Batıya da Batıcılara “Hayır”
“Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar” Batıyı göğsümüzü siper ederek durdurduk. “Milletin vicdanı Akif olmuş ve seslenmişti: “Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın / Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.”
O hayasız akın durmak bilmiyor. Kaç vatan evladının gövdesini toprağa düşürerek, vatanları yakarak yıkarak devam ediyor. “Adı Konmamış Savaş” kitabımızı geçen ay çıkardık. O savaın adı aslında “Haçlı Savaşı” ama Batı böyle adını alenen koymuyor.
Neden?
Saf Müslümanlar farkına varmasın, kendini destekleyen içerideki alçaklar zor durumda kalmasın diye.
Fransa’da be topyekun Batı da neler olduğunu görüyorsunuz işte. Hala Suriye yangınına su dökmüyorlar. Vaz geçtik, benzin döküyorlar. Bizim satılmış aydınlarımız ise kendi ülkelerindeki benzer manzaralar için yeri göğü inletirken, Batıya tek laf söylemiyorlar.
Allahım, bizim bahtımıza da bu beyinsizler düşmüş, itirazımız yoktur ama bu kadar da kalitesiz kafir olmasalar keşle. Keşke bir Ebu Cehil duruşu sergileseler. Bu ne cıvıklık, seviyesizlik, yüzsüzlük böyle.
"Batılılaşma,' "Çağdaşlaşma", "Aydınlanma" “Modernite” adı altında, maddî vatanımız için Kurtuluş savaşında o kadar kan akıtmamıza rağmen yönetici ve aydınlarımız, ıslahatçılarımız gönüllü esareti kabullendiler. Yetmedi, üstelik millete zorla, baskıyla, kan ve can pahasına kabul ettirdiler milliyetsizliği. Yani manevî vatansızlığı, manevî esareti....
Ne diye?
Şu seviyesiz insanlara benzemek için.
Yazıklar olsun!
Neden yaptılar bunu? Niçin, nasıl ve hangi bir zaruretle?
Akıllı ve mantıklı bir cevabı yok bunun. Sadece takrîr-i sükunlar, istiklal mahkemeleri var. Siyasetçilerden oluşan hakimlerin (!) görev yaptığı tekerlekli mahkemeler var.
Sözü eğip bükmeden açıkça söyleyelim: “Müslüman” Allah Teala’ya teslim olan ve artısız, eksisiz ve pazarlıksız İslam’a teslim olan insandır. Biz müslümanız hamdolsun ve bizim hayatımız İslâm merkezlidir.
Bu dini reddeden, bu dine ters düşen, veya bu dini yok sayan her inanç, ilke, davranış biçimi, ahlak değerleri ve yaşam biçimini kesinlikle reddederiz. Şu ya da bu sebeplerle İslam’ı bir bütün halinde yaşayamadığımız hallerde bile, en azından inanç bazında bu böyledir.
Bizim bütün inancımız, ibadetimiz, ahlakımız, sosyal, siyasal ve ekonomik kanaat, ilke ve kanunlarımız, hiç kuşkusuz önce dinimizden doğar. Bütün bunlardan örfler, adetler, töreler oluşur. Normal bir toplumda olağan olan da budur zaten. Normal olan, bir toplumun bütün üstün değerlerinin ve yasalarının, kendi dininden, inançlarından, kanaatlerinden, örf ve adetlerinden oluşmasıdır.
Doğru olan buysa neyin nesidir bu Batıcılık ve Batılılaşma?
Sekiz terörist haykırınca “panik Atak” olarak kaçacak delik arayan şu rezil adamlara mı benzeyeceğiz biz?
“Hayır” demenin vakti gelmiştir.