Siyasi Hayatı Geberdi Gitti
İmam Hatip Lisesinin hayatına kasteden darbe hükumeti, bu antidemokratik tutumundan utanmak şöyle dursun, üstelik bununla iftihar etti. Hatta devrin Başbakanı Mesut Yılmaz, küstah bir tavırla “siyasi hayatıma da mal olsa bunları yapacağım” dedi. Üstelik İmam Hatipleri mahveden bu kanunu meclisten geçirdikten sonra Hacıbektaş’a giderek Alevî vatandaşlara “size müjde getirildim” demekle pisliğinin üstüne bir de tüy dikti. Ne yazık ki bu da ayrı bir kışkırtma idi. Oradaki aleviler de bunu sevinç çığlığı ile karşıladılar. Bu da ayrı bir çirkinlik idi. Devlet kendi eliyle alevi sünni kışkırtıcılığı yapıyordu.
Evet, İmam hatip düşmanlığı o küstah tavırlı, çirkin sözlü, kışkırtıcı herif-i naşerifin siyasi hayatına da mal oldu çok şükür. Yapılan ilk seçimlerde kendi partisi de, taraftarları ve ortakları da hep birden sandığa gömüldüler. Üstelik o kişi yolsuzluklardan dolayı Yüce Divana verildi. Ama orada hesap vermekten, yine kendilerinin çıkardığı af kanunu ile suçlarının muhakeme olunması ertelenerek kurtuldular. Fakat kendilerini aklanmış gibi gösterdiler ve millete “yeniden siyasete gireceğim” diyerek şov yapmaya başladılar. Ama kimse yüz vermedi. Hatta kendi partisi bile. Ortalıkta sap gibi kaldılar.
Oysa ülke böyle bir ihanete hazır değildi. Okullar buna hazır değildi ve her bakımdan yetersizdi. Birçok okulu ve sayısız öğrencileri taşımalı eğitim rezaleti ile mahvetti.
İmam Hatipler bununla yıkılmadı. Ama ikinci ve acımasız darbe YÖK eliyle geldi. Getirilen puan sistemiyle İmam Hatiplerin üniversiteye giriş imkânını kaldırdılar. Önlerinde sadece İlahiyat Fakülteleri vardı. Onun da kontenjanını düşürdüler. Güya kapatmamış oldular. Yetmedi, din dersi öğretmenliği bölümünü de ellerinden alarak Eğitim Fakültelerine verdiler. Yetmedi, mezun olanına iş vermediler. Ne din dersi öğretmeni, ne de Diyanete eleman aldılar. Darbe çok amansızdı, insafsızdı. Bütün vicdanları yaraladı. Karşı konacak bütün yollar kapatılmıştı. Hak da çiğnendi, halk da çiğnendi. Şimdi abalıya vurmak zamanıydı.
Biz o günlerde çok ağladık. Çok öfkelendik. Çok kahırlandık, efkârlandık, dertlendik. Sağlığımızı kaybettik. Tansiyon hastası olduk. Daha büyük darbeler yememek için dağ bayır dolaştık, köy kasaba gezdik. Okulumuzu anlattık. Öğrenci topladık. Bir yandan da bunu yapanlara beddualar ettik. Umut besledik. “Keser döner sap döner, bir gün gelir hesap döner” dedik. Allah’a tevekkül ve itimat ettik. İşimizi ona ısmarladık. Yüzümüzü ona çevirdik. Sırtımızı ona dayadık. “Bizim günahımız yüzünden bu okullara zarar gelmesin. Vatanımızda kimsesiz kaldık. Bizi bırakma Allah’ım. Merhamet eyle, tut ellerimizden” diye inim inim inledik. Gittiğimiz yerlerde gördük ki bütün bir millet ağlıyor. Dağlar taşlar ağlıyor. Arz ve sema ağlıyor. Bunu görünce sevindik. Bela bize hafif gelmeye başladı. Zafere inandık ve “çok şükür yakındır” dedik. Hamdolsun onu da gördük. Şimdi İmam Hatipler olarak ikinci baharımızı yaşıyoruz çok şükür. Bundan sonra hedef, biz ihtisaslaşırken, bütün okulların İmam hatipleşmesidir.
Dost düşman artık şunu bilsinler; İmam Hatipler aldıkları darbe ile yere serilirler belki, ama kıyamet kopmadıkça ölmezler. Onların tarih boyunca yaşadıkları uzun tevhit mücadelelerinden kalma yaman bir bağışıklık sistemleri vardır. Bir müddet komada baygın yatarlar, bitkisel hayattadırlar, fakat sonra yavaş yavaş kımıldanmaya başlarlar. Derken emeklemektedirler. O zalimlerden gücünün yettiği herkesten intikamını almıştır. Çoklarını tarihe gömmüştür. Daha gömecekleri de vardır ve sırasını beklemektedir. O sıra elbet bize de gelecektir. “Ve tilke’l eyyamu nüdaviluha beyne’n nâs.”
Biz şimdiden diyoruz ki; Batılın insan içine çıkacak yüzü kalmadı. Fikren çoktan bittiği gibi, meydanlarda da bitiyor yavaş yavaş. Bir buz dağı idi, eriyor gıdım gıdım. Eridikçe ortalığı çamura beliyor. Olsun, o da darbız olacaktır toprağa. O da iş görecektir Allah Teâlâ’nın izniyle. Sevinin Hakka tapanlar, hakkınız olan zaferin şafağı attı karanlık gecelerden sonra. Hele ibretle bakın; “Eleyse’s subhu bigarîb!”
Adım adım geliyor zafer. Emin adımlarla ve kalıcı olarak. Sıra Müslümanların zafer günlerine gelmiştir. “Ve tilkel eyyamu nüdaviluha beynen nâs!”
Kimse Allah’ın takdirini bozamaz. Müslümanlar İslam adına ne yapsalar sevap alacaklar. Zaferleri de sevap ve mutluluk, musibetleri de şeref ve izzet. Ölümleri de rütbelerin en büyüğü şehadet!