İnşaat Gürültüsünden Hoşlanan, Çevre Bakanlığı Yapabilir mi?
İdris Güllüce iyi insandır. Belediye başkanlığından tanırız.Bir ara gadre uğradığını düşünürüz nedense…
Çevre ve Şehircilik Bakanı iken STK’ları toplamış biz de şehir ve çevre platformu başkanı olarak o yemekli
toplantıda bir konuşma yapmıştık. Sayın Bakan bizim her ay böyle sunumlar yapmamızı salık vermişti ama arkası gelmedi nedense.
Neyse asıl demek istediğimiz, çevre ile ilgili bakandı ve çevreye yaklaşımımızı beğenmişti anlaşılan.
Öyle ya şehirlerimiz son zamanlarda zıvanadan çıkmıştı. Bir yanda TOKİ tasallutu, diğer yanda yeşil alanları bile istila eden rantiye kapışması…
Şehirlerin tarihi dokusu bozulmuş, dikine yükselme-büyüme giderek şehrin siluetini bile tehdit eder hale gelmiştir.
Şehir aslında tarihtir, kültürdür, medeniyettir. Şehrin aşırı yoğunlaşma ile kendi kimliğinden uzaklaşması en büyük tehditlerdendir.
Şehre karşı işlenmiş suçların haddi hesabı yoktur. Parklar, imar değişikliği ile devasa yapılarla doldurulabiliyor maalesef.
Meralar, tarım alanları istila ediliyor.
Hadnaşinaslığın sınırı yok. AVM saltanatı var şehrin merkezinde. Oysa Ak Parti iktidara gelirken söz vermişti.
Bırakınız AVM’leri süpermarketleri şehrin dışına çıkaracaktı. Ne oldu da oldu, her yer AVM doldu. Hepsinin ismi de gavurca…
Geçenlerde İdris Bey şantiye sesinden, inşaat gürültüsünden çok hoşlandığını söylemişti.
Balyozlar duvara vurdukça, inşaat yapılırken çıkarılan o seslere hayran olduğunu açıkladı.
Öyle ya kalkınma başka ne demekti.
Fakat benim garibime gitti.
Çevre bakanı nasıl olur da inşaat gürültüsünden,
vinç seslerinden, çekiç seslerinden hoşlanır.
Onun kuş seslerinden, su seslerinden, doğadaki börtü böceğin seslerinden, bülbül sesinden hoşlanması gerekmez mi? Bir çevre bakanı nasıl olur da doğadaki güzelim sesler dururken inşaat takırtılarından hoşlanır?
Keşke İdris Bey Çevre felaketleri karşısında, savaşlar karşısında, işgallerle talanlar rantiye karşısında
Akif’in Bülbül şiirinden birkaç mısra okusaydı…
“Eşin var aşiyanın var baharın var ki beklerdin Kıyametler koparmak neydi ey bülbül nedir derdin” İşte o bülbülün dramını anlatmalıydı, anlamalıydı Sayın Bakan…
İnşaat gürültüsü çevre bakanına nasıl zevk verebilir?
Bunda bir yanlışlık olmalı…
Çevre bakanına zevk vermesi gereken şey, yaprakların hışırtısı, suların raksı ve bülbülün namesidir.
BEKLE
KAFES filmine bazı eleştiriler yapıldı.
Onları titizlikle saklayacağım ve değerlendireceğim.
Kaç yıl geçerse geçsin unutmayacağım.
Bazı eleştirileri yerinde bulduğumu belirtmeliyim.
BEKLE filmi gelecek Kafes’in ardından malum.
Elif’in akıbetini orada bulacağız.
Başbuğ niye yok sorusuna da cevap olacak Bekle filmi…
Mahkeme salonunda bin kişi İstiklal Marşı okumuştuk.
Türkeş salona girerken bin kişi aniden ayağa kalkmıştı ve aynı anda İstiklal Marşı okumaya ama müthiş gür sesle ve müthiş ahenkle okumaya başlamıştık.
İstiklal Marşı o zamana kadar böyle okunmamıştı.
Bundan sonra da öyle okunacağını sanmıyorum.
Evet bazı eksiklikleri ikinci filmde telafi edeceğiz.
Ama Niyazi Mısri’nin ülkücü olmadığını bu filmde ne işi olduğunu soranlara ancak İlber Hoca’nın üslubuyla
cevap verilebilir.
Her ülkücü önce Küçük Prens okumalıdır.
Şaka bir yana Kur’an ve Safahat şart.
Ardından beş yüz adet okunması gereken kitabı o zaman da ben listelemiştim, şimdi Türk Ocakları için bir daha yeniledim.
Fakat bazı şiirler vardır ki, o mutlaka ezbere bilinmelidir.
Mesela İstiklal Marşımız. Sonra Çanakkale Şehitleri, sonra Bülbül…
Arif Nihat’ın Bayrak şiiri…
Necip Fazıl’ın Sakarya’sı…
Atsız’ın Kahramanlık ile Yolların Sonu…
Bir de elbette Niyazi Mısri’nin şu şiiri:
“Zat-ı Hakk’da mahrem-i irfan olan anlar bizi
İlm-i sır’da bahr-i bi-payan olan anlar bizi
Bu fena gülzarına talib olanlar anlamaz
Vech-i baki hüsnüne hayran olan anlar bizi
Dünye vü ukba’yı tamir eylemekten geçmişiz
Her taraftan yıkılıp viyran olan anlar bizi
Biz şol Abdal’ız bırakdık eğnimizden şalımız
Varlığından soyunup üryan olan anlar bizi
Kahr u lütfu şey’-i vahid bilmeyen çekdi azab
Ol azabdan kurtulup sultan olan anlar bizi
Zahid’a ayık dururken anlamazsın sen bizi
Cür’a-yı safi içip mestan olan anlar bizi
Arifin her bir sözünü duymağa insan gerek
Bu cihanda sanmanız hayvan olan anlar bizi
Ey Niyazi katremiz deryaye saldık biz bu gün
Katre nice anlasın umman olan anlar bizi
Haklı koyup LAMEKAN ilinde menzil tutalı
Mısri’ya şol canlara canan olan anlar bizi”
Ey dostlar… Şimdi anladınız mı bizi?
Herhalde Zat-ı Hak’ta mahrem-i irfan olan anla
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.