Bu Kavramdan Hayır Gelmez
Osmanlının yıkılmasıyla meydanı boş bulan Cumhuriyetin kurucu kadrosu bu ülkede “milliyetçilik” düşüncesini, “sözde dine değer veren pozitif yönü” aldatmacasını hiçe sayarak, bilakis tam da zıddına tavır takınarak, onu din düşmanı, Batıcı, laik, seküler ve halktan kopuk kaba bir “Irkçılık” olarak uygulamışlardır. Bu arada kendilerine müsamaha ile bakılanlar da İslamcıların yanında değil, Batıcıların yanında yer almışlardır. Ne yazık ki İslamcıların bu “milliyetçilik” kavramına iyi niyetle müsamahalı bakması zaman içinde işe yaramamıştır. Özellikle de Mustafa Kemal ve İsmet İnönü devrinde bu kavramla ülkenin anası ağlatılmıştır.
Kader-i ilahi ama acaba bu tarihi süreçte ırkçılar – kavmiyetçiler – nasyonalistler, kendi görüşlerini de önce “Milliyetperverlik”, sonra da “milliyetçilik” kelimeleriyle sunduklarında, yani kelimeyi tahrif ederek bozup istismar ettiklerinde bütün Müslüman alimler, düşünürler, yazarlar, çizerler hep beraber “milliyetçilik kelimesine aldanmayınız,, o tam bir ırkçılık ve kavmiyetçiliktir” deseler ve asla kabul etmeselerdi, acaba daha mı iyi olurdu? Kim bilir?
Bugün geriye baktığımızda “keşke kullanmasalardı” diyoruz, ama gerek olmasaydı sanırım kullanmazlardı. Bir de böyle bir gerçek var. O günün şartları düşünüldüğünde onları mazur görebiliriz. Her devir kendi şartlarında değerlendirilmelidir. Biz geldik yetiştik, bir zamanlar milliyetçi olmak, Batıcılığı ve Batılılaşmayı, bu arada sosyalizmi ve komünizmi ret etmek anlamına geliyordu. Fakat “Milliyetçilik” deyince “Turancılık – Pantürkizm” de akla geldiğinden, Topçu ve bağlıları kendi farklarını ortaya koymak için “Anadolu Milliyetçiliği” şeklinde bir ifade kullanıyorlardı. Bu yüzden onlara “ırkçılık” nispetini doğru bulmuyoruz.
Bunda yanılırsak mazur görülebiliriz. İnsanları zamanlarıyla değerlendirmeliyiz. Mesela o devrin İslamcı yazarlarının başında gelen Necip Fazıl Kısakürek’in kitaplarını bugün okuyanlar, dilinin nasıl da “milliyetçilik” ile malul olduğunu göreceklerdir. Bu onun ırkçı olmasından değil, zamanın dilini kullanma zaruretindendir. Yani “konjöktür efendinin azizliği” diyebiliriz buna kısaca.
Sözün kısası eğer “milliyetçilik” dini yaşamak ve yaşatmak ise hepimiz milliyetçiyiz. Ama acaba bugün kaç kişi böyle anlıyor da alıyor bu kelimeyi? Yok eğer “milliyetçilik” “ırkçılık” ise, din onu lanetlemiştir, bir Müslüman asla ırkçı olamaz. Şayet bu manaya alınırsa, bir Müslüman asla milliyetçi de olamaz. Çünkü din özünde ırkçılığı reddeder. Camiye cemaata giden ve namaz kılan bir Müslüman ırkçı olabilir mi? Asla!
Şimdi size bir “milliyetçinin” ağzından bu ülkedeki milliyetçilik tiplerini sunmak istiyorum. “Bazıları Türkiye'deki Milliyetçilik akımlarını iki kategoriye ayırır
1- Batı tipi Türk milliyetçileri.
2- Milli kültüre, tarihe ve İslam'a bağlı anti batıcı milliyetçiler. Geçmişte İslamcılar bunlara müsbet ve menfiyi Milliyetçilik ismini vermişlerdi.
Batı tipi Türk milliyetçilerini üç gruba ayırabiliriz.
1- Türkçüler: Türk ırkının ve tarihinin müdafiiliğini yapmalarına rağmen ırkçılık fikrini batıdan almaları bakımından batı menşeli idiler. Tarihimizde ırkçılık hareketleri hiç görülmemiştir. Batıda bunları etkileyen yazarlar daha çok Leon Cahun ve dö Guignestir.
2- Batıcı laik liberal hümanist milliyetçiler: Cumhuriyet çizgisine en iyi oturmuş grup da bu gruptur. Batı burjuva milliyetçiliğinin Türkiye temsilcileridir ve halen bu anlayışın temellenmesi için Türkiye'de bir milli burjuva yetiştirme gayreti içerisindedirler.
3- Milli kültür ve tarihi inkar etmemekle birlikte batılılaşma gereğine inanan milliyetçiler bunlar kendi kültürümüzü batının ilim ve tekniği ile bağdaştırmaya çalışan Doğu Batı sentezcileridir.
Bizim milliyetçiliğimiz İslam'ın "işe en yakından başlamak gerekir" ilkesinde ifadesini bulmaktadır. Bin yıllık milli tarihimizi yani tecrübemizi layıkıyla değerlendirmek milliyetçiliğimizin icaplarındandır. Bu tecrübeden oluşan kültür ve medeniyetimizi kurulacak yeni düzenin temeli yapmak kavgasını sürdürmekteyiz.
Milliyetçiliğimiz mevcut düzene ıslahatçı değil inkılapçı açıdan yaklaşır ve anti batıcı ve anti emperyalisttir. Şahsiyetçilik cemaatçilik ve devletçilik onun hususiyetlerindendir. Milliyetçiliğimizin hedefi, Anadolu toprağında İslam'ı yeniden hakim kılmaktır. Milliyetçiliğimiz cihanşümul bir tebliğin ve bir iman davasının ilk safhasını teşkil etmektedir. Türk Milleti tarih sahnesine İslam'la çıkmıştır tarihi vazifesini İslam'la sürdürecektir.”(Fevzi Namıkoğlu, Türk milliyetçiliği ve Batılılaşma, s. 48 vd.)