Yüz Yıl Önce Yüz Yıl Sonra
Asrımızda ikinci Çanakkale mahşerini veya destanını yaşıyoruz. Gerçekten de ahir zaman, melhemeler, destanlar asrı. Yaşadığımız günler ahir zaman dilimini ve alevini yansıtıyor. Esasında ahir zaman olayları başlayalı belki de yüz yıl belki de iki yüz yıl oldu. Zira Hindistan’ın allamelerinden Vahidüddin Han, ‘El İslam fi’ Asri’l hadis/Modern Çağda İslam’ kitabında ortaya koyduğu gibi ahir zamanda küsuf ve uful vakti iki yüz yıl süreceği gibi dip dalgalar üzerinden yüzeye çıkması, yenilenmesi de aynı zaman dilimine tekabül edecektir. Bu dip dalgalardaki sosyolojik boyutu, mimarlarını ve ardından, siyasi olarak bu dip dalgaların yüzeye vurmasını en iyi analiz edenlerden birisi Batılıların deyimiyle vefatına değindiğimiz (obituary) Macid Arsan Geylani olmuştur. ‘Salahaddin Nesli Böyle Çıktı ve Kudüs Böyle Geri Döndü’ kitabı bu yönde bir şaheser. Bu kitabıyla Gazali ve Abdulkadir Geylani ile başlayan psikolojik ve sosyolojik dip dalgaların ve başlattığı sürecin Salahaddin Eyyübi devrinde nasıl siyasi olarak yüzeye vurduğunu ispat etmiştir. Birileri günümüzün dip dalgalarını da aynı şekilde analiz edecek, yazacak ve kaleme alacaktır. Vahidüddin Han sadece değini (serd) babından bir hadise dayanarak ahir zamanda yenilenmenin iki yüzyılı kapsayacağını öngörmektedir. Birinci yüzyıl İkinci Mahmut ve reformlarıyla başlayan dönemdir. Bu dönem İttihatçılara kadar sürmüştür. Yıkım ekibi olan İttihatçılardan sonra ikinci dönem Osmanlı’nın yıkılmasından sonra inkilaplarla başlamıştır. Milat İkinci Mahmut dönemidir. Tek dönemin ikinci parçası veya dilimi ise Osmanlı sonrası dönemdir. İkinci Mahmut ile başlayan reformlar cumhuriyet sonrası inkilaplarla birlikte Batılılaşma süreci hakim ve egemen hale gelmiştir. Şimdi Batılılaşma asrını devirdik ve dipten gelen İslamlaşma dalgasının yüzeye vurduğu günleri intizar ediyoruz.
*
Batılılaşma dilimlerinin arasını ayıran mühim olaylardan birisi Çanakkale destanıdır. İslam ruhunun ve Türk ruhunun yeniden şahlanışını, canlanışını temsil eder. Alevin sönmeden evvel son parlaması, ölüm anında son iyileşme hali gibidir. Balkan Savaşları’nda Türk ordusunun kötü performansına aldanan Batılılar Osmanlı için sonun gelip çattığına inanırlar. Durumu Osmanlı için tarihin sonu telakki eden İngilizler ve Fransızlar cepheye düşerler ve Çanakkale’ye çullanırlar lakin umduklarına nail olamazlar. Şapa otururlar, saplanıp kalırlar. İslam yeni bir destan ve ahir zaman melhemesi yazar. Osmanlı direnişi dilden dile dolaşmakta ve Müslümanlar kaybettikleri özgüvenlerini yeniden yakalamaktadırlar. Hindistan Müslümanları yürekleri ağızlarında Çanakkale’den gelecek hayırlı haberleri beklemektedirler. Esaret altındaki bütün Müslümanların ve mazlum milletlerin kulakları kirişte Çanakkale’den gelecek ve kendilerini coşturacak zafer haberlerini beklemektedir. Çanakkale de zafer haberlerinde cimri değildir. Müslüman askerlerin fedakarlıkları destan yazmaktadır. Cephe gerisinde alınan zafer haberleri dalga dalga kabarmakta ve tükenen moralleri tamir ve takviye etmektedir. Bu kutlu haberleri yerinde görmek isteyenler heyetler tertip edip cepheye koşmakta ve kutlama taburları teşkil etmektedir.
Önce edebi heyet Çanakkale’nin yollarına düşer. 1915 Haziran ayında üdeba ve gazetecilerden oluşan bir kafile Çanakkale yolunu tutar ve burada on gün kalırlar. Nice tevfikat-ı ilahiyeyi görür ve temaşa ederler. Edebi heyet üyelerinden sonra cepheyi gezme sırası ilmi heyete gelir. İlmi heyet ise Filistin, Suriye, Lübnan ve Antep’i kapsayan bölgeden gelen ulemadan teşekkül eder. Dönem İttihat ve Terakki dönemi olduğundan dolayı daha ziyade seçilen isimler İttihat ve Terakki’ye yakın alimlerdir. İçlerinde Katip Çelebi’nin izinden giden ve asrının Katib Çelebisi denilebilecek İttihatçı simalar da vardır. Bunlardan birisi eğitim ve irşat konusunda mühim bir risale kaleme almış bulunan Halebi temsilen gelenlerden Muhammed Bedreddin Nasani’dir. Keza aralarında asırlarını temsil babından göz dolduran gazeteci ve muharrirler de vardır. Muhammed Kürt Ali bunlardan birisidir. Birçok eseriyle tanınmıştır. Üdeba heyeti Çanakkale savaş alanlarını 1915 yılının Haziran ayında gezerken ilmi heyet ise ekim ayı içinde ziyaretini gerçekleştirmiştir.
Çanakkale etkinliklerinin yüzüncü yılı münasebetiyle Türkiye Yazarlar Birliği bu anı yad ederek te’bid (ebedileştirmek) etmek üzere simülatif bir gezi tertip etmiştir. İlmi heyetin coğrafyasından ve onların manen torunları sayılabilecek bir heyetle Çanakkale’ye revan olduk. ‘Yüz yıl önce yüz yıl sonra’ denilebilecek bir letafette Çanakkale ruhu ile buluşma gezisine Yazarlar Birliği adına tertip heyeti bizi de uygun gördüklerinden aralarına aldılar ve bu vesile ile kahramanlar diyarında bağları ve kökleri keşfetme imkanı elde ettik. Çoktan beri göremediğimiz eski dostumuz Ferhat Koç ve İbrahim Ulvi Yavuz gibi nadide simaları ve dostları bu vesile ile yeniden görme fırsatı elde ettik. Buluşturanlara şükran borçluyuz. Hem Arap diyarından gelen misafirlerle hemhal ve aşina olduk hem de eski dost ve yaran ile alaka tazeledik. Bizim için hem verimli hem de öğretici bir gezi oldu. Yer yer değineceğiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.