Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Ahlaksızlığın Geri Tepmesi mi?

Ahlaksızlığın Geri Tepmesi mi?

Paris ile Antalya arasında mesafe kısaldı. Esasında Belek’te terör meselesi de ele alınacaktı lakin Paris patlamaları bu meseleyi öne çekti ve zirvenin birinci maddesi haline getirdi. Bütün zihinler bu meseleye kilitlendi. Lakin meselenin kökenine inmek gerekir? Bu meselenin temelinde memnuniyetsizlik yatıyor. Bunun nedeni bölgeyi vuran ve kasıp kavuran akut ve müzmin meselelerdir. Çözümsüz konular ve dosyalardır. Batılı ülkeler de bu çözümsüz meseleleri çözecekleri yerde sonuçlarıyla ilgilenerek daha da derinleştirmektedirler. Kriz çözümüyle değil, idaresiyle ilgileniyorlar. Temeli çözülmeyen meselelerin önü alınamaz. Rüzgar eken fırtına biçer misalinde askıda kalan meseleler havayı ağırlaştırmakta ve kurşuni hale getirmektedir. Paris patlamalarının yaşandığı günün arifesinde John Kerry bırakın Filistin meselesinde sadr-a şifa bir şey söylemeyi Siyonizmin örnek alınması gereken rehber bir ideoloji olduğunu söylemiştir. Bu adamda ya akıl yok ya da vicdan! İkisinden birisi kıt ve de eksik! Dünyayı da bunlar yönlendiriyor. Filistin devletinin ikamesinin imkansız olmadığını ifade etti. Bu ifade aslında, ‘Filistin devleti imkansız’ demektir. İmkan dahilinde olduğunu söyleyerek umut bağını koparmak istemedi. Halbuki, destekledikleri Netanyahu her gün bu umudun kırıntılarını biraz daha yok ediyor. Batılı güçlere göre meselenin temelinde Hamas veya IŞİD gibi örgütler yatıyor. İran için ise tekfirciler yani Sünniler! Batılılar dünya için birinci tehdidin veya terörün yayılmasında birinci amilin İsrail, Suriye çerçevesinde ise birinci amilin Esat’ın varlığı olduğunu görmek istemiyorlar. Bunu söylemek, işlerine gelmiyor, çıkarlarına hitap etmiyor! Mugalata suretiyle gerçekleri tersyüz ediyorlar. Türevi aslın yerine koyuyorlar.  

Meselenin temelinde ahlaksızlık veya siyasi fırsatçılık yatıyor. Ateizm zemininden bu ahlaksızlığı görenlerden birisi İttihat ve Terakki’nin Genel Sekreteri Ahmet Rıza Bey olmuştur. Batı’nın Şark Politikalarının Ahlaken İflası kitabıyla bu ahlaksızlık girdabına işaret etmektedir. Demek ki, Batı zerre miktarı değişmemiştir. Ama Arap Baharı Ortadoğu’daki zorba rejimlerin siyasi olarak iflasına işaret ederken Batı merkezli dünya düzeninin de ahlaken iflasını  bölgelemiştir. Batı sistemi bir kez daha ahlaken çökmüştür. Yahut çökük olduğu bir kez daha hatırlanmıştır. Batı Suriye ve Mısır’da değerler açısından ve ahlak açısından iflasını perçinlemiştir.  

 Travmatik toplumlar travma üretirler. Şam’ı kendi haline, Esat’ın katliamına terk ederek travma ve bataklık ürettiler. Şimdi bu bataklıktan sadece IŞİD’i sorumlu tutuyorlar. IŞİD ile kendilerini kamufle ediyorlar, perdeliyorlar. Esat’ı da ayakta bırakan ve IŞİD’i de üreten bizzat ya kendileri ya da politikalarıdır. Dolayasıyla Paris’in aktif failleri IŞİD ise pasif failleri Batılı ülkelerdir. Dünya sistemidir. Adalet gözetmeyerek, meseleleri sürüncemede bırakarak terörün devr-i alem yapmasını sağladılar. Terör travmanın ve sığlığın bir sonucu mu derin bir hastalık mı yoksa ahlaksızlığın dışa vurumu ve eyleme dönüşmesi midir? Belki hepsi birden.

Suudi Arabistan’ın tanınmış yazarlarından Halit Dehil, El Hayat gazetesinde yer alan ‘Terör ve Siyasi Başarısızlık’ başlıklı makalesinde terör eylemlerinin ahlaksızlık olduğunu teslim etmekle birlikte bunun teröre karşı ilmi bir cevap olmadığını yazmıştır. Aslında bunun doğru ifadesi şu olmalıdır: Mesele ahlaksızlığın geri tepmesidir. Sözgelimi, İsrail ve Suriye rejimine karşı mücadele eden örgütleri ahlaksız olarak göreceksek; bu rejimler veya yapılar ahlak abidesi mi sayılacaktır? Mefhumu muhalifi bunu iktiza eder. Halbuki, IŞİD’in eylemleri ahlaksızlık ise (ki, öyledir) onu doğuran amiller de ahlaksızlığın temelidir. IŞİD’in eylemleri siyasi ahlaksızlığın geri tepmesidir. Sebepleri tedavi etmek yerine türevi olan bu eylemleri bastırarak aslında kökenleri yani ahlaksızlıklarını yaşatmak istiyorlar. Mevcut dünya sistemi baştan sona ahlaksızlık abidesidir. İsrail ve Suriye rejimi ve onlara sahip çıkanlar terörün efendileridirler.  

 İslam dünyası organize olmadığından, gerçek sahipleri ve meşru temsilcileri bulunmadığından meydanı boş bulan örgütler serpiliyor, cirit atıyor. Kendilerine göre boşluğu doldurmak istiyorlar. IŞİD gibi bu örgütlerin kimi de, kirli yapılardır ve ahlaktan bibehredirler. Karşı tarafı meşrulaştırıcı yani hülleci tedhiş örgütleridir. Bunun için de bombaları Tahran veya Tel Aviv’i teğet geçerek orada burada patlıyor. Cezayirli Muhammed Said’in ifade ettiği gibi aslında dünya topyekün ahlaksızlık girdabında debeleniyor. İslam adına yola çıkan örgütler veya yapılar da böyledir. Bundan dolayı behemehal yeniden bir fıtrat aşısına ihtiyaç duyulmaktadır. Temel mesele ahlakın kaybolmasıdır. İslam adına ortaya çıkan örgütler ahlaktan kopuk oldukları gibi dünya sistemi de ahlaksızlığı siyasi bir meslek haline getirmiştir. Ahmet Rıza gibi dinsizler bile Batı’nın ahlaksızlığını haykırıyor. 100 yıl sonra Batı cephesinde değişen bir şey yok.

Terör kısa devre ve onun ötesinde  devr-i alem yapıyor. Ama nedense İsrail ve Tahran’a hiç uğramıyor? Kardeş kardeş idare edip geçiniyorlar. Zira aynı hamurdan yaratılmışlar!  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Mustafa Özcan Arşivi