Sular Isınıyor
Seçimler yaklaştıkça gündemin daha da gerileceği doğaldır. Ak Parti’nin kapatılmama kararından sonra kısmen yaşadığımız durgunluk yavaş yavaş yerini sıcak tartışmalara bırakıyor.
Cumhurbaşkanı “enerjimizi içte kavgalarla bitirmeyelim, dışa harcayalım” derken aklın ve mantığın gereğini dillendiriyordu. Ama seçim atmosferine girdikçe, galiba sağduyuyu biraz daha kaybedecek gibiyiz. Yaşadığımız son Başbakan, Doğan ve CHP kavgası bunun habercisi gibi değil mi?
Herkesin farkında olduğu bir gelişme daha var: Genel Kurmay Başkanlığı. Yeni seçilen Sayın Başbuğ’dan bazıları “behre” bekliyorlar. Bu beklenti belki biraz kurum içinde de vardır. Ama kurum dışında varlığı kesindir.
Hatta “artık konuşma kesmez” diye beklentinin ne kadar büyük olduğunu yaşına başına bakmadan söyleyenler bile çıkmadı mı? Maalesef becerikli bir muhalefetin olmaması, bu beklentiyi beslemektedir. Ama bu beklenti, sanırım ülkenin hayrına değildir.
Sayın Yaşar Büyükanıt da ilk geldiğinde biraz böylesi beklentileri tatmin için hükümete muhalif bir görüntü verdi ve üzücü bazı konuşmalar yaptı. Hele yeni seçilen Cumhurbaşkanına tepkiler kimsenin içine sinmedi. Ne törenlerdeki hitap tarzı, ne selamlamada es geçmeler, ne de karşılamalarda yaşananlar, milletin içine sinmedi ve derinden yaraladı.
Askerin komutanına saygı duymaması kadar bu milleti ne üzebilir? Ya da ordunun bağlı olduğu hükümete “baş kaldırır” görüntüsü bu halkı nasıl yaralar, bilinmedik şeyler değildir.
Ama sonra sağduyu geldi yerleşti şükür. Hem hükümetin sakin tavrı ile kendisini tanıtması, hem de askerin aklı ve mantığı öne çıkarması ile kriz aşıldı ve çok iyi ilişkiler kuruldu. CHP memnun olmasa da millet çok memnundu hükümet asker ilişkilerinden. Hatta Yaşar Büyükanıt’ın emekli olduğu günler, kimilerince hüzünlü günlerdi.
Şimdi Başbuğ dönemi başladı. Bence aynı filmi tekrar göreceğiz gibi. Bazıları yine beklenti içindeler. Sert mesajlar ve tınmaz tavırlar istiyorlar. Hatta devir teslim töreninde Sayın Başbuğ’un bir asker gibi değil de bir başbakan gibi konuşmasından, Ergenekon sanıklarını ziyaret ettirmesinden çok hoşnut oldular ve “işte bu!” sevincini yaşadılar o çevreler. Ama “Yeni Şafak” ve “Zaman” gazetelerinin yasağının kalkmasını da görmezden geldiler. Bu arada “darısı bütün basına” diyelim bari.
Demokrasilerde asıl olan halkın iradesidir. Bütün kavgalar, bu iradeyi tanımamaktan geçer. Bu iradeyi tanımayan, ona saygı duymayan, aslında kaosun ve kavganın sebebidir. Bu kavga ise bu milletin ilerlemesinde ve kalkınmasında ayak bağıdır. Çıkaranlara da bir faydası olmamıştır. Herkesin artık bunu görmesi ve ders alması gerekmez mi?
Yakında bir seçim var ve bu seçim milletin nabzını ortaya koyacaktır. Bütün partiler bu seçim için ellerinden geleni yapacaklar. Keşke kavganın kendilerine zarar getireceğini bilseler ve sükûnetle dertlerini anlatmakla yetinseler. Keşke yukarıdaki saydığımız siyaset dışı güçler de tarafsız kalsalar.
Eninde sonunda söz milletindir ve onun dediği olacaktır. Atalarımız “ahmak çabalar, iş olacağına varır” demişler. İşleri zorlaştırmanın kime ne yararı var? Bu milleti sevenler, onu “ahmak ve aptal” yerine koymamalıdırlar. Millet olan biteni iyi biliyor. Ne eski “haso hüso”lar var, ne de eski medya.
Buradan herkese çağrımız şudur: Gelin hep beraber hak ve hukuk içinde kalalım, gereksiz yere kavga gürültü çıkarmayalım. Çünkü her zaman kavga çıkaranlar “evdeki bulgurdan” da olmuşlardır.