Yapan Değil, Yıkan Başkan…

Büyükşehir Belediye Meclisi Ulus’taki eski TİKA binasını yıkma kararı aldı.

Meclis’te oy birliği ile alınan karara göre binanın deprem riski taşıdığı, deprem yönetmeliğindeki can güvenliği performans düzeyini taşımadığı bildirildi. Buna göre de Ankara Büyükşehir Meclisi’ne getirilen onay talebi, binanın protokol yapılarak belediye ekiplerince yıkılmasını da içeriyordu. 

Binanın yönetmeliğe uyup uymaması bence gözüken bir bahane…

Bina yönetmeliğe uymasa da ne yapıp edip orada onu tutmak isterlerse tutarlardı.

Daha önce hep öyle olmadı mı?

Bu yüzden bu haberi okuyunca heyecanlandım ve ilk defa benim yıllar önce Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı kampanyası için öngördüğüm esaslar aklıma geldi.

Onların başında da yapan değil, yıkan belediye başkanını önceliyordum.

Yapan değil yıkan imajı, aşağılık kompleksi ile yüksek binaları medeniyet sanan hazırlopçulara ters geliyordu elbet…

Öyle ya alışmış millet…

“Şöyle yapacağım, böyle yapacağım” lakırdılarına…

Halbuki; “yıkacağım!” demek faziletti…

Ama kim anlar?

“Bu işgal edilmiş, talan edilmiş şehirleri kurtaracağım, tahrip edilen tarihi dokuyu koruyacağım, iğreti binaları yıkacağım, parkları yıkıp bina yapma yerine binaları yıkıp park yapacağım” demek nasıl bir seçim kampanyasının öncelikleri olabilirdi ki?..

Kim oy verir böyle diyene…

Medeniyet yapmak değil gerçekten yıkmaktır…

Tasallutu, vesayeti, çirkini, mütegallibeyi, kötüyü, acuzeyi, betonu…

Medeniyet yeşili korumaktır. Çevreyi korumaktır, su ve toprak kaynaklarını koruyup geliştirmektir. Medeniyet sürdürülebilir kalkınmadır. Medeniyet iklim değişikliği ile mücadeledir. Karbon salınımını azaltmaktır. Kadını öncelemektir. Medeniyet kibarlıktır. Estetize edilmiş yaşamdır. 

İnsanlıktır, doğadır, dengedir, huzurdur medeniyet…

Medeniyet merhamettir, sadakattir, vefakarlıktır, fedakarlıktır, samimiyettir, mesuliyettir, cesarettir, irfandır, kültürdür, bilgidir, bilgeliktir, hikmettir, sevgidir, aşktır… 

Ehliyettir, liyakattır… Adalettir hele…

Melih Gökçek’i bu köşeden ve daha öncelerde de çok eleştirdim…

Hatta büyüklere de şikâyet ettiğim oldu, yine bu köşeden…

Ne o öyle; şehir kapıları, saat kuleleri filan?

Ne o öyle şehrin ortasında dinozor filan…

Ne o öyle AOÇ’un talanı… Çadır medeniyetinin geri gelişi… Sonra Mevlana mekânına özenme… Türbesinin kopyasını karman çorman dikme…

İstanbul’daki Kâbe kopyası gibi çılgınlığa gider alimallah bunun sonu…

Eblehe’ye döneriz sonra…

Çarpılırız…

Sonra bizi kimse kurtaramaz…

Ama ilk defa tebrik ediyorum Sayın Başkanı…

Bravo…

Yıkan bir başkan olduğu için.

Önce merak ettim: yerine ne yapacağını…

Sonra öğrendim ki, hayır bir şey yapılmayacak, meydana katılacak…

Çok sevindim.

İnşallah bundan sonra çevre duyarlılığı artar da hep böyle öncelikler akla gelir…

İşin garibi CHP’li üyeler önce itiraz etmişler; yok tarihi binaymış da filanmış diye…

Sonra bakmışlar ve öğrenmişler ki tarihi marihi değil. Kötü, çirkin bir bina…

Şöyle demiş Gökçek: 

“O binanın hiçbir tarihi değeri yok. Salaş, eski ve pis bir bina. Mezbelelik gibi yer. Yıkıp meydana dahil edeceğiz.”

Onlar da onaylamışlar…

Oy birliği ile alınmış bu muazzam karar…

Örnek olmasını diliyorum.

şiir:

İmdâd Gazeli

Eyvah ki, meftûn olan kalmadı, imdâd eden olsa bari
Elhâk, esirim ya, gamdan beni âzâd eden olsa bâri

Bittim, ömür bitmeden, yandım ezel gelmeden âh-u zarla
Âbâd edecekten geçtim amma, bir yâd eden olsa bâri

Leylâ unutmuş bizim hâtırâmızdan ne kalmışsa şimdi
Mecnûn olan bizde yâr zor, gönlü dilşâd eden olsa bâri

Kayzerlerin tahtlarından haberim yok ki, bahtında olsam
Hakkın ceza paydasından bizi ib’ad eden olsa bâri

Lütfî ya, aşkın serencâmı bırakmaz ki gitsem peşinden  
Ahrette âhım, günahım için feryâd eden olsa bâri