinci kümenin adamları. Her iki ihanet şebekesinin ortak üyeleri.

 İran’dan sonra Suriye’nin yeni ve ortak işgalcisi Putin de Suriye’nin hainleriyle alakalı olarak ikinci liste veya kümeyle karşımıza çıktı. İkinci kümenin yani Suriye’nin hainlerinin bir fazlası var. O da İran’dır. Putin Suriye’de çözüme Mısır, BAE ve İran dışlanarak ulaşılamayacağını söyledi. Bunlar Suriye halkının da düşmanları. Bunlar arasında Ürdün rejiminin olmaması tali bir mesele. Tayin edici bir rolü olmadığı için sıralamaya giremedi. Onun yerini bu ihanet çemberinde, kümesinde İran aldı. Ürdün de aslında Suriye meselesinde siyasi çözüme inanıyor. İsrail ve İran gibi devrimcilerin egemenliğini istemiyor. Muhammed Hasaneyn Heykel’in ifade ettiği gibi, Suriye rejimi düşürse sıra İsrail’e gelecektir. Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir. Sisi de Suriye ile Mısır rejimlerinin devrilmesiyle İsrail’in sonunun geleceğini söylemiştir. Bu Türkiye’de bir yapının, ‘bizi bitirirlerse sıra Hürriyet’e gelir’ demesine benziyor. Demek ki Suriye ve Filistin’de kurulu ihanet cephesinde veya iki ihanet kümesinde toplam 4 ülke yer alıyor. Mısır, İran, BAE ve Ürdün. Bu ülkelerin rejimleri İslam ümmetine aktif ihanet içinde. Elbette Obama ve Putin gibi bölge dışındakiler de aynı kümeye girseler de kategorileri ve sikletleri farklı.     

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi