Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Neleri kaybettik?

Neleri kaybettik?

Başörtüsü yasağı bir döneme damga vurmuş, utanç verici bir lekedir. O dönem başlarını açmamak için direnen hanımlar, laik kesimin bu tavrı ile İslam’ı hedef aldığının bilincindeydiler. O yüzden, hayallerine ket vurup, Allah’a teslim oldular. Okullarını bıraktılar, aileleri ile karşı karşıya geldiler. Ama duruşlarından ödün vermediler.

Peki, baskı ve dayatmalara karşı mücadele veren o kızlar, yani şimdinin anneleri bugün ne hissediyorlar? Müslüman kadının ahlak, haya ve edep sınırlarını delerek kendine yabancılaştığı ve tesettürün tesettür olmaktan çıktığı bir süreçte aynı mücadeleyi yeniden vermeyi düşünürler mi? Sanmıyorum… Günümüzde örtü kadının güzelliğini gözler önüne seren ve şıklığını tamamlayan bir araç olmaktan öteye gidememiştir. Hanımlar, fahiş fiyatlarla aldıkları başörtülerine ilaveden makyajlarını yapıyor ve ortamda dikkat çekebilmek için hiçbir ayrıntıdan vazgeçmiyorlar. Örtü onları kem gözlerden koruyacağı yerde daha da çekici hale getiriyor. Bugün tesettürlü hanım, o asil duruşun vazgeçip, çekiciliği ile varlık göstermenin derdine düşmüştür. İç güzelliğini, ahlaki üstünlüğünü dikkate almayıp, bütün enerjisini görüntüsüne harcamıştır.

Başınızı çevirdiğinizde, erkek arkadaşıyla kol kola gezen örtülü genç kızları, kafelerde oturup, gayri ciddi konuşmalarla vakit öldüren hanımları ya da beyleri görürsünüz. Bu görüntülere şahit olduğunuzda, otuz yıl öncesine gider ve Müslüman kadınlar bunca mücadeleyi bunun için mi verdiler demekten kendinizi alıkoyamazsınız.

Her şey çok yolunda gidiyor deyip sorumluluktan kaçamayız. İslami kişiliğimizi yeniden sorgulayıp, durduğumuz noktanın hangi koordinatta yer aldığını görmek zorundayız. Hanımlarımız “bak ne güzel bizim zamanımızda örtüye yasak vardı şimdi her şey serbest genç kızlar ne kadar şanslı” diyorlar. Ama görünenin arkasındaki fecaatin farkına varamıyorlar. Kamu kurum ve kuruluşlarında okullarda ve siyasetçe örtülü kadınların yer alması ve seslerini duyurabilmeleri elbette önemli. Fakat bütün bunlar bir çelişkiyi de beraberinde getiriyor.

Halkımız inancını yaşama ve öğrenme noktasında her türlü imkâna sahip olurken, İmam hatip liseleri Kur’an kursları aktif olarak çalışmalarına devam ederken nasıl oluyor da, toplumdaki suç oranı gittikçe yükseliyor, boşanmalar artıyor, aile kurumu zayıflıyor, gençler maddi bağımlılığına sürükleniyorlar? Nasıl oluyor da gayri ahlaki görüntüler bu kadar yaygınlaşabiliyor, insanlarımız kul hakkı konusunda bu kadar duyarsızlaşabiliyorlar? Bu soruya makul bir cevap verebilmek için sekülerizmin Müslümanlar üzerinde yaptığı yıkımı görebilmeli ve ılımlı İslam’ın bu topraklarda kendine yer bulduğunu kabul etmeliyiz. Ama bizler her zaman olduğu gibi nerede hata yapıyoruz diye sormak yerine, hemen savunmaya geçiyor ve mazeret üretmeye devam ediyoruz. O yüzden ne kaybettiklerimizin ne de kaybedeceklerimizin farkına varabiliyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi