G-20 Sonrası Dünya Değişir mi?
G-20 Antalya zirvesi Türkiye’nin başarılı bir teşrifatı ile sona erdi.
Gerçekten bütün liderlerin gözü kamaştı.
Ancak bu, işin dış görünüşü idi.
Esas özüne bakmak lazımdır.
Ortak bildiride liderler;
Geçen zirvelerde alınan kararların yüzde 30’unu bile başaramadık dediler.
Ama bu toplantı sonunda;
“Biz insanlarımızın refahını artırmak için güçlü, sürdürülebilir ve dengeli büyümeyi” diyerek başladılar; “Büyümenin güçlü ve kapsayıcı olması konusunda son derece kararlıyız” sözü ile devam ettiler.
Bu kararların elbette ki faydası çoktur.
Ama hem devletler arasında, hem de devletler içinde gelir dağılımındaki adaletsizlik,
Yıllar boyu büyüyerek devam ediyor.
***
Devletler sanıyor ki, biz ekonomiyi iyi yönetiriz.
Gelir dağılımındaki adaletsizliği önleriz.
Bunu iki sebepten başaramayacaklar;
Birincisi, bu zirveye katılan IMF, Dünya Bankası, OECD gibi kuruluşlar,
Dünya ekonomisini yönetiyorlar.
Daha doğrusu son 40 yılın yeni konsepti olan küreselleşme planını uyguluyorlar.
Bu plan dev finans kuruluşlarının daha büyümesini,
Düşük gelirli devletler ve halkın daha da küçülmesini sağlıyor.
Gelir dengesindeki adaletsizlik gittikçe büyüyor.
Daha da büyüyerek devam edecek...
***
Birincisi ve önemlisi faizlerin yaygınlaşması,
Borsa, sigorta ve diğer finans faaliyetlerinin gittikçe güçlenmesi,
İkincisi AVM’lerin yaygınlaşmasıdır.
Makro ekonomilerin finans kuruluşlarına mahkumiyeti,
Tüketici beyninde oluşturulan marka mahkumiyeti...
Bu da devlet ve toplumların cebindeki paraların,
Finansör ve çok uluslu şirketlerin cebine akmasıdır.
***
ABD yönetimi ve halkı dahil bu planın önüne geçemeyecektir.
Genelde ABD içinde yuvalanan ve devleşen küresel güçler,
Hem ABD yönetimini ve hem de diğer G-20 ülkelerini yönlendirmektedirler.
Belki sudan ucuza ürettirdikleri malların bir kısım nimetini
Çin gibi üretici ülkelere bahşedebilirler.
Ama esas ekonominin kaymağını hep onlar yiyecektir.
***
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki
Bu zirvenin başarısı yine de yüzde 30’u aşamaz.
Ama yeni planlarla belki dünya daha yüksek bir kalkınma hızı elde edebilir.
Ancak, fakirle zengin arasındaki gelir farkı daha da büyüyecektir.
Ekonomide gelir adaletinin temini,
İslam ekonomisinin uygulanması ile mümkündür.
Kul hakkını gözeten bir yapılanma ancak insanları müreffeh eder.
Yani faizin kaldırılması,
Marka köleliğinden kurtulup, israftan sakınılmasıdır.
O zaman herkesin kazancı ve parası cebinde kalır.
Zekat ve sadaka ile de fakirin cebine para akar...
Anlayana...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.