M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Kısa Yazılmış Önemli Konular

Kısa Yazılmış Önemli Konular

BİLDİĞİMİZ satrançta uçak düşürme yoktur ama siyaset satrancında vardır. Yabancı bir ülkenin savaş uçağı hava sahamızı ihlal etmiş ve düşürülmüş… İşin zâhiri böyledir, lakin satranç oyunu daha derin ve karmaşıktır. Anlayanlar pek azdır. Uçağın düşürülme sebebi hava sahasının ihlali değildir. Başka derin sebepleri vardır.

***

Uçak düşürme filminin daha başındayız. Büyük laflar etmemek, sonuç hakkında kesin konuşmamak gerekir. Bu hadisenin encamı nereye varır, beklemeliyiz. Hayatta kalanlar görür. Her gören anlamaz.

***

Ortadoğu’da önemli bir kriz olacak da, bunun sebepleri içinde petrol meselesi olmayacak… Bu, mümkün değildir. Batı medeniyeti, Batı hayat tarzı petrolsüz ayakta duramaz, yaşayamaz. Petrol işinde İslam Devleti’nin de yeri ve hissesi vardır.

***

Rusya Federasyonu, pek yakın bir tarihte Sovyetler Birliği’nin Afganistan’a saldırmasından gereken dersleri alamamışa benziyor. Putin cenapları da, Peter Prensibi’ne göre kompetans sınırlarını aşmışa benziyor. Ukrayna’dan Kırım’ın koparılıp alınması ve Federasyona ilhakı, Suriye savaşına bizzat müdahale etmesi, hava kuvvetleri göndermesi Federasyonun dağılmasına yol açabilir.

***

Ayak sesleri duyulan üçüncü dünya savaşının galibi olmayacaktır. Dünya, büsbütün yaşanmaz olacak, insanlık büyük kayıplar verecek, Batı medeniyeti yıkılacaktır.

***

Büyük bir devletin uçağı düşürülmüş, son derece büyük ve vahim bir kriz ortaya çıkmış. Allah saklasın bunun sonu savaşa kadar gidebilir… Bizim bazı büyük gazetelerimize ve tv’lerimize bakınız. En iğrenç seks konuları, azdırıcı resimler, abartılan futbol ve magazin haberleri, ıvır zıvırlar gırla gidiyor. İçteki terör ve şehit haberleriyle birlikte vajina penis orgazm edebiyatı.  Bir İslam ülkesi böyle bir medya ile ilânihaye ayakta durabilir mi?

***

Türkiye’yi ayakta tutacak güç ve kurum İslam’dır. İslam zayıflayınca Türkiye sarsılmaya mahkûmdur. Derin güçler, İslam’ı doğrudan doğruya ve büsbütün yıkamayacaklarını bildikleri için, içini boşaltmaya çalışıyorlar. İslam kalsın, halk yine Müslüman olsun (görünsün), ölenlerin cenaze namazları yine camilerde kılınıp İslam kabristanlarına defn edilsin ama Ehl-i Sünnet İslam’ı olmasın, Kur’an’a Sünnete Şeriata dayalı bir hayat tarzı yaşanmasın. Maalesef bu emellerinde hayli yol aldılar.

***

Türkiye’nin Sünnî kökenli Müslümanları, Ehl-i Sünnet şuur ve hassasiyetini kaybederlerse, ileride büyük darbeler yiyecekler ve acılar çekeceklerdir. Bütün Sünnî Müslümanları, bir bütün, tek bir Ümmet kabul ederek bu konuda yoğun ve genel bir halk eğitimi başlatılmalıdır. Ehl-i Sünneti bid’at ve dalalet fırkaları ile bir tutmak çok büyük yanlıştır. Ehl-i Sünnet ile öteki fırkalar arasında eşitlik olamaz. Ehl-i Sünnet İslam’ın doğru yorumudur.

***

Cep telefonuna, dinine verdiği değerden fazla değer veren bir Müslüman’a ne demeli? O, en azından gafildir ve dengesizdir. Müslüman’ın ana değeri İslam’dır. İslam ana değer olmaktan çıkartılıp, ikinci plana atılınca sapıklıklar peş peşe sökün eder gelir.

***

Namaz kılan, oruç tutan, içki içmeyen zamane sofusuna: Bunları yapmakla dindarlığın tamam olmaz ve kemal bulmaz. Akaidini, ilmihalini, Şeriatı, İslam ahlakının esaslarını dosdoğru öğrenecek ve bunların hükümlerini hayata uygulayacaksın ki, kendini kurtarabilesin. Geceleri birkaç saat teheccüd namazı kılsan, haftada iki gün, pazartesileri ve perşembeleri oruç tutsan, bol bol sadaka versen ama bunların yanında emr-i mâruf ve nehy-i münker yapmazsan işin zordur.  Emr-i mârufun ölçüsü şudur: (1) İdareciler, gücü olanlar fiilen yaparlar… (2) İlim ve ziya sahibi Müslümanlar, ulema, fukaha, imanlı gazeteciler lisanla, kalemle yaparlar… (3) Müslümanların tamamı, avam tabakası kalp ile yapar. Kalp ile yapılan emr-i mâruf ve nehy-i münker imanın asgarîsidir. Kur’an’ın Sünnetin Şeriatın İslam ahlakının bildirdiği kötülükleri kalben kınamayanın, onlara buğz etmeyenin imanı tehlikeye girer. Halkı bu konuda hangi şahıslar ve kurumlar uyaracaktır? Uyarmayanlar, öğretmeyenler büyük sorumluluk, korkunç vebal altındadır.

***

Bir vadinin sonunda yer alan bir şehirde yaşıyorsunuz. Dağlara tepelere yukarıdaki vadilere muazzam miktarda yağmur yağmış, seller oluşmuş ve şehre doğru hızla yaklaşıyor. Siz bunu biliyorsunuz. Ne yapmanız gerekir? Edebiyatı bırakacaksınız ve var gücüyle halkı uyaracaksınız. Ey ahali, şehre seller iniyor, an kayb etmeden toparlanıp yüksek yerlere kaçınız, canınızı kurtarınız diyeceksiniz… Bizi azgınlık, dinsizlik, densizlik selleri tehdit ediyor. Fuhşiyyat, fısk ve fücur, içki kumar zina, ilhad ve zındıklık haram yeme (bunların olmadığını kim iddia edebilir?) korkunç boyutlara ulaşmış ve biz hâlâ dinin edebiyatını yapıyoruz.

***

Sultanahmet’te tramvay caddesi kenarındaki kubbeli camiin tek minaresinde tam sekiz adet hoparlör var. Niçin sekiz adet de, on adet değil? Çünkü şerefede daha fazla hoparlör koyacak yer kalmamış. Sayısı ona tamamlansın diye iki adet de bahçedeki ağaçlara monte etmişler. O civardaki büyük selâtin camilerden birinin imamı “Ezan sesi ne kadar uzağa giderse o kadar sevap olur” demiş. Peki birbirine yakın beş on camide aynı anda akustik ilmine aykırı şekilde avaz avaz Ezan okunmaya başlarsa ne olur? Ezana zarar gelmez mi, (Ezan yüzünden değil) yüz on desibel şiddetindeki hoparlörler yüzünden kulaklara zarar gelmez mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi