Sina-Paris-Viyana İrtibatı
Paris’te gerçekleşen terör saldırıları terörizmle mücadelede çifte standartlı olmanın bedelinin ne kadar ağır olduğunu bir kez daha çok acı bir şekilde tüm dünyaya gösterdi. Terörün her türlüsüne karşı olmayan, lanetlemeyen ve terör örgütleri arasında ayrım yapan bir anlayış bu feci saldırıların asıl sebebidir.
Yakın tarihin en büyük insani felaketine dönüşen Suriye krizinin başından beri ilkeli bir tutum sergilenseydi terör örgütleri bu kadar büyümezdi. Bu sebeple Paris’teki elim saldırıları bir terör örgütünün yaptığı eylemler gibi görmek aynı hataya düşmek demektir. Bu terör saldırısı, küresel bir boyut kazanan Suriye krizini statükoyu koruyacak şekilde yönlendirmek isteyen odakların ortak olduğu kanlı bir eylemdir.
Bu saldırılarla terör eşiği geçmişte olmadığı kadar düşmüş, güvenlik kaygısı da bir o kadar yükselmiştir. Ortadoğu’da devlet terörü uygulayan, baskıcı ve darbeci rejimler ve bu rejimlerin destekçileri DAEŞ ve PKK gibi kanlı terör örgütlerini cesaretlendirmişlerdir. Aynı şekilde 2001 Afganistan ve 2003 Irak’ın işgalinden beri bölgede gerçekleşen sivil katliamlar ve özellikle İran’ın bölgedeki mezhepçi nüfuz politikaları terör örgütleri için gerekli zemini hazırlamıştır.
Fransa’da gerçekleşen terör eylemleri sadece Fransa’nın değil tüm uluslararası aktörlerin dikkatle okuması gereken ve geçmişle yüzleşmeyi zorunlu kılan hadiselerdir. Maalesef bu uğursuz saldırılar en çok mülteciler ve mazlum Suriye halkını rahatsız etmiş, bölgedeki terörist yapıların büyümesini sağlayan Esed, Sisi ve Netanyahu rejimlerini sevindirmiştir.
Batı ülkeleri on yıllardır terörle mücadele eden, ağır bedeller ödeyen ve en son Suruç ve Ankara’da teröre onlarca kurban veren Türkiye’nin tecrübesinden istifade etmeli ve Suriye krizinin çözümü ve mültecilere yönelik yaklaşımlarını daha dikkatli dinlemelidirler.
EMANETÇİ MEDYA FRANSA’DAN DERS ALIR MI?
Paris saldırılarından ders çıkarması gereken bir diğer kesim ise Türkiye’deki medya kuruluşları ve siyasi çevreler olmalıdır. Fransız medyasının ve muhalefet partilerinin eylemlerden hemen sonra sergiledikleri hassas tutum, hadiselerin iç siyasi malzeme yapılmaması, olay yerinden sosyal huzursuzluğu ve gerilimi artıracak kanlı görüntülerin paylaşılmaması ve Fransız hükümetinin aldığı sosyal medyaya erişimin engellenmesi, toplu taşıma araçlarının durdurulması gibi güvenlik tedbirlerinin medya ve siyasi çevrelerce baskı olarak yorumlanmaması ve olgunlukla karşılanması özellikle Ankara’daki elim terör saldırısından sonra terör örgütünün ekmeğine yağ sürecek şekilde yayın yapan, tavır alan çevrelerin ve medya kuruluşlarının nasıl bir ihanet içerisinde olduklarını görmek için oldukça ibretlik olmuştur.
Paris saldırılarının Viyana ve G-20 zirvesi öncesi gerçekleşmesinin ise ayrı bir anlamı vardır. Bu saldırılar Suriye krizindeki tarafları statüko yanlısı bir çizgiye itmekle birlikte Türkiye’yi de Rusya-ABD planına yaklaştırmayı hedeflemektedir. Bugüne kadar DAEŞ’e yönelik gerçekleştirilen operasyonlar DAEŞ’i bitiremediği gibi Esed rejimine de güç vermiştir. Şayet küresel terörle mücadele zihniyeti değişmez ve çifte standartlar devam ederse Paris saldırılarının benzerleri hatta daha dehşetlileri yaşanacağı gibi terör kısır döngüsü de kırılmayacaktır. Fransa ve diğer Avrupa hükümetlerinin Müslümanlara ve bilhassa mültecilere yönelik ayrımcı politikalarında bir değişiklik olmadığı müddetçe Avrupa’daki sağcı ve İslam karşıtı akımlar daha da güçlenecek ve sosyal güvenlik ve barış ortamı daha da zedelenecektir.
SİNA-PARİS BAĞLANTISI VAR MI?
Henüz ispat edilmemiş olsa da Sina’da düşen Rus uçağında Mısır istihbaratının dahli olduğu ve uçağın Türkiye hava sahasında düşmesinin planlandığına dair ortada ilginç bir iddia var.
Sina’da düşen uçağın Sisi’yi zora soktuğu aşikar. Ancak Tükiye-Rusya ilişkilerini bozma amaçlı böyle bir operasyonu şayet Mısır gerçekleştirdi ise ve bu ispatlanırsa Sisi kaçacak yer arasa fena olmaz. Sisi’nin doğrudan müdahalesi var mıdır bilmem ama darbenin bölgeyi terörize ettiği âşikâr. Dolayısıyla kimse DAEŞ’in eylemi üstlenmesine bakıp darbecileri ve destekçilerini aklamaya çalışmasın. Ektiklerini biçiyorlar.
Sina-Paris irtibatı bölgesel dizayn amaçlı olduğu için şüphe götürmeyerek kadar açık.
YA VİYANA?
Viyana’daki Suriye zirvesinden mutabakat çıktığına dair ve çözüm için mesafe alındığına dair haberlere ise gülüp geçiyor Suriyeliler. Putin diplomasisi Esed’i sonuna kadar yerinde tutmayı ve uluslararası aktörleri oyalayarak sahada kendi planlarını uygulayacak zemini hazırlamayı amaçlıyor. Viyana’da öngörülen 18 aylık sürecin gerçekçi bir yönü yok. Esed konusunun görüşülmemesi ise konunun nirengi noktası. Statükoya devam anlamını taşıyor Viyana sonuçları ve Sina ve Paris terör saldırıları da Viyana’da ipleri elinde bulunduran Rusya’nın işine geliyor şimdilik.
NOT: Akademik çalışmalarıma vakit ayırabilmek için yazılarıma bir süre ara veriyorum. Tekrar görüşmek üzere selametle kalınız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.