Maç 7-1 bitti
AK Partili Dengir Fırat ile CHP’li Kemal Kılıçdaroğlu’nun meclis basın bürosundaki canlı yayınlanan belge düellosunu başından sonuna kadar dikkatlice takip ettim.
Ondan önce Kanal 24’de canlı yayına katıldım. Aynen şöyle dedim: ‘Artık geriye dönüş yok. Kim iddialarını ispat edemezse siyasete dönmemek üzere veda etmelidir.’
Çünkü ithamlar çok ağırdı.
Eğer Fırat, hayali ihracat yapıyorsa ve uyuşturucu kaçakçılığına bulaşmışsa hukuken suç işlemesi bir tarafa, asla siyaset yapmaması gerekliydi.
Keza aynı durum CHP’li Kemal Kılıçdaroğlu için de geçerlidir. Hayali ihracat ve uyuşturucu kaçakçılığı gibi çok ağır suçlamalarını ispat edememişse müfteri olmak bir yana, böyle birinin siyasette yeri yoktur.
Gol sağanağı
Kılıçdaroğlu konuşmasına, Fırat’ın bir dönem ortağı olduğu MENAS A.Ş ile ilgili hayali ihracat raporu hazırlayan müfettişi Başbakanlık Teftiş Kurulu’na şikayetiyle başladı. Bunun üzerine müdahale eden Uğur Dündar kamuoyunun daha iyi anlayabilmesi için bu şikayetin nasıl oluştuğuna dair bilgi vermesini isteyince, Kılıçdaroğlu, hayali ihracat incelemesinin Ukrayna’dan gelen ihbar üzerine başladığını anlattı. Ayrıca, şikayete maruz kalan o müfettişin hazırladığı hayali ihracat raporunu okudu.
Fırat, bunun üzerine iddiaların Mersin Cumhuriyet Savcılığı’nca incelendiğini ve kovuşturmaya yer olmadığına hükmettiğini, itiraz üzerine Tarsus Ağır Ceza Mahkemesi’nin aynı kararı teyit edip itirazı reddettiğini açıkladı.
Kılıçdaroğlu bu aşamada ‘Mahkeme zaman aşımından dolayı karar verdi’ diyerek isnat ettiği suçlamayı savunmaya devam etti. Fırat bu kez, mahkeme kararını ayrıntılı olarak okudu ve hiçbir cümlesinde ‘zaman aşımı’ ifadesinin bulunmadığını söyledi.
Tartışma uzundu, sanıyorum milyonlar canlı olarak izleme fırsatı buldu. O nedenle daha fazla ayrıntıya girmeyi doğru bulmuyorum.
Ancak şu noktalar dikkatimi çekti: Kılıçdaroğlu, Fırat’ın ‘zaman aşımı yoktur’ sözüne cevap vermedi. Başka bir rapora gönderme yaparak ‘Ben Ukrayna’dan hiç söz etmedim’ dedi. Oysa konuşmasına Ukrayna ile başlamıştı. Kılıçdaroğlu, Fırat’ın ‘MENAS’a büyük ortak değildim’ açıklaması karşısında da ısrarcı olamadı.
Fırat, 1999 yılında siyasete girmesiyle birlikte MENAS’ın yönetim kurulundan ayrıldığını söyledi ama Kılıçdaroğlu, çıkış yolunu başka raporlara gönderme yapmak buldu ve 2000, 2004, 2006 yıllarında hazırlanmış üç rapor bulunduğunu, son rapordan ise haberdar olmadığını anlattı.
Filelere yapıştığı an
Kılıçdaroğlu ‘uyuşturucu kaçakçılığı’ iddiasını ise kahvehane dedikodularına dayandırdı. Aklına, bilgisine, tecrübesine güvendiğim biri olarak beni hayal kırıklığına uğrattı. MENAS’a ait bir tırda ele geçirilen 89 kilo esrarın faturasını Fırat’a çıkarırken, ‘Siz hiç baronların yargılandığını gördünüz mü? Suçu şoföre yıkarlar, yakınlarına bakarlar, o da suçu üstlenir’ gibi varsayıma dayalı konuştu.
Oysa o ana kadar sürekli ‘ben belgelerle konuşurum’ diyordu.
Fırat, o tarihte MENAS’ın ortaklığından ayrıldığını, hisselerini 300 bin dolar karşılığında sattığını ve devir işleminin hemen ardından paranın Türkiye İş Bankası Meclis şubesine aktarıldığını dekontlarıyla birlikte gösterdi. Yani uyuşturucunun yakalandığı tarihte Fırat’ın şirketle hiçbir ilgisi yoktu.
Tek şüpheli konu, Vatan Gazetesi’nde haberin yayınlanmasından bir gün önce hisse devrinin noterden kayda geçirildiği iddiasıydı. Fırat şöyle dedi: ‘Devir işlemi şirketin noter tasdikli defterine hemen işlendi. Sözünü ettiğiniz noter işlemi, Vatan Gazetesi temsilcisine noter aracılığıyla gönderilmek içindir. Yoksa hukuken böyle bir noter işlemine gerek yoktu.’
Kılıçdaroğlu’nun bu tezi de çöktü.
Sonuç ürkütücüydü
Tartışma sonuçlandığında Kılıçdaroğlu’nun kalesinde tam 7 gol vardı: Müfettiş CHP’li çıktı, hayali ihracat dosyasının mahkeme tarafından reddedildiği belirlendi, Ukrayna’da çelişkiye düştü, zaman aşımı iddiasının altında kaldı, hisse devrine ilişkin banka dekontları karşısında şaşkına döndü, Vatan’a noterden gönderilen hisse devrini belge sandı, Fırat’ın MENAS’ın büyük ortağı olduğunu ispat edemedi.
Fırat’ın kalesindeki tek gol ise MENAS tarafından Gümrük Müsteşarlığı’na gönderilen yazıda isminin yer aldığı belgeye açıklık getirmemesiydi.
Tek faullü hareket ise Fırat’ın tartışma sonunda anlattığı fıkraydı. Bana göre hiç gereği yoktu ve anlamlı da değildi.
Sonuç: Aklına, tecrübesine ve müktesabatına önem verdiğim, Şaban Dişli hadisesinde kısmen yanında olduğum Kılıçdaroğlu, altında kaldığı bu iddiaları karşısında siyasete mola vermelidir.
Becerebilirse dönmemelidir.
Çünkü siyasette inandırıcılık çok önemlidir. Bu tartışmayla inandırıcılığı hırpalanmış, zedelenmiş ve dikiş tutmaz hale gelmiştir.