Ölü Ozanlar Derneğinde Problem Var 2
1989 yapımı “Ölü Ozanlar Derneği” isimli filmle ilgili notlarımı paylaşmaya devam ediyorum.
Film, Protestan ahlakının ortaya koyduğu sıkı bir disiplin içinde yetiştirilen genç talebelere farklı bir çerçeve açmaya çalışan bir edebiyat öğretmeni üzerine kurgulanmış. Konu edebiyat olunca bu öğretmen şiiri anlamlandırmaya ve değerlendirmeye yönelik kuralların anlamsız olduğunu, şiirin bir hissediş meselesi olduğunu ve kurallarla anlaşılamayacağını telkin ediyor.
Ben filmden istenen dersi çıkaramamış olacağım ki bu konuda Keating’in fena halde yanıldığını düşünüyorum. Şiirin, hayatın pek çok dalında olduğu gibi kıymetlendirilmesi için bazı objektif kriterler bulunması gerektiğine inananlardanım...
Carpe Diem
Keating öğrencilerine latince bir söz öğretiyor: “Carpe Diem - Günü yakala” Hayatın iliğini emmekten, bunu yapmak için de kendilerine sunulan kalıpları kırmaları gerektiğinden bahsediyor.
Hedonizm
Burada yüceltilen “hayatın iliğini emmek” hedefi-ideali bana son derece hedonist bir hedef gibi geldi. Hiç de şiirsel bir çekicilik bulabildiğimi söyleyemeyeceğim bu çağrıda. Dünü ve yarını düşünmeden, sadece bugün azami zevk ve asgari acı çerçevesinde bir hayat peşinde koşmak insanî olmaktan çok çok uzak göründü gözüme...
Okulun eski bir albümünde fotoğrafını bulup getiren öğrencilerine Keating’in albümü yakmalarını söylemesi de carpe diem ideali doğrultusunda görünüyor: dünü bırak günü yakala...
Farklı Açılar
Meselelere farklı açılardan bakabilmek için bulunulan yerden ayrılmak, yer değiştirmek önerisi filmde altı çizilmesi gereken önemli bir motif. Keating talebelerine “yanlış ve aptalca görünse de kendi seslerini bulana kadar bunu denemeleri gerektiğini söylüyor. Gençlerin kendi yürüyüşlerini bulmaları için denemeler yapmaları, akıntıya karşı yüzmeleri ve kendileri için düşünmeyi öğrenmeleri konusunda öğütlenenler de bu kapsamda dikkat çekiyor.
Okul ve Hocalar
Filmde beni en çok etkileyen şeylerden biri hadiselerin geçtiği okul binası ve çevresi oldu. Şehirden uzak, tabiatın ortasında, yakınlarından ırmaklar akan, bir yanında göl, bir yanında orman bulunan, ördeklerin gezdiği, kürek çekme antrenmanlarının yapılabildiği, bisikletle gezilebilen, futbol sahalarının bulunduğu böylesi bir okulun bir eşi ülkemizde var mıdır acaba diye düşünmeden edemedim.. Sadece okulun fiziki şartları değil, hocaların kendilerini adamışlıkları, mesleklerini derinden benimsemeleri de çok dikkat çekici geldi.
Sıradan Olmamak
Hocanın “avucuna alamadığı” bazı tipler de var elbette. Bunlardan birisinin kendisini ciddiye almadığını gösteren öylesine yazılmış “şiirine” karşı Keating’in sözü akıllarda kalıyor: “Şiir çok basit olabilir bunda bir sakınca yok. Yeter ki şiirlerinizin sıradan olmasına müsaade etmeyin.”
Sıradan olmamak için talebelerden Charlie’nin sıradan adını reddedip kendine “Nuwanda” diye isim koyması Keating’in öğrencilerine ulaştığını gösteriyor. Fakat burada da bir “ölçü” problemi baş gösteriyor. Öğrenciler işi abartıp kendilerini ciddi risklere atmaya başlayınca hocalarının onları uyarmak zorunda kalması insana “ne oldu carpe diem?” diye sordurtuyor!
Filmde “akıntıya karşı yüzme” iradesi kırılan delikanlının intihar etmesi dramatik bir öğe olarak katkı sağlasa da verilen mesaja biraz gölge düşürüyor doğrusu... İdealler uğruna çatışmayı göze almanın anlatıldığı bir hikayede bu öğütlenen hareket tarzını deneyip yapamayan öğrencinin canına kıyması çok da uygun olmamış gibi geliyor.
Filmin unutulmaz son sahnesinde öğrenciler okuldan atılan hocalarını, şiddetle uyarıldıkları halde sıralarının üzerine çıkarak uğurluyorlar. Burada hem sisteme meydana okuma potansiyeline kavuştukları, hem de bakış açılarını değiştirdikleri vurgulanıyor. Son sahnede kamera kapıdaki Keating’e yukarıdan, öğrencilerin baktıkları yerden, yani Keating’in öğrencileri çektiği yeni yükseklikten bakıyor.
Film pedagojik, felsefi ve dini açılardan çok çeşitli ve zengin çağrışımlarıyla mühim filmler listemizde yerini alıyor. Şahsen beğenmediğim ve benimsemediğim bir mesajı olsa da bu filmin seyredilmesi ve tartışılması gereken bir film olduğunu not etmek istiyorum.
Twitter: @salihcenap
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.