Kâğıt üçkâğıtçılığı... Aydın Doğan’a rakamlarla cevap!
Biliyorum bugünkü gazete manşetlerine; AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat ile CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu arasında dün Meclis’te yaptıkları “düello” yansıyacak... Bu yüzden de, bizim bugünkü 1. sayfamızda verdiğimiz “Kâğıt olayında üçkâğıtçılık” manşetimizin üzerinde belki de pek fazla duran olmayacak... Ama biz; “tarihe not düşmek” üzere bu haberi veriyor ve böylece “Aydın Doğan ve gazeteleri”nin maskesini bir defa daha düşürüyoruz... Bakalım; Aydın Doğan, bu haberden sonra da rahat uyuyacak mı?.. Yoksa, uykuları mı kaçacak?..
“Uyku” dedim de, aklıma geldi... Önceki akşam, “Kanal-7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman”ın davetlisi olarak, birçok meslektaşımla birlikte “iftar yemeği”ndeydik... Bu soru, Zekeriya Karaman’a da soruldu;
“Şu an, gerek Kanal 7 ve gerek Deniz Feneri Derneği dolayısıyla hedefe oturtulan bir insansınız... Hakkınızda bir sürü suçlama var... Ama siz, son derece sakin, hatta tepkisiz denecek kadar sessizsiniz... Sahi, bunca suçlamaya rağmen vicdanen rahat mısınız?”
Zekeriya Karaman, bu soruya tek cümleyle cevap verdi:
“Sakinim, çünkü vicdanen rahatım!”
Arkasından da ekledi:
“Yanlışlıklar, eksiklikler olabilir... Ama, bizim cebimize Deniz Feneri’nin tek kuruşu girmedi... Kaldı ki; Türkiye’deki Deniz Feneri, tam 17 ayrı soruşturma geçirdi, hiçbirinde de suç addedilecek bir bulguya rastlanmadı!”
İtiraf edeyim; bu kampanya beni bile sinirden titretirken, Zekeriya Karaman’ı “son derece rahat” gördüm!..
NİYE 2007-2008 DE, 2001 DEĞİL!
Evet, Zekeriya Karaman “son derece rahat” da, acaba Aydın Doğan şu günlerde “rahat uyuyabiliyor” mu?.. Başını yastığa koyduğunda hemencecik uyuyor mu, yoksa “çit”ten “koyun sürüsü”nü mü atlatıyor?..
“N’oldum” havalarına mı kapılıyor, “N’olacağım” endişesiyle mi kıvranıyor!?!..
Onu-bunu bilmem... Türkiye’deki “toplam gazete satışı”nın “yüzde 10’una” sahip ama “ilan pastası”nın “yüzde 50’sini” yiyen bir Hürriyet’in sahibi olan Aydın Doğan; öyle sanıyorum ki, bugünlerde hiç rahat değildir!..
Bugünden sonra, yani Vakit’in, “kâğıt üçkâğıtçılığı”nı açıklayan haberinden sonra ise, hiç rahat olmayacaktır!..
Efendim, biliyorsunuz;
Bir ara bir “iddia” atıldı ortalığa... Aydın Doğan’ın “60 milyon dolarlık kâğıt kaçakçılığı” ile suçlandığı ve bu yüzden de SPK tarafından Aydın Doğan hakkında “inceleme” başlatıldığı haberleri yansıdı kamuoyuna...
Hatta, biz de o günlerde, bu sütunlarda “Aydın Doğan herkesi aptal mı sanıyor” başlığı altında şunları yazmıştık:
“Malûmlarınız olduğu üzre, Aydın Doğan’ın gazeteleri “Almanya’daki Deniz Feneri Derneği”ndeki yolsuzluk iddiaları üzerine bir “kampanya” başlatmışlar, işin içine Başbakan Tayyip Erdoğan’ı da çekmeye cür’et etmişlerdi... İşte o zaman Tayyip Erdoğan olaya mecburen müdahil olmuş, “iddialar”a cevap vermiş ve hatta bu iddiaları ortaya atanların asıl derdinin “Hilton!.. Rafineri... Ve CNN Türk’e karasal yayın izni” olduğunu söylemişti...
Arkasından da, Aydın Doğan’a seslenmişti:
“Sana bir hafta süre... Bu saldırgan yayınların sebebini ya sen açıklarsın, ya ben açıklarım!”
Başbakan Tayyip Erdoğan tam bunları söylemişti ki; önce Kanal 7’de, sonra da gazetelerde; “Aydın Doğan’ın 60 milyon dolarlık kâğıt yolsuzluğu yaptığı”na dair haberler çıkmaya başladı.
Kamuoyu, “Tayyip Bey’in açıklayacağı konu bu mu?” diye merakla beklerken, Aydın Doğan’ın gazeteleri “savunma”ya geçip, “kâğıt olayı”nı kendi pencerelerinden izah ettiler!..
Kısacası, “Yolsuzluk, hırsızlık, vurgun veya kaçakçılık yok” dediler!..
Evet, dediler ama “olayı ispatlamak” için verdikleri “tarih” ve “rakam”lar, “2007 ve 2008 yılı”na aitti. Oysa, “yolsuzluk ve kaçakçılık” iddiasına konu olan yıl; 1997-2001 yılları arasıydı... Evet, Aydın Doğan, “kâğıt ithalâtı” yapmak için Virgin Adaları’nda kurdurduğu “tabelâ” şirketi 1997’de faaliyete geçirmiş ve 4 yıl sonra da bu şirket vasıtasıyla “kâğıt kaçakçılığı” yapmakla suçlanmıştı... İddialara göre, kaçakçılığın boyutu “60 milyon dolar” civarındaydı!..
Ama Aydın Doğan gazeteleri ne yapıyordu;
“1997 ve 2001 tarihleri arasında ithal edilen kâğıtların fiyatlarını değil, 2007 ve 2008’in rakamlarını vererek, bir anlamda göz boyamaya çalışıyordu!”
MİLLİYET’İN KÂĞIT HABERLERİ!
Evet, bunları yazmıştık...
Ne var ki; üzerinde pek fazla durulmadı...
Dolayısıyla, bu iddia “saman alevi gibi” parladı ve söndü!..
Oysa, “Aydın Doğan’ın niye 2008 fiyatlarını” açıklayıp da, “1997-2001 arası kâğıt fiyatlarını” açıklamadığı sorusunun üzerine ısrarla gidilmeli ve “gerçekler” ortaya çıkarılmalıydı...
Bu, yapılmadı...
Yapılmayınca da, “Aydın Doğan Medyası”nın açıklamaları “doğru” kabul edildi ve olayın üzeri kapatıldı!..
Neydi onların açıklamaları?..
Milliyet’in 11 Eylül 2008 tarihli ve “Uzan’ın iftiralarına sığındı” başlıklı haberi şöyleydi:
¥ “AKP’li Fırat’a yanıt veren DYH İcra Başkanı Yalçındağ: ‘Kaçak kâğıt, Uzan’ın iftirasıydı. Belgeledik, dava açtık lehimize sonuçlandı. Hükümetin tutumu kaygı verici. AB’ye tam üyelik yolundaki bir ülkede bu tür sindirme yöntemleri, AB’nin temel değerlerinin ihlâlidir.’ ”
Aynı Milliyet’in 12 Eylül 2008 tarihli ve “DYH, kâğıt gerçeğini açıkladı” başlıklı haberi de şöyleydi:
¥ “Doğan Yayın Holding (DYH), “kâğıt alırken, aracı şirketleri üzerinden alım yaptığı, bu şirketler kâr ederken, kâğıt fiyatının yapay olarak arttığı ve halka açık şirketlerinin zarara uğratıldığı” iddialarını çürüten tablolarını açıkladı. DYH, iddiaların sahibi AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat’a da 1 milyon YTL’lik tazminat davası açacağını duyurdu.
Uzanlara ait olduğu dönemde Star gazetesinin gündeme getirdiği, iftira olduğu belgelenen bu iddialar önceki gün de Fırat tarafından ileri sürülmüştü.
DYH, dün açıkladığı kâğıt alım fiyat tablolarıyla Fırat’ın iddialarına sarılan gazetelerden daha ucuza kâğıt aldığını ortaya koydu. Tablolara göre Sabah gazetesinin tonunu 879 dolara, Zaman’ın 778 dolara aldığı kâğıdı, DYH 738 dolara almış... Yeni Şafak’ın 840 dolara aldığı cins kâğıdı DYH 748-792 dolara almış.”
HAKAN GÜNEŞ’TEN YILIN HABERİ!
Lütfen dikkat, bunlar “2007 ve 2008 rakamları”dır!..
Peki, “2001 rakamları” nedir?..
Muhabir arkadaşımız Hakan Güneş, işte bu rakamların peşine düştü ve bugünkü “manşet” haberimizde de okuyacağınız gibi, “Gümrük kayıtları”ndan “2001 rakamları”nı ortaya çıkardı.
¥ 2001 yılı gümrük verilerine göz atıldığında 18 Temmuz 2001 günü Doğan Dış Ticaret tonu 645 dolardan kâğıt ithal ederken, 20 Temmuz 2001 günü Medya Park A.Ş., aynı kâğıdı tonu 411 dolara gümrükten çekmiş.
Bu örnekte de görüldüğü gibi; Doğan; Medya Park şirketinden 235 dolar fazla fiyata kâğıt ithal etmiş.
¥ Yine 14 Ağustos 2001 günü Doğan Dış Ticaret tonu 690 dolara yurtdışından gazete kâğıdı getirirken, aynı gün Kraft A.Ş., tonu 539 dolara yurtdışından kâğıt almış.
¥ Aynı yıl Eylül ayına gelindiğinde Doğan Dış Ticaret firması ile diğer firmaların kâğıt ithalindeki fiyat uçurumu derinleşmiş!.. Doğan Dış Ticaret 05 Eylül 2001 günü 600 dolara gümrükten kâğıt çekerken, Sabah Dış Ticaret şirketi aynı gün 545 dolara, Medya Park A.Ş. ise sadece 2 gün önce aynı gümrükten 537 dolara kâğıt çekmiş.
STAR’IN HABERİNDEN SONRA!
Ayrıntıları, “Hakan Güneş’in haberi”nden elbette okuyacaksınız...
Hakan Güneş, “Gümrük kayıtları”nı incelerken, “ilginç bir ayrıntı” daha yakalamış!..
Hani, Aydın Doğan medyası, “Bunlar, Uzan’ın iftirasıydı” diyor ya; ne ilginçtir ki, o “iftira”(!)dan sonra, Aydın Doğan’ın kâğıt ithal fiyatlarında “gözle görülür bir düşüş” yaşanmış!..
Uzan döneminin Star Gazetesi’nin; Aydın Doğan’ın yurtdışındaki şirketlerden pahalı kağıt alarak halka açık olan şirketlerinin küçük yatırımcılarını zarar ettirdiğini haberleştirmesi, fiyatlarda düşüşe yolaçmış.
¥ Ekim’de 650 dolara yakın fiyattan kağıt ithal eden Doğan şirketleri, Kasım ayında, yani 15 Kasım 2001 ve 26 Kasım 2001’de her nasıl olmuşsa olmuş, 510 dolara gazete kağıdı ithal etmeye başlamış!..
¥ 2001 yılının Aralık ayında ise Doğan Dış Ticaret’in kağıt ithal fiyatı daha da düşmüş. Bu şirket, 27 Aralık 2001 günü, tonu 491 dolardan, yine aynı gün başka bir partide ise 477 dolardan gümrükten gazete kağıdı çekmiş.
31 Aralık 2001’de aynı şirketin gümrükten çektiği kağıdın tonu ise, kayıtlarda 465 dolar olarak gözüküyor.
Kor Dağıtım A.Ş şirketinin aynı hafta içinde 521 dolara gazete kâğıdı alması dikkat çekiyor.
2001’DE İNDİRME, 2002’DE BİNDİRME!
Bu “düşüş”lerin sebeb-i hikmeti acep nedir?..
Aydın Doğan, kâğıdı gerçekten “ucuza almaya” mı başlamıştır, yoksa “oyun deşifre edilince” mi “fatura”lar düşürülmüştür?!?..
Alın size bir ilginçlik daha:
2001’de, her ne hikmetse “ucuz kâğıt almaya başlayan” Doğan Dış Ticaret, herhalde “herkesi uyuttuğunu” düşünmüş ve “ortalığın durulduğunu” görmüş olmalı ki; 2002’de, kâğıdı yine “pahalı ithal etmeye” başlamış, iyi mi?!?..
Buyrun, işte rakamlar:
19.09.2002 Doğan Dış Ticaret A.Ş 523 USD
19.09.2002 MEDYA PARK YAYINCILIK SAN.A.Ş. 400 USD
19.09.2002 Feza Gazetecilik A.Ş 375 USD
20.09.2002 İhlas Gazetecilik A.Ş 400 USD
04.11.2002 Feza Gazetecilik A.Ş 400 USD
24.10.2002 Doğan Dış Ticaret A.Ş 427 USD
30.10.2002 İhlas Gazetecilik A.Ş 392 USD
02.12.2002 Nuri Aykon 400 USD
19.12.2002 Doğan Dış Ticaret A.Ş 518 USD
17.12.2002 MEDYA PARK YAYINCILIK SAN.A.Ş. 377 USD
20.12.2002 Merkez Basım AŞ 380 USD
23.12.2002 Feza Gazetecilik A.Ş 400 USD
BU DEFA DA ES GEÇİLMESİN!
Uzun lâfın kısası;
Geçenlerde, “Aydın Doğan herkesi aptal mı sanıyor?” diye sorarken, işte bu “gerçek”lere dikkat çekmek istiyorduk.
Yazımızın başında da ifade ettiğimiz gibi; bu gerçekler, inşallah “düello boğuntusu”na kurban gitmez de; “Aydın Doğan’a biatlı medya” haricindeki gazeteler, bu “skandal”ın peşine düşer!..
Alın size malzeme!..
Hem de, “belge”leriyle birlikte!..
N’olur, bu defa da;
“Aaa farketmedik” demeyin!..
Vakit’i izlemeye devam edin!..
==================
Meğer boş bir tenekeymiş!
“Boş teneke”lerin çok ses çıkardığını biliyordum da, ne yalan söyleyeyim; CHP’li Kemal Kılıçdaroğlu gibi “boş”unu hiç görmemiştim!..
“Sesinin çok çıkması”na bakıp, “elinde esaslı belgeler olmalı” diye düşünüyordum... Oysa; sesinin çok çıkması “sığ”lığından ve “içinin boş” olmasındanmış!..
Bana göre; AK Partili Dengir Mir Mehmet Fırat, dünkü “düello”nun net ve kesin galibiydi!.. Hem “belge”leriyle, hem de “ironi”leriyle!..
Kemal Kılıçdaroğlu ise; “içinin karalığının yüzüne vurması”nın yanısıra, Dengir Mehmet Fırat gerçek belgeleri açıklayınca, suratı “kapkara” kesildi...
Ne yalan söyleyeyim; yüzünde “tik”ler başlayınca, biraz sonra “felç” gelecek sandım!.. Bu “ulusalcı”lar; zorda kaldıklarında hemen hastalanıyorlar ya, Kılıçdaroğlu da hastalanıp, hastaneye götürülecek sandım ama bereket korktuğum olmadı!..
Ama, şundan eminim: Bay Kılıçdaroğlu, dünkü “nakavt”tan sonra, uzun süre kendine gelemez!..
Eğer gelirse; suratının “deri” mi, yoksa “kösele” mi olduğunu gerçekten merak ederim!..